çiçekler rengarenk özgürce açmıştı
boylu boyunca uzanan kırlarda
dikenlerse boynunu kırmış ezikliğin
sivrilmişlerdi göğe doğru kimselerin
dokunamadığı
kokunun izi vardı esen yellerde
incir ağaçlarını sevdalandırırdı
yeni tomurcuklanmış gülleri
haziran ayazında titriyordu
duvarda ki saate baktı aklında ne var sorusuyla
hangi zamanın elçisiydi kim bilir bu döner kurgulu dişliler
yorulmuş zihninin kırık zembereği gibi
saatin isteksiz tik takları
ruhunu tırtıklıyordu
bedbin bir aynanın çürük dilinin çençen yansıması günler
geçtim zihnimin loş karanlığından ve utangaç merdivenlerinden
kalbimde maziden kalan yaralar ve kurşun izleri
topladığım tüm bulutların gözlerinde
cümlesi devrik yağmurlar
yüzünün bakir rengine dokundu rüzgâr
can suyu oldu kokun füsunkâr çiçeklerin uykusuna
hücre hücre çoğaldı sevda kırmızı okyanusların kalbinde
seninle kırıldı ketum zamanların melankolisi
bir düşe yattı bulutlar bir düşe uyandı hayaller
bereketlendi yağmurlarla
zamanın yaprakları arasından süzülür ruhum
hızla geçen günlere dolanır eteklerim
takılıp düşsem de durmaz saatler
ecel yolum bekler
kasırga sebillerinin çoşturan ayağından geldim
gölge çiçeklerinin aynasından kovulmuşlukla
bulutlardan sulu sepken gökler boşaldı üstüme
kasımın yırtık eteklerinden kırçıl sığırcıklar
uçuştu avuçlarıma
-Tanrım
kalbimin saklı kıyısına yığıldı sakalı ağarmış bulutlar
geçip gittiyse ölüdür dün
artık hatıralarda tüm yaşananlar
yeni bir serüveni muştulamaktır gün
asıl mesele ne dünde kalmak
ne yarına mutlanmaktır
an'ın hakkını vererek
geçtim
günün sararmış morarmış göz altından
döktüm derdimi sabahın altın gergefli ağzına
bahçede sarı incir yanında sıvası dökülmüş kirazlı köşk
ipek halı serdim yola rengi kırmızı
gelen durmasın geçsin gitsin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!