Aşkın sayısız tanımı olduğu iddiası yalnızca bir varsayım. Aşk, her seferinde kendine benzer. Onu değişik sözcüklerle tanımlamamız, olsa olsa, karşılaştığımızda bütünüyle kavrayamamamızdandır..
Sayıklayan bir ağaç gibiyim Omayra,
uğultusu geliyor ta derinden, gövdemin geçtiği masalların..
İçimdeki deprem ayakta tutuyor beni,
geri dönüp vuruyor çalınmış zaman..
Bak sana korkaklığımı veriyorum,
var olmanın bütün varoşlarından..
Ben yenildim, işte silahlarım
teslim tamamlandı,
Sonuna geldim çizgilerini sildiğim bir büyük haritanın..
Aşkım ölümün sınırında Omayra,
olduğun yerde kal kımıldama!
Şamanlık, Altay yörelerinde ve Sibirya dolaylarındaki Türklerle Tunguz, Yakut, Kamuk boyları sırasında yayılmış bir dindir. Bugün Orta Asya da yaşayan bazı Türkler arasında hala izleri görülür. Şamanlık doğal kuvvetlere ve putlara tapınmayı gerektiren bir totemcilik olmasına rağmen, Tufan, yaradılış, kıyamet gibi efsanelerle bir çeşit Mistisizm de kazanmıştır
Şamanlar da en büyük Tanrı gök Tanrısı Ülgen’dir. 17 katlı olduğuna inanılan aydınlık gökte, iyilik, mutluluk veren varlıklar bulunur. Canlılar bu iki tabaka arasındaki yeryüzündedir. Su başlarında, kovuklarda, ağaç diplerinde iyilik ve kötülük sever varlıkların tünediğine inanılır. Kötülüklerden korunmak ve iyilik sever olanların esirgeyiciliğine sığınmak için ataların kutsal sayılan ruhlarını yardıma çağırmak gerekir. Bu işlemi şamanlar yapar. Olağanüstü bir takım güçleri olduğuna inanılan Şamanların sınırsız yetkileri arasında hastaları iyileştirmek, ölülerin ruhlarını bulundukları yerde huzur içinde korumak vs. vardır.
Yahudi inancına göre Yehova (Allah) onların bütün ırklarından üstün olduklarını ve dünyanın gerçek sahibinin onlar olduğunu buyurmuştur. Yani Yahudiler Yehova’nın seçtiği ve üstün kıldığı bir kavimdir ve yeryüzü onlara aittir. Fakat goyimler (Yahudi olmayan, insan görünümündeki hayvanlar) dünyayı haksız olarak ele geçirmişlerdir. Yahudiler kendi üstün ırk fikrini şöyle anlatıyor; Tanrı, tüm evreni dört temel ayırım, yani mineral, bitki, hayvan ve insan üzerine kurmuşsa da, aslında 5. bir tür var. Bu da Yahudilerdir. Onu 4. türden yani konuşanlar topluluğu insanlardan ayıran mesafe, insanı hayvandan ayıran mesafeden daha az değildir. Ayrıca Yahudiler kendilerini ilahlaştırırken Allah’a insanı vasıflar vermişlerdir. Tevrat, Hz. Musa’ya bizzat Yehova tarafından yazdırılmıştır. Fakat yılar sonra hahamlar Tevrat üzerinde bir takım değişiklikler yaptılar. Tevrat’tan daha önce inandıkları kitap Kabbala’ya göre değiştirdiler. Kabala ise, büyü ve şeytani güçlerle bağlantı sanatıdır.
Hahamlar Tevrat’ı bozup değiştirmek ve Kabbala’ya uydurmakla kalmayıp, son olarak Talmud adlı kitabı oluşturup, “dünya hâkimiyeti ve ırkının üstünlüğü” inancını bu kitapta daha da genişletmişlerdir. Ve diğer bütün milletlere karşı kin, nefret ve intikam hislerini de Yahudi dinine sokmuşlardır. Bu kine dayalı, Yahudilerin sayısız katliam ve vahşet eylemi yapmalarına sebep olmuştur.
Mesela ensest.. (Aile içi cinsel ilişki) bütün bunlar orijinal Tevrat’ın içinde olmayıp, daha sonra Hahamlar tarafından eklenmiştir.
Yezidiler, bir yüce ruh veya yüce varlık ile insan arasındaki ilişkilerin bir başka insan, yani bir peygamber tarafından düzenleneceğine inanıyorlardı. Ama 36.425 yılda bir dünya düzeni değişecekti; insanlar, bitkiler, hayvanlar yeni bir doğa ve yeni bir yaşam yeryüzünde başlayacaktı.
Yezidiler, günde üç kez yüzlerini güneşe dönerek tapınırlardı. Birinci tapınma da güneşin doğuşu karşılanırdı. Şafak vakti başlar, güneşin doğuşuna kadar yarım saat sürerdi; üç kez secde edilir, sekiz kez eğilinirdi. İkinci tapınma öğleyin, güneşin tam tepede olduğu zaman başlar ve üç secde ve beş eğilmeden oluşurdu. Üçüncü tapınma da güneş uğurlanır, güneşin batımına yakın bir saatte başlardı ve üç secde, beş eğilmeden oluşurdu.
Bu tapınmalara tapınan kişinin yüzü ve bedeni her zaman güneşe dönüktür. Mart ayında, yeni ayın çıkmasının 8. günü başlayan ve otuz gün süren bir oruçları vardır. Aralık ayının 9. günü, 9 gün oruç tutarak yeni ayın görünmesini sağlarlar. Şubatın 8. günü başlayan, 7 günlük bir oruçları daha vardır. Bu oruç da ayla ilintilidir.
Gezegen biçimindeki tapınaklarında, gezegenlerin ruhlarına kurbanlar sunarlar. En fazla kurban edilen hayvan horozdur. Kurban eti yenmez, ayin bittikten sonra yakılır. Ayrıca boğa, domuz, yırtıcı kuşlar da kurban edilir. Kurban zamanı, her ayın 7. 17. 27. ve 28. günleridir.
Bu günler yeni ayın gökte biçiminin değişmesine göre belirlenmiştir.
Yezidiler de doğan çocuk, doğumundan kırk gün sonra, köyün dini işlerini düzenleyen rahip tarafından üç kez suya daldırarak vaftiz edilir.
Sünnet olunmaz, doğanın yaptığı şey bozulmaz; doğuşta nasıl ise öyle kalınır. Bedenin bir parçası kesip alınmaz. Tanıklar huzurunda evlenilir, akrabayla evlenmek yasaktır. Cemaat içinde kadın ve erkek eşit haklara sahiptir. Evli çiftlerin ayrılmalarına, ancak çiftten birinin kaçamak yapması kesin olarak kanıtlanırsa izin verilir. Erkek, ayrıldığı karısıyla bir daha evlenemez; iki veya daha fazla eş veya cariye almak yasaktır.
Yezidilik felsefesine göre, ödüllendirme veya cezalandırma yalnız ruhun eğitimi içindir; cemaatin bir üyesi ancak bu dünya da ödüllendirilir veya cezalandırılır; yargı gününe bırakılmaz. Sabilerde yeni yıl Nisan ayının ilk günü başlar. Nisan ayının ilk üç günü iştar yıldızının onuruna ayrılmıştır. Halk bu üç gün Tanrıçanın tapınağına gider ve tapınağın sunağında getirdikleri kurbanları sunarlar. 6 Nisanda Sin tapınağında Sin/Ay tanrıçasına bir boğa kurban edilir. 7 Nisanda oruç tutulur, oruç tutulan günün akşamı koyun eti yenir. 15 Nisanda güneş Tanrısı Şamaş’a kurbanlar sunulur. Bütün bu kurban ayinleri tapınakların içinde yapılır, cemaatten olmayan ayine katılamaz..
Mart ayı ise Sin Tanrıçasına ayrılmıştır. Yalnız 30 Martta hurma bayramı kutlanıyordu. Bu bayram Tanrıların ve Tanrıçaların düğün bayramıdır..
Anlatacaklarım var!
Vaaz vermek değil niyetim, duyduğumu söylemek.
Söylemeye değer şeyler duyuyorum zira..
Belki hayatı daha yaşanır kılmak için, ya da belki sade..
Ama sade anlatmak için..
Sen anlat dedi Tanrı bana;
anlaşılsın diye değil,
hiçbir mükafat istemeden anlat..
Çünkü bir mükafattır artık bir anlatıcıya doğru düzgün anlaşılmak!
Sen anlat dedi;
sen sade anlat..
Umudu hatırlatsın diye umutsuzluğu,
çareye yol açsın diye çaresizliği anlat..
Ders verme dedi kimseye,
çünkü hoca denmez öğrenmesini bitirene.
Çırakları olan bir çıraktır usta olsa olsa..
Sen anlat dedi bana Tanrı;
sen sade anlat....
O deliyi duymadınız mı? Tanla kalkan, fener yakıp Pazar yerine koşan, durmadan bağıran; “Tanrıyı arıyorum! Tanrıyı arıyorum! ” Tanrıya inanmayan bir nice kimse vardır o sıra, bir gülüşmedir kopar. Biri; “Ne yitirmiş mi? ” der. “Çocuk gibi yolunu mu yitirmiş? ” der bir başkası. “Yoksa saklanıyor mu bizden? ” “Yolculuğa mı çıkmış? Göçmüş mü yoksa? ” Bu düzen üzere bağrışırlar, gülüşürler. Deli ortalarına dalıp, onları bakışlarıyla deler.
“Nerde mi Tanrı? ” diye bağırır. “Söyleyeyim; öldürdük onu, sen, ben. Hepimiz onun katilleriyiz. Peki bunu nasıl yaptık? Nasıl yutabildik denizi? Bütün evreni silmek için süngeri kim verdi bize? Yer yuvarlağını güneşten boşlamakla ne yapmış olduk? Şimdi nereye gidiyor? Biz nereye gidiyoruz şimdi? Bütün güneşlerden uzaklaşmıyor muyuz? Dalmıyor muyuz boyuna; geriye doğru, yana, ileriye doğru, bütün yönlere? Aşağı diye, yukarı diye bir şey kaldı mı? Sonsuz bir yokluk içindeymiş gibi yoldan sapmıyor muyuz? Soluğunu duymuyor musunuz boş uzayın? Daha da soğumuş değil mi? Gece üstüne gece değil mi yaklaşan? Sabahları fener yakmanız gerekmez mi? Tanrıyı gömen mezarcıların gürültüsünü hiç mi duymuyoruz? Tanrının çürümesinden yayılan kokuyu burnumuz almıyor mu hiç? Tanrılar dahi çürürler. Tanrı öldü diyorum. Tanrı ölü duruyor. Hem onu biz öldürdük. Şimdi biz, katiller katili, nasıl avutalım kendimizi? Dünyanın şimdiye dek edindikleri arasında en kutlu, en güçlü olanı can verdi bıçaklarımızın altında. Kim silecek bu kanı üstümüzden? Su var mı bizi arıtacak? Nice yazık silme yortuları, nice kutsal oyunlar bulmamız gerek bunun için? Bu işin büyüklüğü, bize göre pek büyük değil mi? Buna yalnız değerli görünmek için bile Tanrı olmamız gerekmez mi bizim? Bundan büyük iş başarılmamıştır; her kim bizden sonra doğarsa, şimdiye kadar ki bütün tarihten daha yüksek bir tarihin parçası olacaktır.”
Deli burada susar, kendini dinleyenlere bakar, onlarsa susarlar, şaşkınlık içinde ona bakarlar. Derken fenerini yere çalar, fener kırılır, söner “Çok erken geldim” der sonra. “Benim vaktim daha gelmedi: Yolda şimdilik bu devce olay, yürüyor daha, daha erişmedi kulaklarına kişioğullarının. Şimşek, yıldırım zaman ister işler yapıldıktan sonra bile, görülmeden, işitilmeden önce. En uzak yıldızlardan daha uzak onlara bu iş şimdilik. “OYSA BENİ KENDİLERİ YAPTILAR.”
Yine derler ki, o gün deli, bir çok kiliseye girer, “Tanrıya Sonsuz Ağıt”ını okur. Dışarı çıkarılıp sorguya çekildikçe hep şöyle karşılık verdiği söylenir; “Tanrının mezarlarında, türbelerinden başka nedir ki bu kiliseler?
ZERDÜŞT
Bir erkek kadınından bıktığı için onu terkeder; bir kadın ise erkeğinden sıkıldığı için.. Arada çok önemli bir fark var..
Bir erkek doyduğu için kadınından bıkar; bir kadın ise doyamadığı için erkeğinden sıkılır...
Bugün benim söylediklerime karşı çıkan aptallar, yarın benim tarafıma geçtikleri zaman, biliniz ki, ben başka bir tarafa geçeceğim.. Aptallarla bir arada asla olamam... Arkadaşlar!
'Sen kendini çok mu akıllı sanıyorsun? Ne tarafa ge ...
erkek-kadın ilişkileri
10.10.2005 - 21:42Erkeklere küçük bir tüyo;
Kadınların öfkesi şaka bile olsa ciddiye almalısınız.
Çünkü çoğu kadın işe şaka ile başlar..!
aşk
10.10.2005 - 21:39Aşkın sayısız tanımı olduğu iddiası yalnızca bir varsayım. Aşk, her seferinde kendine benzer. Onu değişik sözcüklerle tanımlamamız, olsa olsa, karşılaştığımızda bütünüyle kavrayamamamızdandır..
insan
10.10.2005 - 21:34İnsanlar eşit değildirler.
Eşit olmamalıdırlar da!
yalan
10.10.2005 - 21:32Yalan söylemeyen, gerçeğin ne olduğunu bilemez..
umut
10.10.2005 - 21:29Umudum rehinken, sevdalım rehin..
Ben nasıl rehin bir bedenin gurbetinden sual ederim?
aşk
10.10.2005 - 21:26Aşk Tanrı gibidir..
yoktur
görünmez
ama inanırız!
saygı
10.10.2005 - 21:24Korkunun kabul edilebilir hali..
murathan mungan
10.10.2005 - 21:16Sayıklayan bir ağaç gibiyim Omayra,
uğultusu geliyor ta derinden, gövdemin geçtiği masalların..
İçimdeki deprem ayakta tutuyor beni,
geri dönüp vuruyor çalınmış zaman..
Bak sana korkaklığımı veriyorum,
var olmanın bütün varoşlarından..
Ben yenildim, işte silahlarım
teslim tamamlandı,
Sonuna geldim çizgilerini sildiğim bir büyük haritanın..
Aşkım ölümün sınırında Omayra,
olduğun yerde kal kımıldama!
hegel, georg wilhelm friedrich
10.10.2005 - 21:14Alman düşünür. Diyalektik felsefenin öncülerinden..
nihilizm
10.10.2005 - 21:11Varolan bütün varlıkları, değerleri ve gerçekleri yadsıyan, bunların gerçek bir temeli bulunmadığını öne süren aşırı bireyci bir görüş.. Hiççilik..
yaşam
10.10.2005 - 21:03Yaşamın bir 'niçin'i var. 'Nasıl'ına da tahammül gösterecek güce sahibim!
yalan
10.10.2005 - 21:02Yalan söyleyen, yalnızca bildiğine aykırı konuşan değildir. Bilmediğine aykırı konuşan daha çok yalan söyler..
şamanizm
10.10.2005 - 21:01Şamanlık, Altay yörelerinde ve Sibirya dolaylarındaki Türklerle Tunguz, Yakut, Kamuk boyları sırasında yayılmış bir dindir. Bugün Orta Asya da yaşayan bazı Türkler arasında hala izleri görülür. Şamanlık doğal kuvvetlere ve putlara tapınmayı gerektiren bir totemcilik olmasına rağmen, Tufan, yaradılış, kıyamet gibi efsanelerle bir çeşit Mistisizm de kazanmıştır
Şamanlar da en büyük Tanrı gök Tanrısı Ülgen’dir. 17 katlı olduğuna inanılan aydınlık gökte, iyilik, mutluluk veren varlıklar bulunur. Canlılar bu iki tabaka arasındaki yeryüzündedir. Su başlarında, kovuklarda, ağaç diplerinde iyilik ve kötülük sever varlıkların tünediğine inanılır. Kötülüklerden korunmak ve iyilik sever olanların esirgeyiciliğine sığınmak için ataların kutsal sayılan ruhlarını yardıma çağırmak gerekir. Bu işlemi şamanlar yapar. Olağanüstü bir takım güçleri olduğuna inanılan Şamanların sınırsız yetkileri arasında hastaları iyileştirmek, ölülerin ruhlarını bulundukları yerde huzur içinde korumak vs. vardır.
cennet
10.10.2005 - 21:00Cenneti kısa bir süreliğine gösterdiler, fakat orada kalmama izin vermediler..
neden
10.10.2005 - 20:58Amerika'da bir kelebeğin kanat çırpması, Avustralya'da bir depreme neden olabilir..! ! !
yahudilik
10.10.2005 - 20:51Yahudi inancına göre Yehova (Allah) onların bütün ırklarından üstün olduklarını ve dünyanın gerçek sahibinin onlar olduğunu buyurmuştur. Yani Yahudiler Yehova’nın seçtiği ve üstün kıldığı bir kavimdir ve yeryüzü onlara aittir. Fakat goyimler (Yahudi olmayan, insan görünümündeki hayvanlar) dünyayı haksız olarak ele geçirmişlerdir. Yahudiler kendi üstün ırk fikrini şöyle anlatıyor; Tanrı, tüm evreni dört temel ayırım, yani mineral, bitki, hayvan ve insan üzerine kurmuşsa da, aslında 5. bir tür var. Bu da Yahudilerdir. Onu 4. türden yani konuşanlar topluluğu insanlardan ayıran mesafe, insanı hayvandan ayıran mesafeden daha az değildir. Ayrıca Yahudiler kendilerini ilahlaştırırken Allah’a insanı vasıflar vermişlerdir. Tevrat, Hz. Musa’ya bizzat Yehova tarafından yazdırılmıştır. Fakat yılar sonra hahamlar Tevrat üzerinde bir takım değişiklikler yaptılar. Tevrat’tan daha önce inandıkları kitap Kabbala’ya göre değiştirdiler. Kabala ise, büyü ve şeytani güçlerle bağlantı sanatıdır.
Hahamlar Tevrat’ı bozup değiştirmek ve Kabbala’ya uydurmakla kalmayıp, son olarak Talmud adlı kitabı oluşturup, “dünya hâkimiyeti ve ırkının üstünlüğü” inancını bu kitapta daha da genişletmişlerdir. Ve diğer bütün milletlere karşı kin, nefret ve intikam hislerini de Yahudi dinine sokmuşlardır. Bu kine dayalı, Yahudilerin sayısız katliam ve vahşet eylemi yapmalarına sebep olmuştur.
Mesela ensest.. (Aile içi cinsel ilişki) bütün bunlar orijinal Tevrat’ın içinde olmayıp, daha sonra Hahamlar tarafından eklenmiştir.
tanrı
10.10.2005 - 20:50Tanrı biz de olmayandı! Kendi olamadıklarımızı kutsallaştırdık hep..
Hiç şüphe yok ki, 'şüphe' son insanla birlikte yok olacaktır!
ölüm
10.10.2005 - 20:45Ölüm nereden, nasıl gelirse gelsin.. Yeter ki gelsin..
yezidilik
10.10.2005 - 20:44Yezidiler, bir yüce ruh veya yüce varlık ile insan arasındaki ilişkilerin bir başka insan, yani bir peygamber tarafından düzenleneceğine inanıyorlardı. Ama 36.425 yılda bir dünya düzeni değişecekti; insanlar, bitkiler, hayvanlar yeni bir doğa ve yeni bir yaşam yeryüzünde başlayacaktı.
Yezidiler, günde üç kez yüzlerini güneşe dönerek tapınırlardı. Birinci tapınma da güneşin doğuşu karşılanırdı. Şafak vakti başlar, güneşin doğuşuna kadar yarım saat sürerdi; üç kez secde edilir, sekiz kez eğilinirdi. İkinci tapınma öğleyin, güneşin tam tepede olduğu zaman başlar ve üç secde ve beş eğilmeden oluşurdu. Üçüncü tapınma da güneş uğurlanır, güneşin batımına yakın bir saatte başlardı ve üç secde, beş eğilmeden oluşurdu.
Bu tapınmalara tapınan kişinin yüzü ve bedeni her zaman güneşe dönüktür. Mart ayında, yeni ayın çıkmasının 8. günü başlayan ve otuz gün süren bir oruçları vardır. Aralık ayının 9. günü, 9 gün oruç tutarak yeni ayın görünmesini sağlarlar. Şubatın 8. günü başlayan, 7 günlük bir oruçları daha vardır. Bu oruç da ayla ilintilidir.
Gezegen biçimindeki tapınaklarında, gezegenlerin ruhlarına kurbanlar sunarlar. En fazla kurban edilen hayvan horozdur. Kurban eti yenmez, ayin bittikten sonra yakılır. Ayrıca boğa, domuz, yırtıcı kuşlar da kurban edilir. Kurban zamanı, her ayın 7. 17. 27. ve 28. günleridir.
Bu günler yeni ayın gökte biçiminin değişmesine göre belirlenmiştir.
Yezidiler de doğan çocuk, doğumundan kırk gün sonra, köyün dini işlerini düzenleyen rahip tarafından üç kez suya daldırarak vaftiz edilir.
Sünnet olunmaz, doğanın yaptığı şey bozulmaz; doğuşta nasıl ise öyle kalınır. Bedenin bir parçası kesip alınmaz. Tanıklar huzurunda evlenilir, akrabayla evlenmek yasaktır. Cemaat içinde kadın ve erkek eşit haklara sahiptir. Evli çiftlerin ayrılmalarına, ancak çiftten birinin kaçamak yapması kesin olarak kanıtlanırsa izin verilir. Erkek, ayrıldığı karısıyla bir daha evlenemez; iki veya daha fazla eş veya cariye almak yasaktır.
Yezidilik felsefesine göre, ödüllendirme veya cezalandırma yalnız ruhun eğitimi içindir; cemaatin bir üyesi ancak bu dünya da ödüllendirilir veya cezalandırılır; yargı gününe bırakılmaz. Sabilerde yeni yıl Nisan ayının ilk günü başlar. Nisan ayının ilk üç günü iştar yıldızının onuruna ayrılmıştır. Halk bu üç gün Tanrıçanın tapınağına gider ve tapınağın sunağında getirdikleri kurbanları sunarlar. 6 Nisanda Sin tapınağında Sin/Ay tanrıçasına bir boğa kurban edilir. 7 Nisanda oruç tutulur, oruç tutulan günün akşamı koyun eti yenir. 15 Nisanda güneş Tanrısı Şamaş’a kurbanlar sunulur. Bütün bu kurban ayinleri tapınakların içinde yapılır, cemaatten olmayan ayine katılamaz..
Mart ayı ise Sin Tanrıçasına ayrılmıştır. Yalnız 30 Martta hurma bayramı kutlanıyordu. Bu bayram Tanrıların ve Tanrıçaların düğün bayramıdır..
kader
10.10.2005 - 20:42Kaderimin efendisiyim!
yılmaz erdoğan
10.10.2005 - 18:21Anlatacaklarım var!
Vaaz vermek değil niyetim, duyduğumu söylemek.
Söylemeye değer şeyler duyuyorum zira..
Belki hayatı daha yaşanır kılmak için, ya da belki sade..
Ama sade anlatmak için..
Sen anlat dedi Tanrı bana;
anlaşılsın diye değil,
hiçbir mükafat istemeden anlat..
Çünkü bir mükafattır artık bir anlatıcıya doğru düzgün anlaşılmak!
Sen anlat dedi;
sen sade anlat..
Umudu hatırlatsın diye umutsuzluğu,
çareye yol açsın diye çaresizliği anlat..
Ders verme dedi kimseye,
çünkü hoca denmez öğrenmesini bitirene.
Çırakları olan bir çıraktır usta olsa olsa..
Sen anlat dedi bana Tanrı;
sen sade anlat....
kuşku
10.10.2005 - 18:13Genel kabul gören herşeyden kuşkulan!
deli
09.10.2005 - 21:22O deliyi duymadınız mı? Tanla kalkan, fener yakıp Pazar yerine koşan, durmadan bağıran; “Tanrıyı arıyorum! Tanrıyı arıyorum! ” Tanrıya inanmayan bir nice kimse vardır o sıra, bir gülüşmedir kopar. Biri; “Ne yitirmiş mi? ” der. “Çocuk gibi yolunu mu yitirmiş? ” der bir başkası. “Yoksa saklanıyor mu bizden? ” “Yolculuğa mı çıkmış? Göçmüş mü yoksa? ” Bu düzen üzere bağrışırlar, gülüşürler. Deli ortalarına dalıp, onları bakışlarıyla deler.
“Nerde mi Tanrı? ” diye bağırır. “Söyleyeyim; öldürdük onu, sen, ben. Hepimiz onun katilleriyiz. Peki bunu nasıl yaptık? Nasıl yutabildik denizi? Bütün evreni silmek için süngeri kim verdi bize? Yer yuvarlağını güneşten boşlamakla ne yapmış olduk? Şimdi nereye gidiyor? Biz nereye gidiyoruz şimdi? Bütün güneşlerden uzaklaşmıyor muyuz? Dalmıyor muyuz boyuna; geriye doğru, yana, ileriye doğru, bütün yönlere? Aşağı diye, yukarı diye bir şey kaldı mı? Sonsuz bir yokluk içindeymiş gibi yoldan sapmıyor muyuz? Soluğunu duymuyor musunuz boş uzayın? Daha da soğumuş değil mi? Gece üstüne gece değil mi yaklaşan? Sabahları fener yakmanız gerekmez mi? Tanrıyı gömen mezarcıların gürültüsünü hiç mi duymuyoruz? Tanrının çürümesinden yayılan kokuyu burnumuz almıyor mu hiç? Tanrılar dahi çürürler. Tanrı öldü diyorum. Tanrı ölü duruyor. Hem onu biz öldürdük. Şimdi biz, katiller katili, nasıl avutalım kendimizi? Dünyanın şimdiye dek edindikleri arasında en kutlu, en güçlü olanı can verdi bıçaklarımızın altında. Kim silecek bu kanı üstümüzden? Su var mı bizi arıtacak? Nice yazık silme yortuları, nice kutsal oyunlar bulmamız gerek bunun için? Bu işin büyüklüğü, bize göre pek büyük değil mi? Buna yalnız değerli görünmek için bile Tanrı olmamız gerekmez mi bizim? Bundan büyük iş başarılmamıştır; her kim bizden sonra doğarsa, şimdiye kadar ki bütün tarihten daha yüksek bir tarihin parçası olacaktır.”
Deli burada susar, kendini dinleyenlere bakar, onlarsa susarlar, şaşkınlık içinde ona bakarlar. Derken fenerini yere çalar, fener kırılır, söner “Çok erken geldim” der sonra. “Benim vaktim daha gelmedi: Yolda şimdilik bu devce olay, yürüyor daha, daha erişmedi kulaklarına kişioğullarının. Şimşek, yıldırım zaman ister işler yapıldıktan sonra bile, görülmeden, işitilmeden önce. En uzak yıldızlardan daha uzak onlara bu iş şimdilik. “OYSA BENİ KENDİLERİ YAPTILAR.”
Yine derler ki, o gün deli, bir çok kiliseye girer, “Tanrıya Sonsuz Ağıt”ını okur. Dışarı çıkarılıp sorguya çekildikçe hep şöyle karşılık verdiği söylenir; “Tanrının mezarlarında, türbelerinden başka nedir ki bu kiliseler?
ZERDÜŞT
Terketmek
05.10.2005 - 21:58Bir erkek kadınından bıktığı için onu terkeder; bir kadın ise erkeğinden sıkıldığı için.. Arada çok önemli bir fark var..
Bir erkek doyduğu için kadınından bıkar; bir kadın ise doyamadığı için erkeğinden sıkılır...
Toplam 85 mesaj bulundu