ah! séraphine
“ellerin” diyorum , ellerin koca bir dünya
hep gökyüzüne bakan gözlerin de...
serçelerin hatta tekmil kuşların su içtiği
uzun uzun kolları vardı hicrânın
bir uçtan bir uca uzanırdı
gökyüzü kadar büyük
gece gibi karanlık
ipeksi saçlardan
siyah bir duvağın akışı gibi gece örtünür yüzüme
derin oyuklar açar puslu bakışlarımda
ruhumda gezinen fırtınalar
bir çağın kapanışı
gün uyansa rüzgâr esse alıp getirse kokunu
her kalp atışında kalbimde binlerce erguvan açsa
kuşlar ötse yağmurlar yağsa toprak kana kana içse
sevdam gecenin ayazı gündüzün dalında
kurumuş bir çift kiraz
gözlerin pırıl pırıl alev çalısı
baharı ve arıları kelebekleri çekiyor içine
kumları savuran bir hortumun ateşli öyküsü
nefesinde sevdalı kuş esintileri
körleşmiş
mevsimlerde birikir sevgi kırıntıları
gerçek ve yalanın ortasından düşer yaşam
gölgelerin korkuların içinden doğar
yüzü lacivert güneş
söyleyecek çok şey vardı aslında
kelimelerim kekeme olmasaydı
bir zamanlar şiir yazardı kalemim
şimdi kuma uzanmış bir deniz yıldızı
güneşte nasıl parsır içi kurur
öyle işte
hatırası bile yok geçmişin ayak izinde
bir zamanlar ruhumda taşıdığım
içime sığdıramadığım o sevincin özü
hani nerede ışıldayan aramızdaki
o gümüş bağ o saten örtü
kalplerimizi
siyah beyaz resimlere oya gibi işlendi
tozlu yolların tutkulu sevdası ağaçlara
tutsak bir gök gibi karanlığa itildi bulutlar
günlere aylara yıllara bölünen neydi
vakitler mi
aralık sonu ocak başı yılın en cafcaflı günleri
yürüdüm tebessümü eksik vakitlerin ortasından
aklımı kurcalayan ne varsa silkeledim toprağa
eskittim sokaklarını şehrin arşınladım gürültünün
uzunca boyunu
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!