ellerini iki yana bırak
iki yanında gidilmemiş yollar
iki yanında o yollardan dönmemişlerin sessiz beklenişi
iki yanında arama ve bulma nöbetleri
iki yanında gogh’tan bi’dünya keder
ellerin ağır mı ağır
rüzgârın şarkı söylediğine inandırırdı annem
antik yalanlar çıkarırdı cilalayıp parlatmaya
acelesiz akşamlardı
masallar doğururdu yatağımız
lohusa çarşaflarda yüzümüz kalırdı.
anlamak kimileyin sırtımda kimileyin penceremde çiçekli pazendir
ve her defasında kovalar beyaz tavşanı
nereye dönsem ucube bir haksızlığa çarpıyorum
her şey ben kapıdan girince başlıyormuş gibi oluyor
üç masal düşüyor gökten
biri illa bir varmış bir yokmuş
biri illa unutkan
o biri kaç şiddetinde bölüyor zamanı
biliyor musunuz bilmek ayaklarımı fena vuruyor
gök başlı çöl ayaklı allah
bana gözünden göz hızından hız ver
ver ki dayanayım bu büyük sessizliğe
ve dahi dayayım bağrımı
koşturayım atımı koşturayım
ellerin ki üstünde binlerce göz, açar kapısını güne
yağmur çamur demeden koşaradım gönlünün gittiği ülkeye
ellerin ki üstünde binlerce ağaç dal verir, yaprak yeşerir, ağzımda yemişleri
ellerin ki nasıl güzel
nasıl uzun göğe doğru
nasıl hevesli güneşe
bütün kara parçalarının sökükleri kaldı geride
ipin ucunda sofrayı sofrayla devirenler
ululanmış nedenlerle yıkıntılar üzre tarih yazıldı
en yakınında yüksünülmüş hayatların.
kuytusuz kentlere iliklenişimizin ilk adımıydı
biri bana gitmeliyiz desin
dar kapılardan geçmeliyiz
uykularımız hep yarım
korkularımız çok uzun olacak.
bir daha gider miydim zeytinliklerden aşağı
bir daha öyle sıcak sırtımda iklim
bir daha zeytinliklerin arasında gördüğüm o beyaz
o bembeyaz yüzünün tam ortasında gördüğüm hayat
eski, kalın tabanlı kırık bir bardak gibi duruyordu aramızda
uzayıp giden bir gökyüzüne dönüyordu sırtın
omzunda kuşları taşıyan
neydi bizi geceye bağlayan
kimin bahçesinde büyüyen karanlıktı bu kaldığımız?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!