Yüreğimin orta yerine koysam sizi
Filistinli Esma, Iraklı Halide, küçük kızı Şeyma
Suriyeli Cabbar Myanmarlı Zehra
el avuç açmayanlar
ve cephelerde
ölümde dahil hiç bir şeyden kaçmayanlar...
Yüreğine sor bir bakalım
Kim varmış yıllar önce
Belki sende ağlamıştın
Bir gecede sevince
Yüreğine sor bir bakalım
Yorgan değil,
Beni ört üstüne.
Ve bir gün ölünce,
Çiçek değil;
Yüreğini koy büstüme...
Yüreğiniz yeter mi,
Gece yatağından kalkıp ağlamaya;
Ölen Müslümanlara.
Geçmişte kalbinizi kıranlara,
Adam gibi davranmaya,
Bir gün ağladığını görmesem öyle ölsem
Derin bir yaradır bu sende benim gölgemsen
Ağladığım yerlerde çiçekler bitecektir
Görmesem oraları gençliğim yitecektir...
Sadece
göğüs kafesinin içinde taşıdığın
alelade bir et parçası değildir yürek...
Bir Mehmetçiğin içinde
Yurtsever bilinci böyledir işte
vatan sevildi mi gönülden
bir ücrete gerek yoktur alınmaz
ruhun yerle bir olsa da derinden
dostlar ağlıyorken gülünmez...
Bu gün hemen hemen bir çok büyük alışveriş merkezinde var yürüyen merdivenlerden. Adı üstünde siz duruyorsunuz, o yürüyor. Alt basamaktan ya da üst basamaktan yürüyen merdivene adım attınız mı hemen ''Ben duruyorum da sen yürüyorsun bozulmuyorsun buna değil mi?'' diye sorun bakalım yürüyen merdivene... Bana cevap vermez mi diyorsunuz? Vermez ben de biliyorum, olsun siz yine de sorun. İleri ki senelerde belki bu yürüyen merdivenlerin konuşanları da çıkar, belli mi olur?
Eğer ki merdiven duruyorsa ve siz üstüne hamle yapınca yine de yürümüyorsa, neme lazım yine de dikkatli olun. Tam ortasına gelirsiniz de sonra, yürüyen merdivenin aklı başına gelir, bir hareket eder, dımdızlak kalırsınız, aşağıya iniyorken bakmışsınız, yukarılardasınız...
Bu merdivenin yürüyeni varsa, koşanı niye yok, diye de düşünebilirsiniz, düşünün, düşünmekten bir şey çıkmaz... Bu memlekette hiç bir konuda düşünemeyen tanınmışlar arasında bile o kadar çok insan var ki, aklınız durur, bir istatistik yapılsa...
''Dünyada sadece 100 kişide var!Yürüyen ölü sendromu. Bu güne kadar Çin, Hindistan, Meksika, ABD, Danimarka ve İsveç'de görüldü...Bu hastalığa yakalanan kişiler ölü olduklarına, organlarının yok olduğuna ya da çürüdüğüne inanıyor. Sanrılar kendini çeşitli şekillerde gösterebiliyor. Meksika'da 55 yaşındaki bir restoran işletmecisi ailesine penisinin kısalıp kaybolduğunu söyledikten sonra hastaneye yatırıldı. Hastanede ise adam acil servis doktoru tarafından gözlerinin yuvalarından çıkarıldığını iddia etmeye başladı. Aynı adam kalbinin çıkarıldığını ve sol elinin de ölü olduğunu söyledi. Portekiz'de ise bir kadın, kocasının ani ölümünün ardından yemeyi bıraktı. 66 yaşındaki kadın yemek borusu ve midesinin birbirine yapıştığını ileri sürüyordu. 19 kilo kaybettikten sonra kadın hastaneye götürüldü. Keşmir'de 28 yaşındaki bir ev kadını karaciğerinin çürüdüğü ve kalbinin artık yerinde olmadığı şikayetiyle hastaneye gitti. Hasta midesinin de bulunmadığını ve yürürken vücudunu hissetmediğini söyledi.''
Ben de ilk defa duydum. Çok ilginç bir hastalık. İnsanlar yaşamadıkları kanaatine varıyorlar her nasılsa... Ölü olduklarını ve bu dünyada yaşamadıklarını iddia ediyorlar... Bizde de yaşayan ölüler var, bilirsiniz... Nefes alıp verseler de fiziki olarak yaşıyor görünseler de yine de onları yaşayan ölüler sınıfına sokabiliriz. Bunun için hiç bir sakınca yok...
Hani şu insanlar ve diğer canlılara sevgi ve şefkat göstermeyenler. Hani şu askere polise kurşun sıkanlar. Hani şu komşusunun derdi ile sıkıntısı ile ilgilenmeyenler... Hani şu sılayı rahimi unutup da akrabaları ile ilişkilerini kesenler...
Çocuklar eğitim sistemimiz sayesinde yarış atına döndü. Ta neredeyse ilkokul birinci sınıftan liseyi bitirene kadar soluk soluğa bir yarışın içine aileleri tarafından, çevreleri tarafından kimi arzuyla, kimi zorla, şerle itiliyorlar... Veliler para üstüne para döküyorlar evlatları için. Sistem bütün velileri buna adeta zorluyor...
Geçenlerde aldım yeğenimi karşıma, O da üniversiteye hazırlanıyor. ''Bak dedim Yusuf çok çalışmalısın çok.'' Tabi üniversiteye girmek o kadar da kolay yenilir yutulur lokma değil. ''Amca çok çalışıyorum çok ama üniversiteye giremezsem (A) bir sonra ki sene bir daha girerim (B) Bir daha ki seneye kadar işte çalışırım (C) Olmadı askere giderim (D)Babamdan dayak da yerim bu arada (E) Hiç biri.'' Yani görüyor musunuz durumları her şeyi seçeneklere indirgemiş şimdiki zamane veletleri... ''Ulan zibidi sen şimdi üniversiteyi kazanama da bak o zaman (A) Önce baban sana girişir, girişir dediysem lafla döver yani (B) Bir de benim laflarımı ve şaplağımı kıçına kıçına yersin (C) Bu fırçaları yedin mi parlarsın parlak çocuk olursun. (D) Bütün arkadaşların üniversiteye giderken sen de onlara mal mal bakarsın. (E) Bunalıma girersin kız arkadaşın Tuğba da ilk fırsatta seni terk eder ve üniversite mezunu bir oğlan ile çıkmaya başlar. Bilmem anlatabildim mi? ''Hiç birisini dert etmem de amca Tuğba ah o Tuğba terk ederse (A) Kendimi intihar ederim (B) Kendimi başkasına intihar ettiririm (C) Hayata küserim (D) Hem hayata hem de Tuğbaya küserim (E) Ona şiir yazarım küsmesin diye, hatta sepet sepet yumurta sakın beni unutma unutursan küserim arkadaşlığı keserim diye de bir dörtlük eklerim.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!