Yerle bir oldum bir gece
Eli sopalı bir asker
Filistinli bir çocuğun kemiklerini kırıyordu
Altındaki toprak
Havadaki bulut, ağaçların yaprakları
Dayanır mı buna
Evet, evet farkındaysanız son on, on beş yıldır bankalardan çok kolay kredi alınabiliyor. Veriyorsunuz TC nizi, anında size cevap veriyorlar. Çok büyük yasa dışı işleriniz yoksa, bir iki günde kredinizi hesabınıza kitliyo... pardon geçiyorlar... Kitleme yok, yok öyle bir şey, o memleket düşmanlarının, münafıkların uydurması...
Şu meşhur Bodrumu hepiniz bilirsiniz. Bodrumda bir lahmacunun fiyatı 200.00 Türk Lirasıymış. Buna söylenecek cümle ohaaa ve de çüşşşş olurdu ama, hadi söylemeyelim yine. Düşünsenize beş kişi girmişsiniz Lahmacuncuya, beş kişi, ikişer lahmacun yeseniz on çarpı, iki yüz, eder 2000.00 Türk Lirası... Gidin kredi alın bankadan. Bazı bankalar da varmış lahmacun kredisi...
Hayır bir lahmacunun maliyetini az çok hepimiz tahmin edebiliriz. Yerli ve Yabancı Turistleri enayi yerine koyup ne amaçlıyor acaba bu arkadaşlar?
Bu zekası kıt televizyoncular yine yapacaklarını yapıyorlar, saçma sapan yemek programları ile seyircilerin aklına turp sıkmaya, limon sıkmaya devam ediyorlar... Beş tane altı tane tip ki biraz seyredin, zaten tip olduklarını siz de anlarsınız hemen o keskin zekanızla... Yemek yapacaklarmış da efendim sonrada gün birincisi olunca, hafta birincisi olunca cukkaları, hokkabazlıkla cebe indira gandi yapacaklarmış...
Memlekette bu kadar aç ve açıkta insan varken, insanlar bırak o yemeklerden tatmayı, bir kuru ekmek, bir kuru soğan ile günlerini geçiriyor ise, ayıp oluyor gerçekten, o programlar ile seyircilerin karşısına çıkmak. Daha aklı başında bilgi ve kültür dolu programlar yapın da bu arıza tipleri de bizim karşımıza çıkartmayın.
Biri bir yemek yapıyor, öbürleri de onu olumlu ya da olumsuz eleştiriyor. Ortada para var tabi, kimse de kimsenin yaptığını beğense içim yanmaz. Herkes arkadaşının yaptığına, pişirdiğine bir kulp takıyor. Hani Kemal Sunal'ın bir filminde mutlaka görmüşsünüzdür, Kemal Sunal camekanda çevrilen tavuklara bakıp bakıp yalanıyor, biz de ki gariban seyircinin hali de aynen öyle, ekrana bakıp bakıp sadece yalanıyorlar...
Alessandra da kim dediniz, hemen ben de duydum. Evet, bu Alessandra çok meşhur bir kadın, hem de çok meşhur. Her gün ismi binlerce kez hatta milyonlarca kez tekrar ediliyor konuşurken hatta Lazlar gibi konişuk ediyruk, derken bile...
Her gün telefonu açtığınızda O’nun adını söylüyorsunuz, farkında olmadan ya da bilerek, farkında olarak. Çünkü o telefonun mucidi Aleksandır Graham Bell’in sevgilisi Alessandra Lolita Oswaldo yani Graham Bell’in kısaltmasıyla ALO...
Yeter artık, kadın ölmüş gitmiş zaten seneler önce. O zaman ben de bundan sonra telefonu açınca Hay mı desem? Yoksa başka bir hitap şekli bulmalı... Buyurun desem, o da olur. Veya hop dedik gardaşım desem, yok o olmaz biraz argo filan kaçar... ALÜÜÜÜÜ filan desem en azından Alo dememiş olurum, onu da karşıda ki konuşan kişi Ali filan anlayabilir, onu da beğenmedim ıııh!
Yok canım yok, Yeter diye bir sevgilim filan, benim... Yeter artık yeter çektiklerimiz, dizi filmlerden ve onlara hayat veren her kimse, onlardan...
Bıktık gerçekten özel televizyonların bu salakça insana hiç bir şey vermeyen, senaryoları birbirinin benzeri içi boş dizilerinden. Maçanız yiyorsa biraz kültür programları yapın da görelim memleket sevginizi, muhabbetinizi... Bana ne yahu milletin çarpık ilişkilerinden. Bana ne yahu insana hiç bir şey vermeyen aile kavramını yerle bir eden salak dizilerinizden. Biraz mantıklı olun yahu!
Özel televizyonlar tamamen artık ticari gaye güderek yaklaşıyorlar... Yayın politikaları böyle. Bir kaç tanesi hariç elle tutulur, dişe dokunur programları yok... Öve öve bitiremediler seneler önce yayınlanan şu meşhur Kurtlar Vadisi Dizisini... Tamam anladık, o dönem bir sürü insan, ışıkçısından, senaristine, oyuncusundan, figüranına, reklam verenlerine kadar ekmek yedi... Ancak bir de toplumsal olarak açtığı yaraları düşünmek lazım... Bunların ileride tedavisi, onarımı da çok zor olacak.
Balıklar ağlasa bile
denizin suları bir milim yükselmez
yeter ki çocuklar ağlamasın...
Kanamasın dizleri
onu geç kanamasın yürekleri
''Savaşlarda anne ve babasını yitiren tüm çocuklara ithaftır.''
Bir çocuğun gülüşünü anlayabilir mi
bir kalaşnikof ya da bir roketatar
ya da onun tetiğine basanlar...
Yiyecek ekmeğimiz
dua edecek ellerimiz ve bir kalbimiz varken
yine de kötü sayılmaz günlerimiz...
Nerede diz çöküp
ağlayan bir mülteci çocuk görsem
yüreğim bin parçaya bölünür...
yahu çocuk
bu güzel mevsimde
çiçek kokuları, arı vızıltıları
Yine şiirim geldi sabah sabah
daha da güneş doğmadan
aydınlık,
karanlığı boğmadan...
Hay Allah nasıl yapsak da
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!