uzayan günlerin son arifesinde son yılgınlık
üstünde hâlâ dumanı tüten bir mazinin
ıslak güncelerinde kederin
kırk boğumluk izi
uzayan günlerin son arifesinde son yılgınlık
üstünde hâlâ dumanı tüten bir mazinin
ıslak güncelerinde kederin
kırk boğumluk izi
umduğum ama kaybettiğim her şeyin boynumda
uyandım
sehpadaki porselen kuşlarımı öptüm
keyifsiz çiçeksiz menekşeme dokundum
kahve fincanlarını dağınık çay tabaklarını
topladım
dingin
mevsimleri yutarak geldi fırtınalar
ürkütücü çığlıklarında kuzgun siyahı nehirler
karanlık sular içiyor içimizin kuraklığını
yağmura yaşa ant olsun ki
ruhumu çekip alacağım dikenli tellerden
erişilmeyen yollardan ulaşılmayan sözlerden
dilimi temizleyip rüzgâr kanadıyla savrulacağım
dağlara taşlara
gecenin ayazı vurunca
taş duvarlar kendi sessizliğine durgunlaşır
hayat esrik bir sancı çekilir kirpiklerime
savrulur hiçliğin ateşi
kırık pencerelerime
diyardan diyara uçur beni rüzgâr
yeknesak günlerin getirdiği kederlere
dallarına ah’lar astığım ağacıma dokunma
izim kalsın bir tomurcuk ucunda
ahval-ı perişandı gönlü yılgındı
desin kırlangıçlar
yaşlı bir atın
yere dökülen yüzünü usul usul toplar gibi
koşumlarını giymiş gece
koşuyor sabaha
sararmış yüzlerin gövdelenmiş ağaç hıçkırığı
toprağı bol olsun kederlerin kapadık gözlerimizi
herkes kendine ait bir rüya -rüya içinde masal
söz kuşlarının uçurduğu gizemli varsayımlar içinde
düz çizgiden sapan kırık yollar
odamda kristal bir sessizlik
uyuyor resmen koltuk kanepe
halı sehpayla barışık lavantalar kokuyor mis
sam yeli usulca dokunuyor camlara
sormayın perdelerde mahmur bir dinginlik
zihnimde kerbelâ savaşları kıran kırana mücadele
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!