Bizim çocukluğumuzda,
İlkokullarda vardı andımız...
Hala da var mı bilmiyorum?
''Türk'üm, doğruyum, çalışkanım,
Yasam küçüklerimi sevmek, büyüklerimi saymak''
Tuvalet kağıdı der burun kıvırır geçeriz. Oysa tuvalete girdiğinizde cebinizde bir kalem olsa, hadi tutun bir de orada ilham geliverdi, çıkarın kalemi nakış nakış işleyin aklınıza gelen düşünceleri, artık şiir mi olur yoksa düz yazı mı olur o da sizin bileceğiniz iş tabi ki... Boşuna dememişler değil mi ''Türkün aklı ya büyük abdest yaparken ya da kaçarken.'' diye... Tuvalete girdiniz, nezle ya da grip olmuşsunuz o an da yanınızda kağıt mendil de yok, hemen tuvalet kağıdı imdadınıza yetişecektir. İki silin atıverin hemen... Tam tuvalette iken tesadüf bu ya cep telefonunuz çaldı, elinizde pis, hemen tuvalet kağıdı ile tutup da telefonunuzu, arayan ile uzun uzun, konuşabilirsiniz... Ben de ki de ne akıllar...
Çeşit çeşit de tuvalet kağıdı var. Altılısı, on ikilisi, yirmi dörtlüsü, otuz ikilisi, iki katlısı, üç katlısı, tek katlısı... Allah'dan kaçak kat çıkamıyorlar bu tuvalet kağıtlarına... Her markanın fiyatları da haliyle farklı farklı, her bütçeye uygunu var...
Müzik ile irtibatımız bir türlü ses güzelliğinden olamadı. Bu cümleyi kurduktan sonra karga ve saksağan hatta akbabalar gibi bet ve çirkin bir sesimin olduğunu anlamışsınızdır. Anlayacağınızı biliyordum, şimdiden teşekkür ederim anlayışınıza. Ses kötü olunca hali ile biz de bir müzik aletine yöneldik. Öyle keman gibi, piyano gibi, bağlama gibi bir müzik aleti de değil bu. Mızıka ya da ağız armonikası dedikleri bir alet. Ne yapalım biz de onu sevdik onun ile içli dışlı olduk. Bremen Mızıkacıları ve Kara Kuvvetleri Armoni Mızıkası ile hiç ilgim yoktur onu baştan söyleyeyim de.
Mızıkaya başladığım zamanlardan önce saz çalmayı denedim dımbır dımbırdan öteye bir türlü geçemedim. Bir ara daha tıfıl bebe iken melodika ve akordeon çalayım dedim, onda da garson rakı getir garson şarap getir, yaşa çarlistondan öteye geçit vermedi aletler ve benim yeteneksizliğim. Bir ara gitar çalayım, hatta ders alayım da öğle öğreneyim dedim. Arkadaşın müzik kursuna yazıldım. İki üç ders gittikten sonra adam baktı ben de en ufak bir umut ışığı yok, hatta ’’bu çocuk bunu çalsın ben bıyıklarımı dibinden yolarım.’’ Diye öğretmenin arkamdan ileri geri konuştuğunu duyunca, gitar çalmayı da süresiz tedavülden kaldırdım. Oysaki saz da gitarda özünde ne kadar güzel çalgılardır. Müzik ruhun gıdası ise bu aletlerde ruhun vitaminleri, besinleri oluyorlar haliyle...
Sizi bir yerden gözüm ısırıyor uçurtma kardeş
güvercinlere serçelere selam mı götürmüştünüz
yanağınızı yalayıp da geçen rüzgar var ya
benim de sıkı dostumdur, selam söyleyin en püfür püfüründen
çıta gibisiniz maşallah bu sonbahar günü...
Bildikleri bütün güzel cümleleri
bir ceylan gibi süzülen
o güzelim kelimeleri
bu halkın yüreğine usul usul serptiler
yürekleri kocaman
bilekleri sağlam
Ulusal Egemenlik bu, başka şeye benzemez
Ne çarşıda pazarda satılır
Ne de uğruna yan gelinip yatılır
Dişinle tırnağınla kazıyarak alınır...
Umut tam orada işte
git al koy cebine koy yüreğine
sonra lazım olacak günün birinde
yokluğa ve dara düştüğünde
sevdiğin terk edip yüreğin üşüdüğünde...
''Uğur Mumcu'nun aziz hatırasına saygıyla''
Hüznümüz var bizim yıllar öncesinden
gözyaşlarımız delip geçmişti
Sultanların gözleri, elem doludur bazen
Yıkılır saltanatlar, bozulup durur düzen...
Buzdan heykellerini, yapsalar da beylerin
Ayaklar altındadır, halk denilen devlerin...
’’Bir dağ köyünde soldu benim bütün gençliğim.
Bundan seneler önce yüreğimi bıraktım.’’
Eskiden de severdim
o güzelim dağ köylerini
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!