Küçükken kiraz ağacımıza çıkar,
Bak anne kuş oldum diye bağırırdım.
Hiç aklıma gelmezdi
Göğsümden bir kuş uçup gideceği
Ve kendimden düşeceğim.
İçim dışım yara bere içinde.
Senden sonra
Ben en çok
Uyumaya çalışırken yoruldum.
Gözlerim yine kan ter içinde.
Hasretin kadar uykusuzum.
Hadi uyan uyuyamıyorum
Koluna doladığı yünü kirmende eğiren nineye hayranlıkla bakar:
Ne uzun bir yol gidiyor derdim avuçlarında.
Sıkılmıyor muydu, yorulmuyor muydu, bıkmıyor muydu?
Küçüktüm o zamanlar.
İnsan, ne uzun bir yol gidermiş hayallerinde
Yorgunluğunu, bıkkınlığını yüklene yüklene.
Akşam olur
Yorgun kuşlar yola koyulur.
Perdeler hazırdır çekilmeye
Kapılar kilitlenmeye.
Kapıda karşılıyor hüzün
İçerisi soğuk
Acının kezzabında vaktinden önce eskirmiş insan;
Yırtıldım.
Bir günde bir asır ömür döküyorum.
Yokluğuna en ağır bedeli ödüyorum
Bir nefese bin can verip.
Nefes almamak elde mi?
Yorgunluk bile yoruldu
Hatta başı önde geziyor
Omuzlarımızda kambur durmaktan...
Bir tek biz usanmadık, uslanmadık
Birbirimizi yormaktan...
Huzura verilen savaşlardan yenik düştük.
Ayağıma dolanıyor yağmurlar
Geriye doğru sarıyor adımlar
Usul usul çiseliyor şarkılar
Hüzün yüklü gözlerimin sırtında
Kardelenler açıyor ardın sıra
Daha çok ölüyorum bu aralar
Ey sinesinde kar yaprağı taşıyan düş
Sen kaç kışa tutuldun da
Kapıya bıraktığın buketler yorgun
Ey göçemeyen sancılı kuş
Kapının eşiğine yurt bırakmışsın
Sırtın kan ter içinde yurt yorgunluğu
Belki de bir kalbim olmasaydı bunca yükü taşımak zorunda kalmazdım...




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!