sisler ormanında hava puslu
yer yer sağanak hava güneş sinmiş gök kapısına
uykulu bakışlarımdan süzülüyor ıslak ıslak serçeler
elimde kahvem dilimde eski bir şarkının nakaratı
yürüyorum yollar çıkmaz yollar kısa yollar uzun
nereye varmak istiyor bu şaşkın ayaklarım
görklü gecenin kucağında gümüşi yıldızlar
içinde düğüm düğüm düğümlenen gizem
çöz çözebilirsen hadi aklı evvel usum
tutkuya çiçeklenen ömrün
kaç baharı kaldı
ağaçlarda toplanmış serçeler
uyanamadığım kadar gri gök
toprağın parmak arasında
fırtınanın izleri
ağaçlarda toplanmış serçeler
uyanamadığım kadar gri gök
toprağın parmak arasında
fırtınanın izleri
duvarların kirli yüzleri var yüzlerinde gizli ah’ları
düşüncelerinse gizli kaygıları ve hezeyanları
ömür dediğin kıymetsiz bir zaman uçar gider
söz dediğin yazıysa kıymetlidir yoksa silinir
benim de hikayelerim var
aslı yok olan
duvarların kirli yüzleri var yüzlerinde gizli ah’ları
düşüncelerinse gizli kaygıları ve hezeyanları
ömür dediğin kıymetsiz bir zaman uçar gider
söz dediğin yazıysa kıymetlidir yoksa silinir
benim de hikayelerim var
aslı yok olan
üzerine günler aylar yıllar yapışmış
her tarafı yıkık dökük bir duvar sessizliği
yansıyan yüzüme
uygun adımlarla
tırmanıyorum karanlığın buzdan beşiğine
ah! kalbim
bir zamanlar sevgi pıtırcığıydı
onun beni sevme ihtimalini çok sevmiştim
sevgisi kasırgaların içinden doğan
bir alev topu deli rüzgârlar gibiydi
esip gürledi
ölü sarnıçların köşesinde durdum
dokundum neme dokundum küfe
baktım sararmış yüzlere marazlı çıbanlara
ağzı yamuk ensiz duvarlar kardeşliği gibi
uykuda olan ruhlara
unutamamak
ruhu yıkan deprem
sevda ne bitirim çile insani lime lime eden
hasret küçücük bir anıyla
kıvılcım kıvılcım




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!