Nasıl bir şey bu söz vermek. Söz namustur, bir de yerine getiremeyeceğin şeyler için söz verme derler. Dürüst insanlar verdikleri sözlerinde duranlardır diye de bilinir. Ha bir de söz ağızdan çıkar başka bir yerden çıkmaz diye de söylerler...
Bizim toplumumuzda en çok söz veren kesim sanırım siyasetçilerdir. Benim bu düşünceme bir çoklarınız katılırsınız büyük olasılıkla. Yalnız bir de şu gerçek var, en çok söz verdikleri halde, sözlerini de yerine en az getiren yine siyasetçilerdir... Toplumsal hafızamız gerçekten zayıf bizim Türk Milleti olarak, bu da geçmişten dersler çıkarmamıza çok fazla olanak sağlamıyor. Zaman zaman hataları tekrarlıyoruz... Bindokuzyüzellili yılları yaşayanlar bilirler siyaset meydanlarında ''Yeter Söz Milletindir.'' diye de bir slogan herkesin diline pelesenk olmuştu. Söz milletin cümlesi çoğu kere lafta kalıyor ve laf ile de ne kaşar peyniri gemisi, ne de beyaz peynir gemisi yürümüyor. Meclise gönderdiğimiz siyasetçilerimizin bazıları, her türlü yolsuzluk ve gayrı ciddi işlere girebiliyorlar, tabi burada dürüst olanları tenzih ederek konuşuyoruz, onlara bir lafımız yok...
Bu şiirin içinde;cinayetler işlendi.
Bazı masum insanlar yok yere fişlendi.
Onun için;suçludur bu şiir.
Bu şiirin içinde, Ermeniler katliam yaptı,
Azeri kardeşlerime...
Şiir bittiği zaman;
Bil ki insanlıkta bitmiştir.
Güneşi kucağımıza koyup,
Ay'ı sımsıcak yapanlarda,
Arkasına bakmadan gitmiştir...
Amma yaptın naz
şiir dürt hadi dürt beni biraz
bak ay ışığı da çıkmış
hilal olma yolunda emin adımlarla ilerliyor
geceye inat ücretsiz cırcır böceklerinin senfonisi...
I
Destanlar yazılır dağların yamacında
Oğuz Kağan dedem
bir tek elbise ile gününü geçirmiş kılıcı kınında
dolu dolu bir hayat sürmüştür at sırtında...
Kütüphanede öyle sıradan bir gündü. Anna Karenina yanıbaşında ki Suç ve Ceza'ya sesleniyordu. ''Bu çocuklardan bıktım vallahi gelip gelip beni alıyorlar buradan, sonra da okur gibi yapıyorlar, üç beş sayfamı çevirip, yerine de koymadıkları gibi, sayfalarımı katlıyorlar, beni yıpratıyorlar.'' Suç ve Ceza da derin bir iç çekti bu duruma. ''Sorma Kardeş sorma ustam Dostoyevski görseydi bunları herhalde kulaklarından tutup kütüphaneden dışarı atardı.''
Oysa ki o kütüphanenin duvarlarında da okurlara uyarıcı yazılar vardı. ''Sessiz olun.'' gibi ''Kitapların sayfalarını buruşturmayın.'' gibi ''Aldığınız kitabı tekrar yerine koyun.'' gibi... Neden bu çocuklar kitaplara bu kadar haşin ve acımasız davranıyorlardı?
Söze öbür taraftan Yaşar ne Yaşar ne Yaşamaz girdi... ''Aaah kardeş ahhh! Ben de aynı dertten sıkıntılıyım sormayın gitsin. Benim de çok okurum var. Ama gel gör ki bana da çok haşin davranıyorlar hele de bu çocuklar. Orta yaşlılar ve yaşlılar ile bir sorunum yok, onlar biliyorlar benim kıymetimi de bu çocuklar sayfalarımı hemen kıvırıyorlar. Araya kağıt koysalar oysa, ben de yıpranmayacağım. Kütüphane duvarına bile yazdılar da anlamıyorlar.''
Karakuru yetim bir çocuktu, onu tanıdığımda,
İş yerimizin arka sokaklarında,
Barakadan bozma bir ev de otururdu,
Annesi ve kardeşleri ile..
Adı mı..?
Sık sık görüyordum, bazı büyük büyük, bazı da küçük iş yerlerinin ön tarafta duran tabelalarında, Since 1985 ya da Since 1955 diye böyle yazılar. Tabi İngilizce bilmediğim için ne olduğunu da anlamıyordum. Lise de almanca okuduğumuz için İngilizce bize Madagaskar Adası kadar uzak. Acaba diyorum Türkçe olarak ''Sence'' yazacaklardı da yanlışlık yaptılar Since mi yazdılar, diye düşünürken, sayısız firmanın tabelasında görünce düşündüğüm gibi olmadığını gördüm. Sonra İngilizce bilen birilerine sorunca, işin aslı anlaşıldı... Anlamı ''Den beri.'' hangi kelimenin önün gelirse ''Since 1972'' gibi Bin dokuz yüz yetmiş iki den beri oluyor. Yani biz şirket olarak bin dokuz yüz yetmiş iki den beri faaliyetteyiz, ticaretimize devam ediyoruz anlamı var burada...
İyi de benim İngilizce bilmeyen vatandaşım ne anlar ki bundan. Since, bence saçmalık, hatta saçmalığın daniskası... Türkiye burası arkadaşım, yani oraya ''Den beri'' kelimesini koysan günaha mı girersin? Burası Türkiye, dilimiz de Türkçe olduğuna göre, niye ki böyle basitliklere prim veriliyor. Gitsin bakalım İngiltere'de bir Türk Şirketi aynı şeyi Türkçe olarak yapmaya kalksın, izin vermezler kesinlikle. Yazık oluyor dilimize...
Sudur benim özüm,
Senin, onun,herkesin özü gibi,
Sudur; ellerim,ayaklarım,iki gözüm...
''Sudan yarattım ben''diyor Rabbım bütün canlıları,
Daha var mı buna söyleyecek sözün.
şu sıralar yarım kalmış şiirler biriktiriyorum
yarım kalmış aşklara inat
hey gökyüzü yürekli kadın
haydi gel haydi gel yüreğimi bir daha kanat...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!