benim allahım nehirleri ıslatır
ağlatır balıkları da.
yani ben balık olsam yine ağlardım sana
uzun uzun söylerdim adını
ağzıma kuş konmuşçasına şenlikli
ve göç korkulu
yine akşam oluyor
ben her akşam sabahı bekliyorum
sabahın o dingin seyrini
çatıda güvercinler varsa
keyfim ağzı yağmur yemiş çocuk
sokağın bundan haberi yok
sesimi bir dala kondurduğumdan beri
bilirim neden görkemlidir ağaç
ve kuşlar neden hep uçuşta
bilirim yazmak susmanın mızıkası
sağırlaşan evlerden uzak.
hiçbir şeyini değil her şeyini aldım vazgeçmenin
bağırmadan usul usul geçti uzaklarda gemi
hiçbir şeyini değil her şeyini
birilerini üzmüş olmanın
ve her şeyini yitirilmiş olmanın
üstü badanalanmış bir duvar yazısıymışız
öylece konuşuyormuşuz ve güzel
fırçalar boya tenekeleri imparatorun korkusu
ihtişamlı bir pelerin giyinirken görmüşüm sokağı
onlar eskort demiş
-onlar yara değil.
su akışta yaprak düşmeye tamamlamış mevsimini
öyle birdenbire öldü çocuklar
şehrin bütün vitrinlerinde yılgınlığın resmi geçidi
bütün caddeler yokluğa arsız
bu şarkıları ve puştlukları unutamayız
susmuşum belli ki biraz sinmiş
biz bir gün bir yerden bir yerlere gitmek istedik
uzun yolların tozlu kıyısında yaprak hışırtıları
arasında uykularımız vardı ürkek korkulu
yontucunun bıçağı gövdemizde korkunç
dallarını kırmışlar incirin
dayanamıyorum and olsun
o bulut yine geçmiş balkonumdan
sesime kırlangıçlar eğilmiş
-şiirde kırlangıç ne kadar hazin
çok bil istiyorum
lokal sevişen iki duvar arasındayım
pencereden caddeye sarkan iki perde
iki arada bir yerde
rüyaları kesiverip bir mendilin içinde
gönderilecek Gabrielle de yok
üstelik şuramız hâlâ bir çıt sesi.
bir seccadenin üstünde nasıl öpülürse bir yara
öyle öperdim bütün derine inen yerlerinden
üstelik eve dönmenin adıydı.
dişlerimin arasında ıslığa dönüşen
ve ağzımın en kuytularında ezilen bu şehir
çiçekli perdelerini çekerdi karanlığa doğru




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!