değirmenin dişleri kırıldı
çiçekler gözaltında nehirler kan
kaygılı bakışlar suluyorlar arka bahçelerimizde
ürkek ve gizli
içimiz bir taksi yalnızlığı
sesleniversek duracak
ki taksiler sarı bir hüzündür yurdumda
pencerelerden sokağa sarkan ışık
ve evlerde uyuyan eşya hüzündür
allah onu teslim aldığında
kokusunu bir fesleğene bırakıp gitti.
ilçeden bozma küçük bir anadolu kentliydi
üç gün yas tuttu tarla kuşları
üç gün börtü böceğe panayır
kimsesizliğimizin üstüne battaniye örtme kudreti biraz romantizmse
romantiktir allah.
otlarına güneş girmiş patikalar kadar ölümlüyüz
nihayetinde birkaç metre patiska beyazı istiflemek de tuhaf
yaşamak bu kadardı işte herkesin yaşadığı kadar
yeri anladığım zaman kaldırdım başımı
cümle cemaatten uzak
ayağımın altında o taşlıklar
kırlar ve unutulmayacak toprak.
kâh dışındayım kâh içinde
dudakta uçuktur tanrı
bardakta su
annede meme çocuğa
bir kömür sobasında yanmayı dileyen buz gibi bir eldir
bütün dinlerde kadim bir tapınağa açılan
bir gün ve belki de olağanüstü korkunçluğuyla hiç durmamanın
günlerin gün üstünde sararıp solduğu
günlerin gün üstünde birikip yorulduğu
içinde çürümüş endişelerin tabur tabur kol gezdiği bir gündü.
telaşsız çıktım açtığım bütün kapılardan
putperestliğini dine dayamış bir gevezeliğin
tesadüfi olmayan yükselişinden geriye
affedilmezlik kalır -tanrısal.
sen, ben, o ve sevgili
ki sevgili hep başka biridir
televizyona çıkıp “kardeşlerim” derken kirlendi üstümüz başımız
misal müslüman dilleri yapış yapış
kürt illeri beni ağlamamış
etime batan bir yalancı gayrılık
misal örtünemiyordum üstümüzde aşksavar
yağmalandık dostlarım düşmanlarım
lavaboların allah’ı olmaz
allah’ı olmaz tıkanan şeylerin
bilirdi bunu bütün aynalar
göğsünde yanardağ taşıyan analar ve balıklar bilirdi.
herkes bilirdi ama söylemezdi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!