Gülüşüm yalancı yaz;
İçim kış kıyamet.
Hasretin soğuk yangın;
Küle dönmekten yoruldum.
Gök yüzüne kanat açtım.
Gözlerinin kapısındayım
Küçükken olduğu gibi
Gidip kiraz ağacımızın en tepesine
Ya da ceviz ağacımızın en tepesine çıkıp
Bak anne kuş oldum diye bağırmak istiyorum.
Lakin ne annem kaldı
Ne kiraz ağacımız
İçimize bir boşluk çöktü
Çıkamıyoruz duygularımızın enkazı altından.
Sanki bütün kuşlar ölmüş.
Pencere önleri yere düşmüş.
Kapılar toprağa kilitli.
Çilingirlerin gözyaşları çaresizliklerinden.
Duydun mu yüreğim?
İki annenin daha yüreği
Dalından düşen gülüne kül.
Söylesene yüreğim
İnsan nasıl lav olup akar
Kollarından tırnak uçlarına kadar...
Her şey her şeye ayrılık yüklenmiş.
Kırılan vazoya
Sen de gidiyorsun yani
Güle güle git dedim.
Dün de
Ölen çiçeğimi defnettim toprağına
İçime yığılıyor hüzün
Daha kaç şiir olmalıyım
Darmadağın duygularımı toparlamaya
Bir kitaba
Kendimden çok uzağa gidebilsem
Başımıza taç ettiklerimiz
Yerinizi yadırgayıp
Egonuza çıta çıkmaya kalkışarak
Değerden meğerse çıkartıp
Başınızın göğe ereceğini sandınız.
Gelmeden düşün yakamızdan Allah aşkına,
Ne vakit kendimi dikkatlice aynanın karşısına alsam
Biraz annem, biraz babam durur yanımda.
Bir çift gamzemde yan yana uyuyor gibilerken
Bakışlarımın simasından
Gözümde canlanıveriyorlar
Tebessümlerimde açarken çiçekleri.
Yokluğundan yağış alan
Orman yağmurlu gözlerim
Uçsuz bucaksız özlemim
Yine yolumu kaybettim
Sesimi bir daha duysan
Aylardan nisan
Tülbentin çiçeklenmiştir annem.
Nanelerin, kekiklerin
Ellerinden öpüyordur hasretle.
Sen gitmedin ki beş nisanda.
Ceviz ağaçlarında




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!