göğsümün orta yerinde sızı
ocakta kaynamış taş
elleri hep yüzüne yakın
büyük fotoğrafta te cetveli babam
ben o uzun nehre saldım bakışlarımı
kan tükürüyordu ülkeler
kalbimize üzgünlük bağışlayan
kalabalıklaşan tenhalığımız.
gülümsedikçe kadın olan birini tanıyorum
parmak ucu sokağa değince çocuk
vakitli vakitsiz insan
seviştikçe hızlanan
hızlandıkça daha asil daha soylu bir tay duruşu.
girmediğimiz bahçeler
inandığımız devlet
o yanılgı.
çok renkli bir türkçe’yle bunu nasıl anlatmalıyım
yani işte biraz siyah beyazdı her şeyden
bir kızın saçlarından mesela
belki çiçekli elbiseler giymeyi seviyorumdur
bunu her sabah hatırlat kendine
nasıl yürünür bir kaldırım kenarında hatırlat
bir ayet bekliyorum
-tur’a and olsun- diyor
aynı anda çevrilse kontaklar
tutanaklara geçen hayvan eşkâliyizdir
organların yağmurca düşüp
otların bitmediği topraklarda.
kurşuna dizdiğimiz kendi künyemiz
sıkı sıkıya tutamayıp düşürdüğümüz.
bu yük bizi dert sahibi etmezse ne eder
bükmezse belimizi omzumuzu düşürmezse
geceden sabaha biraz daha onanmış
biraz daha utanmayı bırakmış bir kenara
gözünü açarken dahi uyuyan yurdum
kendi merdivenlerinden kutsal bir düşüştür
bakıştaki fer
ufalmış umut
kollarınla dizini kavrayıp karnına çekmeye benzeyen.
kuşku vakitlerinde pencereye gelir
devlet kayıtlarından silinmiş bir yirmi iki
şimdi okyanus içmiş bir kuş
gibi şairin
gerçeküstücü bir özleminden başka nedir ki
ben onu annemin sesinde sevdim.
seni öptüğüm akşamlar
yüzünün ortasından bir tren geçerdi
binip giderdim
asimetriye inanışım bu yüzden
henüz duasını bilmediğim.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!