Zaman da
Ömür de
Mekanlar gibidir dedi içim.
Sonra
Herkesini kaybetmiş bir ev gibi
62'den tavşan yapayım
Yılların farz edeyim
Ortalığa salayım
Çıkışları tutayım
Yine sinirleneyim
Bugünlerde çok kalabalığım
Ben yağıyor yine hafif hafif
İplik iplik boyun bükmekteyim
Gri umutlar düşlere naif
Şehrin güneşi rüyaya nahif
Bakışlar zamanla romanlaşıp
Okundukça dökülürler içimize.
Gözlerinden anlaşılıyor denmesi
Bu yüzden olsa gerek.
Kahkahalarımın değil de
Hüznümün perdeleri açılıyor.
Bugün nerelerdeydin?
İçimde yitiktim.
Gözlerime baksaydın anlardın
Yüreğime kara sular indiğini...
Geçince kırmızı ışığında hayalinin ben yine yokluğuna çarpıp ağır yaralandım
Alnımdaki çaresizliğin yazgısı tesbih taneleri gibi boşaldı, yüzüme dağılıyorum
Gelirsin diye rüyaya dört nala koşturduğum gecenin kırılan ayağına başımı yasladım
Doğdun.
Bir yıldızdın.
Sonra
Kayıp gittin ellerimden.
Karanlıktayım.
Ne yana dönsem
Öyle özlersin ki
Uzun uzun kalmak istersin uykuda
Gelir diye rüyana
Bin bir umutla.
Gözlerini kapamak
Onlu düşler kurmak.
Hüznün, dört yaşına girdi.
Öyle haylaz ki
Canımı kırmadığı gün yok.
Her uyandığımda
Darmadağın ettiği içimi toplamaya çalışmak
Yokluğunun içinde kayboldum.
Biliyorum kendimi bulamayacağım...




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!