Ömür defterinin eskiyen yapraklari arasinda
Cürümüs zamanin O veya bu sebebinden ötürüsü
Takdire degerin,
Öteki yahut diger sebeplerden dolayi sanki ayni tekrara kesat hic..
Ezberindeyse yol burdan daha öteye gidebilmeye
Kuruyan otlardan susan seslerden cilgalanan tepelerden daha öteye
Azen okunurken
Daha evveline şafaklar söktü sabah ağardı gün usuul usul ışığın koynuna sokuldu zifiri geceden
Azen okunurken,
Daha evveli yakından uzaktan horoz sesleri saz çaldı sazende ötüştü
Azen okunurken yastığını yatağını büküp toplayan suskunluğun dip tenhası dünyaya uyandı
Danrida diri diri dadidadi
Çalacak olan zile hayatın dersini okuyup dinleyip yazıp öğrenmenin dağları dereleri çayları harmanları höyükleri kıraçları sulakları çayırlıkları söğütlükleri ibibikleri kartalları serçeleri sığırcıkları kuzusuyla körpesiyle bağıyla bahçesiyle hayatın avlusunda cümle insan olur, istiklal marşını söyleşirdik. Her yerli malı haftasında, bahar gezilerinde, veya bayramlarda yağlığımız çentemiz ekmek omacından irişgikli sızgıta, balcanlı bekmezden kaynamış kınalı yumurtaya çökelikmiş cıranaymış sohum dürüm azıklar katan kır çiçekli yolboyuncalara karışıp giderek; ıldır ıldır pürlenen bahar perçemleri arasından koyakları sarpaları kalbi çocuk olmanın suyundan toprağından doyar kanardık.
Bizimle birlikte akan pınarlar, vicirdeşen geleniler, zıplayan çekirgeler, uçan kuşlar, yürüyen karıncalar, gezen bulutlar ve uçsuz bucaksız dere-tepeler ' ılgaz anadalunun sen yüce dağısın ' diye diye goğguyulardan aşağıya ve ' menekşe buldum derede dilber dilber canım dilber, çınlayan çığlığın yankısıyla , dağ başını duman almış yürütelim arkadaşlar' sesini aynı sıcaklığın kalp atışlarıyla tutuşmuş insan sevincine koşup katarak ' nergis der ki ben nazlıyım sarp kayalarda gizliyim' yaşadığı toprak yerin öz evladı olma özgürlüğüyle gönül diyarımızın her bir yurduna çağırır; turaçlara kekliklere esen rüzgara ırgalanan başaklara seslenir söylerdik. Zilin yanında masmavi kapının hemen ardında sevgili Atatürk' ün büstü ve Gençliğe Hitabesi, okulundan dünyayı öğrendiğimiz hayatımızın üstüne titrer bakar nöbet tutardı. Orda zaman; aklı fikri yaşama sevinciyle günaydın olan ışığa uyanarak ayakları yeryüzüne basan alın teri emeklerle südünü sağıp,harmanını değirmenleyip, bağını bahçesini görüp sofrasını bitlikte doyup kandığı insanlığa seren onurdan ve gururdan hiç sapıp şaşmadan; Topal Hoca' nın yanık yerden okuduğu AZEN'e( ezan) sadece eli yüzü tertemiz Menteşe sularından yunmuş abdestlenmiş ayrısız gayrısız herkesi kendi evi barkı kavim kardeş horantasından bilen insanlar değil; dağlar kuşlar kıraçlar bayırlar erikçelikker ekinlikler dereler canlı cansızın hem gündüzünde hem de gecesine sonsuz kainatı çağırıp toplar, yankılanan sesin kalbinde yedisinden yetmişine herkes ve herşey herşey acısını sevincine ortakça pay eden dünyasını aradığı yerde bulmuş olmaya saf tutardı.Ne ne üdüğü belirsiz tarikat bilirdi beş vaktin azen sesi, ne de senlik benliğe dair şuncacık hasımlık çekişip küslük kindarlık kışkırtan husumet.
Sonra git gide özünden aslından dilinden ilminden özgürlüğünden özgüveninden irfanından itibarından bütün değer ve kazanımlarını adeta okuma yazması olmamanın ' kendine yabancılaşarak zenginleşeceği iddasına, akıl fikir ahlak ve anlayış yitiren Avrupa Birlikçiliğin serbest piyasa vurgunculuğu raportörlüğü ilimi ve itibarı hayata talim taciz ve terbiye ettirildi. Üstüne basa basa Ergenekon başlığında yüksek gerilimli itibarsızlaştırma saldırganlıklarıyla en başta Kürt Açılımcılığı olmak üzere haddi hesabı olmayan ihanet işgalciliği eşzamanlı olarak ülke hayati değerlerine tecavüzlendirildi. Çünkü TECAVÜZ denen kavram ve tecavüzün her türlüsü, yoğun İTİBASIZLAŞTIRMA KÜLTÜRSÜZLEŞTİRME komasıyla beraber gelen kayıtsız ve duyarsızlığın yaşadığı hayatı sorumsuz ilgisiz iradesi sahipsiz sorgusuz bırakarak herşeyi yalanın zorbanın talanın soyanın sömürenin kanun hükümet tanımayarak kendini devlet yerine koyan başıbozukluğa teslimiyetiyle insanlığı bitiren bir sapkınlık olgusudur . Her tecavüz insanın kendi değerlerini yalnızlaştıran yabancılaşmaya terkiyle başlat. Sonrası buraya dahil ücretli kadrolu dizilerin eğlencelerin sanatın edebiyatın modanın magazinin müziğn sinemanın özenle dogurup beslediği ' nasıl llsa millet yalayıp yutuyor kaptır gitsin ' furyasına bağlı ve bağımlı oluk oluk sokaklardan akan işizlik geleceksizlik belirsizlik bunalım yozlaşma çürüme çöküş gerilim özenti taklit saplantı ayrıcalık hile oyun sahtekarlık ayrışma riyakarlık soytarılık rezillik güvensizlik soğuma soyutlaşma gibi çatışmalar ve çelişkiler sarmalında herşey hükmünü ŞİDDETE ve SAPKINLIĞA bırakır.Hep iyi yoldasınız durmak yok aynen devam dış destekli yıllar yıllığının günlük gündemleriyle hiç üretimi olmayan sürekli eldekini satan ve bütçesinden yatırım ve kalkınmalara dair hiçbir pay aktarımı olmayan bitmiş tükenmişliği pazar piyasalatan ' yes be annem yetmez ama evet' karıştırılıp kurcalandığının nihai sonucu ... :
Tüm dünya sömüren soyan taciz -tecavüz sülükleri ve yerel çıkar ortağı işbirlikçileri, yapısal karakteristik özellikleri icap ve itibarıyla kim ne nasıl olduğuna bakmaksızın sürekli kendilerine uygun yokluk kıtlık gerilim bunalım daralma düşmanlaştırma ayrıştırmalarla kurtuluşu olmayan acıyla yoğrulmuş korku karanlık yozlaşma kıtlık kanaatkarlığının dayattığı kuşatılmışlığını dayanma ve direnme gücünü çoktan kaybetmiş zoraki kabullenmeye can çekişen toplumsal bağımlılığın durum dahili müsait eleman ve uşaklarına bakar seçer ve bütün dayanak desteklerini onlar üstünde seferber ederek irade sahipliliğine iktidar ederler.
Topyekün toplumun asıl tecavüze uğradığı kırılgan nokta ve hiç nir dorgulaması ve tepkisi olmadan kendini bozup bataklaştıran zaafiyet; hergün böyle bir kuşatılmışlık esareti altında çullanıp çöken saldırganlığın bütün sinsi yüklenişlerine karşı koyabilmenin gücünü, vicdanını, sorumluluğunu, eğitimini, itibarını, aklını, fikrini, mantığını, titizliğini, duyarlılığını, inancını, cömertliğini, cesaretini, bilgeliğini, bilincini, samimiyetini, emeğini, onurunu, ahlakını, yolunu, kişiliğini, karakterini ve kültürünü bütün aidiyetliliğiyle birlikte devamlı yalnızlaştırıp yabancılaştırmaya kopartılıp uzaklaştırıldığı afyon aşılamaları surasında en büyük tecavüze uğrayanın bizzat kendisidir. Orada bütün ilgiye sevgiye adalete duyguya düşünceye akla mantığa ahlaka vicdana dayanıp güvenen yaşam damarlarını soğulup ölen tepkisizliğe özenle inşa edilen toplum bozulmuşluğu; kendini mecburi itaatlilikle hiç bir tepkisel hayat bildirimi gösterememek kaydıyla kuşatıp dünyadan uzaklaştırarak içine yuvalayıp gömen bütün alışıp kabullenilmişliği afyonlaşıp alışırken, suskun sessiz soyut girdiği bitkisel koma halinin hikayesine (esaret güncesine) ne yazılırsa ( hangi proğram indirilir bindirilirse ve her saniyesi taranıp gözlenen tutsaklık gözetimden ) onu tüketip yaşamaya mecbur ve mahkum; yayılmış yığılmış mezar celsesidir. Oradan sonrası herşeyi herşeye susmuş sönmüş soğulmuş kendi hayatının yabancısı duyarsız dengesiz tutarsızlığın tüm yaşama hak ve iradesini yitirmiş toplumsal enkazı çevirip çevreleyen şey; ahlaksızlık hukuksuzluk saygısızlık yapma yıkım taciz ve tecavüzdür.Yaşamın bütün alanlarına el koyarak kışkırtıp kamçıladığı korkuyu karanlığı işsizliği hırsı yarışı körlüğü hiçliği tutarsızlığı kaygıyı darlığı küskünlüğü gerilimi acımasızlığı hasedi fitneyi saldırganlığı kimsesizliği bunalımı şiddeti torpili doyumsuzluğu bencilliği kutuplaşmayı karamsarlığı endişeyi acımasızlığı rüşveti sahtekarlığı yozlaşmayı kulluğu köleliği ve kendi kafasına göre hükümran olmayı yorup yöneten bütün başına buyruk keyfiyetlilikte hiç bir azgın sapkınlıksa, artık hiçkimsenin hiç kimseyi ilgilendirip alakadar olmadığı akıl fikir vicdan kişilik ve karakter tutulmasında ne şaşırtıcıdır ne ne hayret verici .
Kısacası Tecavüz; her türlü yaşama hakkına haksız hukuksuz her çeşit saldırganlığın saldırı sızma abanma tahrik taciz ilhak sindirme korkutma tehdit şantaj sünme yürüme ceht çullanış yelteniş reklam rencide veya kalkışmasıydı.
Adini global diye koyduklari
Dünya büyüklügü kapsaminda evirip cevirip kivirip kusatan
Ve kendi kendini bütün dünyanin yapip yönetip dogumunu ölümünü uydurup ayarlayan
Herseyin hak sahibi kafasina buyruk keyifinde zevkinde
Kitabina göre insan kanun olus bitis dokunulmazligin ölüm zulüm patrontanriciligi
Devlet…
Bazan takılır kalırsın
Üçüncü sayfaya dördüncü evreye geçmeye bir türlü bırakmaz saati dakikasına
Ihlamurların karşı yamacından
Firmasına çıkış vermiş
Fırmasını yırtmış mundar etmiş
Şehrin yokuşunu tırmanan bayırdaki düzlüğe varınca elinde mızrak
Okunduysa vakit
Zaman kadranina posta pusulalari kosan kirmendir
Kivrilip giden merhabasiza sözden sakin, sohbetten suskun
Egrilen her ilin ucunu arsiz bir meraka büzülerek gersingeriden
Dallari incelere baskin bir serceye havalanmasini hazirlanan kanat gibi
Cesitlenmis renge cicekler boyanmis sokaklar kenari
Giden gecen günler belirsiz, eski yagmurlardan eser yok…. Ya hic yagmiyor, ya yagdimiydi `bu gün neremiz, nerden, nasil, ne siddette sarsilip yikilacak sallanacak` korkusu kabusuylayiz.
Hatir, sevgi, saygi, huzur, hak, hukuk, güven, ilgi, bilgi, itibar, vicdan sorumluluk, paylasma, hosgörü, ortak bilinc bellek ve toplumsal aidiyetlilik hassasiyetinde kendine yüklenmis degersizlik yetersizlik eksiklik acizlik yokluk yalnizlik yabancililik yoksunluk ve mutsuzluk cöllesmesi ZELZELESiYLE agaclarin bahcelerin baglarin ormanlarin köylerin kasabalarin daglarin yollarin ovalarin derelerin eski yerlerinde viran yeller estigi CORAK BEKLENTiLER perem perisanliginda kar tipi yagmur boran ya hic yagmiyor, ya da bin türlü degisim baskalasim hirs yaris kibir kahir köpük kalip maske dekor ihtisam farfara tantana güc gösteris bencilliklerine kopmus uzaklasmis; ve kapildigi cinnet sarmalinin kundakladigi tüketim cilginligi ve bagimliligi ugruna yitirip kaybetmedigi hic bir onur inanc kimlik karakter kisilik itibar gibi deger saglamligi ve bütünlügü birakmayan tadi topragi dolasimi düzeni kenti karakteri paraya tapan ölcüm tartimlara bozulmus insan ve toplumsal kurakliga ya hic yagmiyor yagmurlar, ya da yagdimiydi kasirgasi tufani hic bitmeyen yagma yikimciligin enkaz sürükleyislerine yerle yeksan oluyor insanligi coktan ölmüs tükenmis dünya.
Ey aklim sen bana mukayet ol, koyma beni elde zorda darda yabanda muhanette unutkanlikta yitikte, son bakis son adim son lokma son yudum son nefesse eger tüm ömür sermayem emamettir zati verip gitmek boynumum borcudur bugün yarin herhangi bir gün akibeti kacinilmaz sonsuzluga cekilmekse medete muhanetsiz ve dersiz sancisiz olsun ey ddeli aklim, sevgili gönlüm, deli dolu divane meylim; gerci gelip giden günlerin haddi sayisi meskeni mekani belirsiz…essiz benzersizligin tüm güzelliklerin her saniyesini bin tesekkürle doya kana yittigim güttügüm derdigim gördügüm ve yasadigimla koyma ne ele ne güne ne hic kimseye demde devrandaki bundan böylemi…!
Seyfi.
Soğuk bir demirden
Aydır belki yana yana kül rengi uzak
Zülfü sarı görünmezlerin içinden geçen leylim leylime
Başından belli gemi direklerinin gözcüsüymüş, yorgun fenerler kalyoncu limancı,
Uzaklarda can yitirirmiş kıyılarından kopan sıla çığlıkları
Gündüzki,
Dünya hayatini sonsuzluktan sorup insana baglayan
Aidiyet duygusuna kararlilik hükmüne akil fikir tutarliligina
Ve yasama sevinci güvencesine
Hitap gücü yüksek, zenginlik kaynagi sinirsiz bitimsiz
Bahaneye vesile
Rehberlik kilavuzluk hali diliyle katki sunup aracilik ediyorsa
Hos geldin kar..
Amansiz ve azgin dalgalarin kiyiya sürükledigi bavullar dolusuyla
Basina buyruk calan akardiyon misali kalabalik ve sokaklar kuytusu lal
Buz sarkiti catilar altinda tabakam tespihim cakmagim deyip
Kayip bir künyenin esip tipileyen soguklarda akran arar gibisi
Rihtimlara hosgeldin kaynayip köpüren suya sahile




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!