Bir dertli kul idim derman arayan… diye söze başladı Beyazid-i Bestami: Kalbime bir süvari gibi indim. Bütün ellerimle Hakk’ın kapısını çaldım., belâ eliyle çalmadıkça kapı açılmadı. Bütün dillerle izin istedim, hüzün diliyle istemedikçe izin verilmedi. Bütün ayaklarla O’na giden yolda yürüdüm. Yokluk ayağıyla yürüyemedikçe dergâhına varamadım…
Denildi ki, “Ey Bayezid! Nefsinden boş ol. Hiç ol da gel.” Yıllarca gayret ettim. Ve bir gün sükût edince baktım ve gördüm ki derdim, dermanım imiş…
Şimdi..
Kendini ele al.. Çünkü bu misalde sade sen varsın..
İsmin ve müsemman.. Aslında, bunların ikisi de aynı manaya gelir..
Ya, sana bir isim verilmiş; ya da, sen bir isim almışsın..
Mahmud, adını almışsın; ya da sana Mahmud adı konmuş..
Halbuki sen, kendi adını Muhammed biliyorsun..
Aradan bir zaman geçiyor..
İşbu zaman, uzundur, veya kısadır.. İkisi de farksız..
İşbu aradan geçen zamandan sonra anlıyorsun ve biliyorsun ki: İsmin Muhammed değil de, Mahmud imiş..
Şimdi n’oldu? .. Vücudunda bir değişiklik oldu mu? .
Hayır, hiçbir değişiklik olmadı..
Araya, sadece bir marifet oyunu girdi..
Ve sen, kendin elde ettiğin marifetinle, Muhammed ismi kalktı..
Ve sen: Mahmud oldun..
” Nasıl oldu bu iş? . “
Diyerek düşünmeye ne hacet? .. Şöyle oldu: Sen ancak Muhammed sandığın ismini özünden sildikten sonra oldu..
İşbu manadan, fena halinin de nasıl olduğunu anladın..
***
Şüphesiz fena hali, bir şeyin vücudunu ispattan sonra olur..
Yani: Zahirde kullanıldığı manadaki fena hali.
Ama, yukarıda anlatılan misalde fena hali öyle mi? .. Hiç de değil..
Zahirde alışılan manada bir fena halinin olması için, bir başkasının varlığı olmalı..
Bu, hiç yakışık alır mı? . Hem, hiç caiz mi? .
Şüphesiz; her kim yüce Allah’ın zatından gayri birine, bir varlık isbatlarsa.. müşrik olur..
Yani: Allah’a bir ortak bulmuş olur.
Halbuki, Allah-ü Taala, yücedir; sübhandır.. Çook çok büyüktür..
***
Yine, yukarıdaki misale dönelim..
Arada bir isim değişti.. Muhammed Mahmud oldu..
Ama, ne Mahmud’dan bir şey eksildi; ne de Muhammed’den..
Mahmud’dan bir kısılma, bir eksilme olmadı..
Sonra.. Muhammed de, Mahmud içinde bir yok değildi.. Fena bulmadı..
Sonra.. Onun içine de girmiş değildi.. Bir çıkış da olmadı..
Bir anlama sonunda, Muhammed eridi.. Silindi. Mahmud’un içine de girmedi..
Hulasa: Ortada, sadece bir mana değişmesi oldu..
Sonra.. Önce, Mahmud olan kimse.. kendisinin, Muhammed değil de; Mahmud olduğunu nasıl anladı dersiniz? ..
Kendi kendine anladı.. Muhammed ismi ile değil..
Çünkü, Muhammed yoktu..
Olmayan bir şeyle, olmakta olan bir şey nasıl anlaşılır? ..
***
Dikkatli olursan; yukarıdaki misalle pek çok şey elde edebilirsin..
Kisi ölümü tadip fiziksel beden yasamindan ruh beden yasamina gectikten bir süre sonra yeniden bir madde bedene girerek dünyaya geri dönme görüsüne reenkarnasyon denir.
Hint felsefesinin efsane yalanlarindandir reenkarnasyon. Bu görüsün ne Kuran´da yeri vardir, ne bu konu hakkinda bir hadis vardir, nede bir islam aliminin deneyimi vardir.
Resûlullah Salla’llâhu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
Bir kul, hayrı ve şerri ile kadere imân etmedikçe; kendisine isabet edenin ondan şaşmasına; kendisine isabet etmeyenin de ona isabet etmesine kesinlikle imkân olmadığını bilmedikçe; mü’min olmaz! ..
Ve eğer Allah, sana bir zarar dokunduracak olursa, onu O'ndan başka giderecek yoktur. Ve eğer sana bir hayır dilerse, o zaman da O'nun hayrını engelleyebilecek kimse yoktur. (Yunus 107)
Allah'ın izni olmadan hiç bir nusibet isabet etmez. (Tegabun 11)
Muhakkak ki biz her şeyi kader ile yarattık. (Kamer 49)
Hiçbir şey yoktur ki onun hazineleri bizim indimizde olmasın... Biz onu ancak ma’lum bir kader ile indiririz. (Hicr 21)
De ki: 'Hiçbir zaman bize Allah'ın bizim için takdir ettiğinden başkası dokunmaz. (Tevbe 51)
Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu Allah'a göre kolaydır. Bunu bilerek elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız. Çünkü Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez. (Hadid 22-23)
Kur’an yedi nuans üzere indirildi. Onun hiçbir harfi yoktur ki, bir hiç zahir, bir de batın mana taşınmasın. Ebu Talip’in oğlu Ali’de bu zahir ve batına ait ilim mevcuttur. (Hz.Muhammed)
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine. 'Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? '
'Bakın göstereyim' demiş ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar.
Ermiş 'Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz' diye bir de şart koymuş. 'Peki' demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.
Bunun üzerine 'Şimdi...' demiş ermiş. 'Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.' Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. 'Buyrun' deyince her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.
'İşte' demiş ermiş. 'Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır. Şüphesiz şunu da unutmayın. Hayat pazarında alan değil veren kazançlıdır her zaman...'
Ben hepsinin üstünde olan nurum, Ben her şeyim, her şey Benden ileri geldi ve her şey Bana erişti. Bir parça tahta koparın, ben oradayım; taşı kaldırın, orada Beni bulacaksınız. (İncil'den)
Allah, göklerin ve yerin nurudur...(Nur 24) Nereye dönerseniz Allah’ın Yüzü oradadır... (Bakara 115) O, ilk ve sondur; görünen ve görünmeyendir… (Hadid 3)
Arzular, endiseler, korkular arasinda cebellesirken insan nasil özgür olabilr? ..
Hz. Muhammed *ölmeden önce ölünüz* diyor. Amma kafaya kursun sıkarak degil, beseri düsünce ve duygulardan arinarak.
Farkında degilsek eger, kutsal fiiller bile caresiz kalir. Farkinda olan bilir ki kendisi bir sey yapmaya muktedir degildir. Farkindaliktan yoksun kisi kildigini namazi dahi kendisi yapiyor sanir. * Halbuki sizi de yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır.* (Saffat 96)
yokluk
31.07.2008 - 15:18Bir dertli kul idim derman arayan… diye söze başladı Beyazid-i Bestami: Kalbime bir süvari gibi indim. Bütün ellerimle Hakk’ın kapısını çaldım., belâ eliyle çalmadıkça kapı açılmadı. Bütün dillerle izin istedim, hüzün diliyle istemedikçe izin verilmedi. Bütün ayaklarla O’na giden yolda yürüdüm. Yokluk ayağıyla yürüyemedikçe dergâhına varamadım…
Denildi ki, “Ey Bayezid! Nefsinden boş ol. Hiç ol da gel.” Yıllarca gayret ettim. Ve bir gün sükût edince baktım ve gördüm ki derdim, dermanım imiş…
bilmek
20.07.2008 - 12:05Kendimizi bilmekle herkesi bilmek arasinda fark yoktur!
haddini bilmek
20.07.2008 - 11:50Kendini bilme olmayinca, haddini bilmekte olmayacaktir!
mutluluk
20.07.2008 - 11:35Algiladiklarinda mutluluk arayan dost! .. Bil ki algilananlara manayi sen veriyorsun, onlardan sana bir sey gelmiyor!
muhiddin ibni arabi
19.07.2008 - 10:10Şimdi..
Kendini ele al.. Çünkü bu misalde sade sen varsın..
İsmin ve müsemman.. Aslında, bunların ikisi de aynı manaya gelir..
Ya, sana bir isim verilmiş; ya da, sen bir isim almışsın..
Mahmud, adını almışsın; ya da sana Mahmud adı konmuş..
Halbuki sen, kendi adını Muhammed biliyorsun..
Aradan bir zaman geçiyor..
İşbu zaman, uzundur, veya kısadır.. İkisi de farksız..
İşbu aradan geçen zamandan sonra anlıyorsun ve biliyorsun ki: İsmin Muhammed değil de, Mahmud imiş..
Şimdi n’oldu? .. Vücudunda bir değişiklik oldu mu? .
Hayır, hiçbir değişiklik olmadı..
Araya, sadece bir marifet oyunu girdi..
Ve sen, kendin elde ettiğin marifetinle, Muhammed ismi kalktı..
Ve sen: Mahmud oldun..
” Nasıl oldu bu iş? . “
Diyerek düşünmeye ne hacet? .. Şöyle oldu: Sen ancak Muhammed sandığın ismini özünden sildikten sonra oldu..
İşbu manadan, fena halinin de nasıl olduğunu anladın..
***
Şüphesiz fena hali, bir şeyin vücudunu ispattan sonra olur..
Yani: Zahirde kullanıldığı manadaki fena hali.
Ama, yukarıda anlatılan misalde fena hali öyle mi? .. Hiç de değil..
Zahirde alışılan manada bir fena halinin olması için, bir başkasının varlığı olmalı..
Bu, hiç yakışık alır mı? . Hem, hiç caiz mi? .
Şüphesiz; her kim yüce Allah’ın zatından gayri birine, bir varlık isbatlarsa.. müşrik olur..
Yani: Allah’a bir ortak bulmuş olur.
Halbuki, Allah-ü Taala, yücedir; sübhandır.. Çook çok büyüktür..
***
Yine, yukarıdaki misale dönelim..
Arada bir isim değişti.. Muhammed Mahmud oldu..
Ama, ne Mahmud’dan bir şey eksildi; ne de Muhammed’den..
Mahmud’dan bir kısılma, bir eksilme olmadı..
Sonra.. Muhammed de, Mahmud içinde bir yok değildi.. Fena bulmadı..
Sonra.. Onun içine de girmiş değildi.. Bir çıkış da olmadı..
Bir anlama sonunda, Muhammed eridi.. Silindi. Mahmud’un içine de girmedi..
Hulasa: Ortada, sadece bir mana değişmesi oldu..
Sonra.. Önce, Mahmud olan kimse.. kendisinin, Muhammed değil de; Mahmud olduğunu nasıl anladı dersiniz? ..
Kendi kendine anladı.. Muhammed ismi ile değil..
Çünkü, Muhammed yoktu..
Olmayan bir şeyle, olmakta olan bir şey nasıl anlaşılır? ..
***
Dikkatli olursan; yukarıdaki misalle pek çok şey elde edebilirsin..
Miratül irfan - Muhiddin ibn-i Arabi
tenzih ve teşbih
17.07.2008 - 19:38O her şeydir, çünkü şeylere varlık vermiştir. -Teşbih -
Hiç bir şeydir, çünkü algılananlar görünürde vardır. -Tenzih -
reenkarnasyon
16.07.2008 - 17:40Kisi ölümü tadip fiziksel beden yasamindan ruh beden yasamina gectikten bir süre sonra yeniden bir madde bedene girerek dünyaya geri dönme görüsüne reenkarnasyon denir.
Hint felsefesinin efsane yalanlarindandir reenkarnasyon. Bu görüsün ne Kuran´da yeri vardir, ne bu konu hakkinda bir hadis vardir, nede bir islam aliminin deneyimi vardir.
kader
12.07.2008 - 15:05Resûlullah Salla’llâhu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
Bir kul, hayrı ve şerri ile kadere imân etmedikçe; kendisine isabet edenin ondan şaşmasına; kendisine isabet etmeyenin de ona isabet etmesine kesinlikle imkân olmadığını bilmedikçe; mü’min olmaz! ..
Ve eğer Allah, sana bir zarar dokunduracak olursa, onu O'ndan başka giderecek yoktur. Ve eğer sana bir hayır dilerse, o zaman da O'nun hayrını engelleyebilecek kimse yoktur. (Yunus 107)
Allah'ın izni olmadan hiç bir nusibet isabet etmez. (Tegabun 11)
Muhakkak ki biz her şeyi kader ile yarattık. (Kamer 49)
Hiçbir şey yoktur ki onun hazineleri bizim indimizde olmasın... Biz onu ancak ma’lum bir kader ile indiririz. (Hicr 21)
De ki: 'Hiçbir zaman bize Allah'ın bizim için takdir ettiğinden başkası dokunmaz. (Tevbe 51)
Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu Allah'a göre kolaydır. Bunu bilerek elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmayasınız. Çünkü Allah, kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez. (Hadid 22-23)
kur'anı kerim
12.07.2008 - 14:45Kur’an yedi nuans üzere indirildi. Onun hiçbir harfi yoktur ki, bir hiç zahir, bir de batın mana taşınmasın. Ebu Talip’in oğlu Ali’de bu zahir ve batına ait ilim mevcuttur. (Hz.Muhammed)
festina lente
12.07.2008 - 14:41Bir şeylere doğru koşmak mıdır aslolan;
bir şeylerden kaçmak mı?
kaçan kendinden kaçar
koşan yine kendine.
O halde acele etmeden;
Festina Lente..
sistemi okumak
10.07.2008 - 20:19Okuyabilenlerin hali bellidir, onlar hallerinden razidirlar ve herseyi yerli yerince görenlerdir.
beden
10.07.2008 - 20:07Bugün kendilerinin 'beden' oldugunu sananlar, yarin ölümü tadinca beden olmadiklarini farkedeceklerdir.
dünya
10.07.2008 - 16:30Dünya, evrende havada ucusan bir toz zerresi gibidir! Ya icinde ki bizlerin o tozun üstünde ki yeri?
kendini tanı
03.07.2008 - 16:37Kendimizi Tanimak, hayatta yapilmasi gereken en akillica eylem-sizliktir.
Dini Hikayeler
03.07.2008 - 16:13Kendini Düşünme
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine. 'Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? '
'Bakın göstereyim' demiş ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar.
Ermiş 'Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz' diye bir de şart koymuş. 'Peki' demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.
Bunun üzerine 'Şimdi...' demiş ermiş. 'Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.' Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. 'Buyrun' deyince her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.
'İşte' demiş ermiş. 'Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır. Şüphesiz şunu da unutmayın. Hayat pazarında alan değil veren kazançlıdır her zaman...'
sır
30.06.2008 - 16:24Ben hepsinin üstünde olan nurum, Ben her şeyim, her şey Benden ileri geldi ve her şey Bana erişti. Bir parça tahta koparın, ben oradayım; taşı kaldırın, orada Beni bulacaksınız. (İncil'den)
Allah, göklerin ve yerin nurudur...(Nur 24) Nereye dönerseniz Allah’ın Yüzü oradadır... (Bakara 115) O, ilk ve sondur; görünen ve görünmeyendir… (Hadid 3)
konuşmak
29.06.2008 - 19:29Bilenler konusuyorsa fena, konusanlar bilmiyorsa fena mi fena.
şeriat
29.06.2008 - 19:04Şeriattan maksat şeri-atmaktir!
nedir
29.06.2008 - 16:44Nicin diyerek baslar arayislar, nedir diyerek sürer giderken (taktirde varsa) perdeler kalkar bilinir.
özgürlük
29.06.2008 - 16:33Arzular, endiseler, korkular arasinda cebellesirken insan nasil özgür olabilr? ..
Hz. Muhammed *ölmeden önce ölünüz* diyor. Amma kafaya kursun sıkarak degil, beseri düsünce ve duygulardan arinarak.
hayaller gerçek oluyor
29.06.2008 - 16:12Hayaller gercek olmaz, ancak hayal olarak vuku bulurlar.
farkındalık
29.06.2008 - 16:06Farkında degilsek eger, kutsal fiiller bile caresiz kalir. Farkinda olan bilir ki kendisi bir sey yapmaya muktedir degildir. Farkindaliktan yoksun kisi kildigini namazi dahi kendisi yapiyor sanir. * Halbuki sizi de yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır.* (Saffat 96)
yenilen dostum
29.06.2008 - 15:34Eskiyi yikmadan zordur yenilenmek! Hasarli temele gökdelen dikilemez!
cesaret
29.06.2008 - 15:16Korkulacak ve kaybedilecek bir sey yok!
Toplam 351 mesaj bulundu