Gece bastırınca
birbirlerinden nefret ediyor gibiydiler
ağzı köpükler içindeki ay
çekip çevireceğiz seni dercesine
koşum takmış güneşe.
Alıp başını giderken hayat
direnmek boştur bu akışa.
Bende öylesine yürüdüm
uydum kök veren yaşanmışlıklara
_d'emir' aldınız
bile bilmeye
kimbilir hangi limandan
kopuz sesini
_ Ağustos güneşinde uzayan selvinin gölgesi
sabaha kadar falezlere ağladı
yine de dallarını geri vermedi
artık çıkıp gidiyor boşluğunda
üstüme yuvalanan ağrıma gidip
_ bildim
beyaz buharların çiğ olduğu tepelerin ardında çay bahçeleri
ne güzeldin
_ gök rengi
çıldırmış bakışlarını yerleştirmiş sese bürünmüş ruhuna
_ bostorgay
sıçradı birden bayıra
_ Gün ışığı mıydı bu üzerimdeki
yoksa bir türkü müydü rüzgârda
neden o zaman yansıttı ışığı üzerime bu egemen nefret.
_ Nihayette sürüklendi adımlarım takırtılı kaldırımlardan boşluğa
Fırtına vadisinde melen ruhla, ökse vurulmuş akıl yollara vurmuş kendini; kör kurşunun açtığı onmaz yaralarla.
_ öylesine umarsız
öylece aymaz
korkusuz ruh hallerinde
_ öylesine akan
dingin ruhum serin dalgalar arasından dökülür
bir de duyarsız kalmışım ya bunca yıl
özürlü başka sevdalara
_ Kim önden giderse rüzgârlara kapılıp
hani bir yağmur mevsimi kadar sonra geri dönecekti
neredesin



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!