Asi,mavi ve derindi deniz.
Umutlu,heyecanlı ve masumdu yolcu,
İmkansız, duraksız ve meçhuldu yolculuk.
Zamansız,fırsatsız ve uçurumdu yol.
İmkansızlığa inat karanlığı yırtan bir ışıktı,
Umut kanatlı sevgi martısı.
Çiğ ve amansız bir soğuk eserdi,
Üşürdü elllerin,yüzün ellerinden beter.
İliklere saplanırdı mermi misali ayaz,
Donup kalırdı herşey zamansızlığın içinde.
Bakınırdım öylece sana.
Bakınır ve zemheri kışı olurdu içim.
Bazen kavuşmak bazen uzaklarda olmaktır bayram.
Bazen bir çocuğun heyecanı bazen bir yaşlının bilgeliği,
Bazen köy hayatı samimiyeti ve sıcaklığı,bazen şehir hayatı soğukluğu ve yapaylığı.
Bazen sokakların,caddelerin tenhalığı bazen tatil yeri kalabalıklığı.
Bazen bulutlara yükselen sevinç çığlığı, bazen de derinlerde duyulan bir özlem.
Bazen gökyüzünde bir kırlangıç sürüsü kalabalığı bazen huzurevine bırakılmışlığın yalnızlığı.
Güneş kızıl bir elveda ile kaybolunca ufuk çizgisinde
Geceyi örtünür bu şehir.
Sokaklarına karanlıklar dolar ağır ağır.
Sonra sessizlik çöker gökyüzüne,
Çöker de yağmur gibi yağar bekleyişlerin prangalı dillerine.
Susar ve uzun eder karanlığı diller.
Bir yaprak kopar takvimden,
Bir mevsim daha göçer ömrün seyir defterinden.
Bir şarkı dolanır da diline,
Islık arasında zehir gibi yapışır dudaklarına.
Sonra uzun ve karanlık bir labirent yapışır ayaklarına,
Yapışırda okyanusun orta yerine sürükler seni.
Kimbilir belki de ahımdı dünyaya sığmayan,
Belki de küçük bedenime giydirdiğiniz zamansız ölümdü size dokunan...
Oysa ölüm yerine bahar kokardı minik ellerim,
Gözlerim umudun renginde,
Dilim coşkulu bir marşın ilk kıtasındaydı.
Cebimde sevinçler taşır,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!