Odamın kuzeye bakan duvarı üstünde şimdi ömür
batan güneşte gölgelerin boyumu geçtiğinden habersiz
ve dize varmış denizde yüzümü alıp gidiyor dalgalar
bu yatak darağacım
Boynundan ensene düz inen güneşler rengi buruk saçlarını
yukarılarda uçuruyor rüzgâr
kısık lambalara benzer gözlerini bir kez daha göreyim derken
eğri büğrü satırlarımda
saatler artık çok ağır geçiyor
ne fark eder.
Toynakları kırık at edasıyla it dalaşındalar
E-5 de yine yol kavgası var
içinden Konya havasıyla oynamak ne kadar güzel
kapatması kimin koynunda olduğundan kuşkulu adamın böğrünü delik deşik etmişken
_ günlerden bir gün
ilk onları gördüm bir sabah erkenden
savaştan çıkmış gibi uykusuz gözlerle
çakmak çakmak geçtiler
_ Düşlüyorum bu gece yarısı anılar ormanını ve ıssızlık saatinin tıkırtısını - güneş arkamdaydı - seninle birlikte güneşte battı yüreğimin tam ortasından.
Adım adım...
Evet, adım adım...
Umutlara çarpan anılardan düşüyordun
yoktun artık
Şu çimende yetişen yabani menekşede bir şey var içime gömen beni
geceden telli pullu yağmur yağmış belli ki
gözlerinin karanlığında
uçarı bakışların dokunamayacağım kadar bana yakınken
sonbahar parmakların kadar kapalı
Gün yeni ağarıyordu eski sokakların keşmekeşine
Aç bir kedinin gözleri gibi sarıydı şafak
Ve karanlığı parça parça yırtarak.
Şaşkınlık dolu gözlerime yazgısı dönük buruk anılar parladı
Yüzüme hüzün yanıklarıyla karmaşık çizgiler bırakarak.
Benim kaderimdin
ve bende hep seni düşünüyordum öylesine
ne bir art niyetim vardı
ne de rahatsız etmek gibi bir emel taşıyordum
ancak ümitlerim hep tereddütler geçiriyordu nedense.
_ iki iç sıkıntısı
hüzünlere alışkın bakışlarında yalnızlığım dinlenir
deniz
ve karmaşık düşlerinle
_biri vardı
kaybolmuş yılların içinden bir adam
sarı saçlı mavi gözlüydü bir zaman
kayıp yılları kadar uzun gölgesi olan



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!