zamanla küllense de her şey
değişmez hiç
gözlerinin elâsından düşlerime kar boran yağar
duvarlarda asılı dilsiz posterleri zapt etti hüzün
kurumuş bir karanfilin türküsünü çığırır ıssız yollar
Tanrım
bir başına geceyim
içsel dökülmelerime savaşlarıma
yıldızlar şahit gök şahit söktüm kalbimi
perde perde kapattım
pencerelerimi
bir duvar sarmaşığından bakacağım
geçip gittiğin ince yollara ardın sıra revan
biçâre gönlüm
ışıkların gölgelerin oynaştığı
bir ceviz ağacının altında soluklanıp içtiğin
çölde açan çiçeğin
kıtlık korkusu gibi
kurak ve yokluk
güncelerini
örüyor
zaman
ölü nehirlere akarken gündüzün gözleri
sarhoş bir akşamın gözetiminde ağaçlar
kentin dul uğultularını içen karanlığın
pis ağzını ört sebastian
gözlerimi uykuya hazırla
sayrılı bir yürek taşıyorum
korkular karanlıklar yuvalanırken içime
yalnızlık mekik dokuyor sarı sarı odalarda
niye soğuk bu kadar buralar sebastian
bak üşüdü dağların kirpiği kendi içine çekildi
yol kıvrımları uzadıkça
az gittim uz gittim
dere tepe düz gittim desem de yalan
karıncalarla birlikte yerimde sayıyorum
kurumuş dikenli otların karışımında yuvarlana yuvarlana
biraz anı biraz düş biraz da incinmişlikle
gözyaşı şişem ağır - katran karası ağrılarım
şehirle beraberim hey!... hey! hey!
küflenmiş ezgiler kulağımda çın çın çınlıyor
tüm hüsranların özümsediğim her duygunun
ayak izleri yolumda
kırıldı ayna
sonra savruldu yansımalar yere
bir buluta bir rüzgâra tutundu hisler
zamansa hiçbir şey görmemiş gibi
umursamadı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!