gecenin
kehribarı saçıldı saçlarıma
ayın rengi dönük parlayan yıldızlara
esintisi bol rüzgârın ığıltısı yapraklarda
balkonumda her gece demlenen
mor menekşem sarı papatyam
ah! sevgili
gelip geçersin diye
çöllere iğne oyalı kervansaraylar kurdum
değerli malların satıldığı bedestenleri inşa ettim
o bedestenlere bilinmeyen isimler koydum
ikindi güneşinin peşinde yürürken
gece olmuş farkında değilim eyşan
elimde kör bir ışık akıyorum karanlığa
pervin yıldızı gibi
yağız atların çoşkusu var içimde
yüzü uçuruma dönük martılar uçuyor üstümde
korkuları çağrıştırıyor zamanın kopuk ayakları
odalar dolusu hasetle çarpışan ruhumun yılgınlığı
çarşı pazar gezerken ne kadar marazlı meyve
varsa topluyor
demden deme
gümüş aynalara akıyor gece
keder ve suskunluğu besliyor yalnızlık
yağmur damlalarını özümseyerek -balkona uyudu kızılçam
sokakta amber kokusu ıslak kediler korosu
ışığı kapadım ayın gölgesi yüzüme vuran
bir melankoliğin kalbi
gecenin ıslık kanatlarında
yavaşça titriyor
ah! ismail
küflü bir zembil ruhum gökyüzünde asılı
bedenimse sonsuzlukta bir yerlerde
yaşam denilen bir illüzyonun içinde
dönüp duran rüzgâr gülü
taş kesilmiş gece
tonluk balyozları vururken şakaklarıma
saatler donmuş bedenimse olduğu yerde çakılı
kirpiklerimde buzdan damlacıklar dikey dikey sarkıtlar
yılgın bakışlarımda kanat çırpmadan oturan
ah! o yırtıcı kuşlar
eski bir rüz-nâmenin yıkıntısı şehir
sokak aralarında acımasız güruhlar
safiyane yoksulluğumuza haraç kesmekte
şimdi alacalamak istesek de zamanı nafile
rüzgârlanan bir tepenin ardından
kanatlanıyor gölgemiz
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!