eskiden birdirbir oynayan çocuklar vardı
münzevi sokaklarda şimdi caddeleri
parselleyen arabalar
ve
imgeleme simgeleme yaparak
güneşe tırmanma seansları yapan çalışkan ruhları
içimde koskoca evren
ama ben boğuluyorum tenhalıktan
kısır döngülerin tırnağı
sürekli gözümde
kanırta kanırta
sabahın serinliğinde
gerinen ağaçları saran rüzgârların
nefes hoşluğu yayılmış etrafa
bendeyse
yavru bir kirpinin büzülüşü
dudağı karıncalanan günün
tekil düşüncelerin içinde aşk
bir kalpten ötekine giden
aşka düşmek istemem
kalbime sahip çık
aklım
gecenin loş aydınlığı sarar odayı
gölgeler ve ışık oyunları duvarlarda dudak dudağa
kıvrak alevlerinde mumun oynaşan melodik dramı
kederi tetikler hüzün erir kalbim ateşi dokunur sıcağın
yaprağı oyalı karanfillerin tutuşur yüreği
dalları eğik bir nar ağacı gibi
dökülüyorum ellerine geceden
taze fesleğen kokusu uzaktaki hayalin
özledikçe gölgen kavuruyor tenimi
kalbimin söküklerini toplayıp
eğitimsiz buhranlar eşliğinde
derme çatma bir masalın
ürkek kanatlarından uçuyor kuşlar
siyah beyaz fotoların devrim yarattığı
mevsimleri sırtlayıp geliyor zaman
elinde keskin bir orak
uzak masalların dilek ağacıyım
gözlerini kısıp gövdemdeki reçinenin
kokusuna tutunda gel
bulutların şimşeklerin valsi en tepemde
bir köşeye istiflenip atılmış
sandık üstünde sandık gibi mıhlarken hepimizi hayat
hatta sınarken
söylenmemiş bir söz yazılmamış bir hikaye gibi
yutkunurken dudağımızda
tüm sözler
ey!...
çılgın efkarın müphem sesi
ak düştü bak gecenin saçlarına
sakladım kendimi bir kitabın sayfasına
ay görmedi hiç yıldızların haberi olmadı
zehirli bir sarmaşığın kolları sardı bedenimi




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!