''Devasa altın keşfi! Değeri 700 kentilyon dolar''
''NASA, çılgın bir adım daha atmaya hazırlanıyor. Üzerinde devasa düzeyde servet barındıran altın ve değerli maden bulunduran asteroidle ilgili harekete geçti. Asteroid üzerindeki kaynak tüm insanlara eşit olarak pay edilirse kişi başına 93 trilyon dolarlık bir miktar düşüyor.'' BASINDAN
Şşşşşşt ben de bundan sonra trilyonluk adam olacağım ollum. Boru değil payımıza düşen 93 Trilyon dolar. Şimdi rakamlar ile yazmaya kalksam sayfa da biter, kalemde diyeyim size... O değil de bu kentilyon neydi yahu? Öyle bir sayı gurubu mu vardı? Varmış demek ki olmasa buraya yazmazlardı... Yırttık billahi...
Büyük balık küçük balığı hep yutacak mi? Sam Amca emperyalist orasını anladık da Baltacıya kök söktüren Katerina'nın ülkesinin başındakiler az mı emperyalist. Oysa ki hepimiz onları anti emperyalist bilirdik bir zamanlar. Prag Baharını 68 li yıllarda tanklarıyla söndürmediler mi? Alaksandır Dubçek'i kim biliyor kim hatırlıyor...
Berlin Duvarını kim ördü, yüzlerce insanı o duvarda kim kurşuna dizdi... En büyük Türk Düşmanı Stalin hangi ülkenin başındaydı o tarihlerde... Ukrayna hesapta bağımsız bir ülke... Niye saldırır o zaman Rus Efendileri kendilerinden küçük ve güçsüz bir ülkeye? Durup dururken saldırmaz. Emperyalizm nerede bir doğal zenginlik ''Altın, gümüş, petrol, doğal gaz.'' vs. varsa kendisi yaşamak için, diğer güçsüz ülkeleri sömürmek, ezmek zorundadır...
Suriye Devleti ile komşuluklarımız sekteye uğrasa da, Suriyeliler ile komşu olmaya devam ediyoruz. Hepinizin bildiği gibi savaştan kaçan Suriyeliler ülkemize sığınıp bir şekilde, bir yerlerde ikamet ediyorlar her ne kadar sersefil olsalar da. Resmi olmayan rakamlara göre üç milyona yakın Suriyeli sığınmacı var yurdumuzda. Ne diyelim Allah hepsinin yâr ve yardımcısı olsun. Doğduğu büyüdüğü toprakları bir kalemde bırakıp da başka bir ülke de mülteci durumuna düşmek gerçekten de esef verici bir durum bütün insanlar için.
Yeni komşumuz Samet'de bunlardan biri. İş yerimizin bulunduğu yerin yan sokağında karısı ve boy boy beş çocuğu ile hayata tutunmaya çalışıyor Allah'ın yardımı ve izniyle. Gördükçe içi parçalanıyor insanın. Çocukların birinin ayakkabısı varsa ikisinin yok. Yüzleri kir pas içinde iptidai bir ara sokakta ki ev de yaşamaya çalışıyorlar ve Esad'dan kaçıp yaşadıklarına da şükrediyorlar haliyle...
Han bu, konaklama yeri en başta tabi ki yalnız, han var han var, handan hana da fark var. Eski zaman konaklama yerlerinden olsa da han, tarihi filmlerde de görmüşsünüzdür çoğu kere... Hancının, karısı ve bir de kızı olur genellikle... Hancıların pek oğlu yoktur. Niye yoktur? Bu kahpe Bizanslılar illa ki hancıların kızlarına sulanacaklardır şarap içerken, sonra da yürekli bir Türk'den ya Tarkan'dan ya da Karaoğlan'dan ağızlarının payını ağır biçimde alacaklardır... Bu Bizanslılar yıkanmadıkları için çok kaşınmaktadırlar, birileri de kaşıyacaktır onları haliyle, bu da o zaman ki Türklere düşmektedir.
Gelelim zamanımızın Yol geçen Hanlarına... Bu kimi zaman ailenin beraber kullanılan evidir, evin delikanlısı için. Delikanlı babadan fırça üstüne fırça yer ve de parlar. Hatta çok uzaktan bakanlar bile delikanlının parladığını anlayabilirler... Kimi zamanda gurbette bir öğrenci evidir Yol geçen hanı, dışarı da takılmayı seven arkadaşları için.
Ankara'da durup durup dolduğumuz
kimi de
duman soluduğumuz zamanlardı
sevda düştü yüreklerimize
meğerse düş-müş gerçekten sevda
biz böyle bilmezdik...
Yontma Taş Devrinden Cilalı Taş Devrine Geçiş Sancıları
Hepinizin de takdir edeceği gibi Yontma Taş Devrinden bir anda Cilalı Taş Devrine geçiş hemen olmadığı gibi bir takım sancılı süreçlerde yaşanmıştır. Bunları inceleyelim, irdeleyelim ve hatta parça pinçik yapıp, okurların önüne serelim...
Tabi birde Yontma Taş Devrinin bir öncesi Normal Taş Devri var ki burada da Filinstonları görüyoruz. Yahu ne saçmalıyorum beeee! Onlar çizgi film karakterleriydi değil mi? Normal Taş Devri taşlarını yontmayı akıl edemediği için, insanlar ilk zamanlarda haliyle Yontma Taş Devrine de geçemediler... Yontma Taş Devrine geçebilmek için, insanoğlu sınıfına girenlerin bayağı bir yontulmaları ve olgunlaşmaları, karı koca kavgalarının da azalması gerekiyordu...
Tarık Bin Ziyad gibi
gemi yakmadım amma
yine de gidiyorum...
gözlerine bakarak
belki şen belki şakrak
Gençliğinizde
sizde yumurta topuk iskarpin giydiniz mi
hem de siyah beyaz
Beşiktaşlıda değildik ama
biz giydik işte
havalar bin beş yüz
''Aziz Şehitlerimizin hatırasına''
Bir gün bu terörü bitiririzde
Maksadımız insan zarar görmesin.
Mertçe çık karşıma yürek var biz de
Yüreğimin kandillerini yakıp da
Karaladığım zaman bir yerlere bir şeyler
Acı gözyaşı ve hüzün var her tarafta
Unutma ey insan!!!
Yaptığın zulümlerin, haksızlıkların
Hesabını mutlaka vereceksin Araf'da...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!