Ki onlar bu dünyaya hiç ait olamadılar.
Ya bir kaleme ait oldular ya bir fırçaya.
Kiminin taşın üstünden değdi kanadı göğe
Kiminin kaleminin ucundan.
Hep bir göğe hep bir göğe baktılar
Yarım yanlarına.
Hüzünlü bir el dolaşıyor üstümüzde.
İki aydır bu hep böyle.
Ne vakit hasat etmeye gelse
Yüreği titriyor ayrılıktan.
Bugün de öyle halde.
Bu defa çayını, çikolatısını alıp geldi
Gün doğdu güneş de
Sesler dışarı çıktı kuşlar da
Annelerinin elini tutmuşlar çocuklar
Çiçekler renklerini saçmışlar
Fırıncı taze ekmek kokusu salmış
Çay kokusu saldım
Bilmem kaç kez
Parçalarımı ruhuma yamadım
Hayatımın elimden alınışı bağ ağrısı...
İnsan öncelikle kendine aitti...
Kapısız, penceresiz dünyayı
Pamuk ipliğine bağlı yaşıyoruz
Yaşama düğüm atıp durmak nafile
İhmal ile ölümle buluşuyoruz
İnsanın can yakması en ağır sille
Çaresizliğe çırpınıp duruyoruz
Bir çınar ağacıydım kurudum.
Gölgemdeki masanın bir yanı boş bir yanı dolu
İki sandalyenin biri boş biri dolu
İki çay bardağı var
Biri hep doluyor bir hep boş;
Yaşamaya çalışmak işte bu.
Şiire buladın yine beni
Gözlerimden inip inip
Boyumun ölçüsünü ellerime verip.
Bu defa daha uzun ölmüşüm...
Kuşlar! Özgürlük kaç ölümdür?
Bu acı mapushane...
Yazmıyorum
Sanki yüreğimden kopuyorum.
Söyler misiniz
Bayramsa
Evi tıka basa dolduran bu hüzün ne,
Nerede başucumdaki o sevinçlerim?
Ta akşamdan kondu kirpiklerime
Şu elem, şu çıkmaz sokaklı dört duvar.
Gözlerimiz uzaklara bakıyor nemli.
Bu Bayram Sensizlik Geldi
Bana bu bayram sensizlik geldi
Eli kolu acı dolu.
Sanki kıyamet geldi.
Ne yere sığdırabildim kendimi, ne göğe.
Duvarlar hüzne boyandı




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!