Dokurken bak tezgaha;
Gözün dolası olur.
O beyaz bez sabaha
Kefen olası olur.
Bir gün kırılır dallar,
Bulutlardan güzel neyi var göğün?
Çöle hayat veren bulut gibisin.
Varsın zincirlerim olsun kördüğüm,
Zincir karetmeyen umut gibisin.
Varlığın kırları süsleyen çimen,
Ne bir soluk resmin kaldı elimde,
Ne de gözlerinden bir beklediğim.
Bir ömür boyudur senin peşinde
Yetmiyor mu bunca sürüklendiğim?
Anılar sonbahar yaprağı gibi,
Güya biz seninle rüyalardaydık,
Hasret bitecekti uykuyla birlik.
Ne biçim pespembe hülyalardaydık,
Hasretler içinde gerçeğe girdik.
Verseydin elini benim elime,
El açıp inleyip dizler çökerek
Yalvardım Tanrı 'ya candan, gizlice,
Diliyorum her gün yaşlar dökerek
Bitip tükenmesin Tanrı 'm bu gece.
Yarın alacaklar seni elimden,
Yapılan her tablo noksan kalacak
Islak kumsallarda biz olmayınca.
Ressam noksanını nerden bilecek
Sevdadan anlayan göz olmayınca.
Ayak izlerimiz kalmış sahipsiz,
Her gün ateşlere atılıp duruyorum mancınıklarla
Nemrud elinde İbrahim Peygamber gibi,
Yüreğim ateşler, alevler arasında,
Bedenim püryan olmuş,
O Peygamber ‘dir, yanmamış, ben yanıyorum,
Kapanmaz yara olmuşum bir büyük karasevdada,
3.1
Bolluk İçinde Kıtlık
Yıldızlararası Uzay Gemisi Foton 1’in komutanı Kaptan Çi Vaştar, dalgın bakışlarla uzaklara bakmakta olan Doktor Emmol Lek’in yanına yaklaştı. Tatlı bir sesle:
- Ne düşünüyorsun Lek? Çok daldırmışsın.
Kaptanın tanıdık sesiyle daldığı düşüncelerden sıyrılan Doktor Lek gözlerini arkadaşına çevirdi:
2.1
İniş Açısında Sapma
Astronotlar şaşkınlıkla birbirlerinin yüzlerine baktılar. Kaptan Çi Vaştar:
- Bu da ne demek oluyor Rem? Diye sordu. Detektör bankalarında yanlışlık mı var? Yoksa ben mi yanlış duydum?
Fotonist Kay Rem ‘in içinde bulunduğu şaşkınlık kaptanınkinden hiç de az değildi:
Bu hal böyle, ey oğul,
Başka bir hal arama.
Dillendiyse ince kıl;
Bende vebal arama.
Çok çok çalış yürekten,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!