Çocukları için ayaklarını zincirleyen kadınlar bilirim ve adamlar
Ne kötü bir şeydi kanatlanıp gidememek
Oysa gökyüzü üstümdeydi
Kalbi zehirli dilinin yuvası
Vagonları insafsızlıkla dolu
İşte ben bu yüzden kalbine binip gidemedim
Ellerimde kınalı ayrılıklar var;
Omuzlarımda Kabil neslinden ölü kuşlar.
Hafif hafif silkeleniyorum,
İncinmesin yer ve toprak;
Bu yük çok ağır.
Uykum hiç gelmiyor artık
Acın müsade etmediği için.
Seni rüyamda görürüm diye
Zorla uyutuyorum kendimi.
Sonra bi' bakıyorum hemen uyanmışım.
Kızıyorum kendime.
Ayaklarımın arkasında sürükleniyorum
Bir kanadım gökte
Bir kanadım yerde
Sesler geliyor ötelerden
Sesime karışmış
Üstüme beyaz bir bulut örtülmüş
Aya şiir yazıyorum
Saçlarımdaki yıldızlar etrafına toplansınlar
Şu bulutlar
Gözlerime mendil olacaklar
Acıları güz rengine boyamam
Bazen zaman dört duvar
Dört duvarı gülüşünüz aşar
İçiniz göğe kaçar
Ayda evim var
Yıldızlar komşularım
Ne vakit dokunsam ömrüme
Yaşamaktan yana
His yok, düş yok.
Yemek yok, içmek yok;
Tadı tuzu alınmış her şeyin.
Toprak yüzümü süslemekte.
Kiraz ağacımızın tepesine çıkıp
Anne kuş oldum diye bağırırdım
Bir elim dalda, bir elim havada
Normal halimle uslu
Kuş halimle başına buyruk çocuktum
Düşersin dallara tutun diye bağıran anneme
İnsanın gülüşleri yıkılır mı?
Gülüşlerim yıkılıyor yüzüme
Adın dudaklarıma.
Yıkıldı sen gidince gök kubbe
Canı çekildi İstanbul'un
Şu deniz gözyaşı
Şu solan günler güllere karışsa;
Bu dünyadan gitmeden önce,
Nefesimle dans etmek istiyorum.
Gelsin çocukluğum,
Gelsin gençliğim,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!