yaşlı bir atın
yere dökülen yüzünü usul usul toplar gibi
koşumlarını giymiş gece
koşuyor sabaha
sararmış yüzlerin gövdelenmiş ağaç hıçkırığı
toprağı bol olsun kederlerin kapadık gözlerimizi
herkes kendine ait bir rüya -rüya içinde masal
söz kuşlarının uçurduğu gizemli varsayımlar içinde
düz çizgiden sapan kırık yollar
sararmış yüzlerin gövdelenmiş ağaç hıçkırığı
toprağı bol olsun kederlerin kapadık gözlerimizi
herkes kendine ait bir rüya -rüya içinde masal
söz kuşlarının uçurduğu gizemli varsayımlar içinde
düz çizgiden sapan kırık yollar
parçalanan ufuklar
odamda kristal bir sessizlik
uyuyor resmen koltuk kanepe
halı sehpayla barışık lavantalar kokuyor mis
sam yeli usulca dokunuyor camlara
sormayın perdelerde mahmur bir dinginlik
zihnimde kerbelâ savaşları kıran kırana mücadele
kilidi kırık bir sandukanın ağzı tükenmişlik
içi noksan sevgilerin ilenti tebessümünde
incinen yetimler gibi üzbe
nefes alışverişlerim
zamanla küllense de her şey
değişmez hiç
gözlerinin elâsından düşlerime kar boran yağar
duvarlarda asılı dilsiz posterleri zapt etti hüzün
kurumuş bir karanfilin türküsünü çığırır ıssız yollar
Tanrım
bir başına geceyim
içsel dökülmelerime savaşlarıma
yıldızlar şahit gök şahit söktüm kalbimi
perde perde kapattım
pencerelerimi
bir duvar sarmaşığından bakacağım
geçip gittiğin ince yollara ardın sıra revan
biçâre gönlüm
ışıkların gölgelerin oynaştığı
bir ceviz ağacının altında soluklanıp içtiğin
çölde açan çiçeğin
kıtlık korkusu gibi
kurak ve yokluk
güncelerini
örüyor
zaman
ölü nehirlere akarken gündüzün gözleri
sarhoş bir akşamın gözetiminde ağaçlar
kentin dul uğultularını içen karanlığın
pis ağzını ört sebastian
gözlerimi uykuya hazırla




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!