Gün,geceye ne zaman varsa
Bütün pusuları ile çöker üzerime
gecenin karanlığı
Sensizliğime direnirim her gece.
Harbin son neferi,
Ümidin son kalesi düştü düşecek içimde.
Uzun,
Upuzun bir gece
Gecenin içinde tutuklu kalmış ben
Ve içimde kalıp
Bir nehir misali
durmaksızın akan
Gece olunca,
Uçunca güneş gökyüzünden
Bir hüzün,
Bir de sen demlenirsin
İçimdeki köz ateşinde.
Bir de ay tutulur,
Kırık kalbimin küllerini karıyorum sessizce
Benim gibi kırılmış sandalyemde.
Hem sessiz hem sensiz
Hem de daha yalnızım bu gece.
Aklım senli yollarda zamanı örselemekte.
Hasretin yine gecenin sırtında
Bronz bir külçe desenindeki güneş
titrek ışıklarla çekip gider şimdi.
Gecenin çıldırtan sessizliği
Ve sessizliğin suretine bürünmüş sensizlik dolar her yere
Uzun edip yüzyıla tamamlar her saniyeyi saatler.
Çocuklar karışır uykunun en derin rengine
Güneş kızıl bir elveda ile kaybolunca ufuk çizgisinde
Geceyi örtünür bu şehir.
Sokaklarına karanlıklar dolar ağır ağır.
Sonra sessizlik çöker gökyüzüne,
Çöker de yağmur gibi yağar bekleyişlerin prangalı dillerine.
Susar ve uzun eder karanlığı diller.
İçimde bir yer,
En bilindik yer!
İçin için kanıyor.
Kanları içime,
Yarası tüm bedenime
Sızısı bilincime vuruyor.
Sen, şimdi yine o sahil yolunda yürüyorsundur.
Peşinden geliyordur güneş,gökyüzü, bulutlar.
Ardında bir mevsim önünde bahar bekliyordur ötede.
Elbisende ilkbaharın tüm renkleri,
Ellerinde yine binbir çiçek,
Saçlarında ise bir ikindi meltemi geziniyordur.
Gelemem,
İstesem de gelemem,
Çünkü gelsem bile
Pencerelere vurunca yeni günün ilk ışıkları
Uzaklığın kapıları ardına kadar açılıp
Koparacak beni senin dalından.
Gelişinle umuda açılan yelkenler mutluluk limanına ulaşır.
Ulaşır, gökyüzüne sevincin çığlık sesleri.
Ne korku kalır içte,
Ne hüzünler birikir gözlerde.
Avcıdan kaçan bir geyiğin korkusu silinir zamanın gölgesinden,
Yalnızlığın korkusu kaybolur çocuksu yüreklerden.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!