Dağların en yücelerine çıkıyorum yine. Karlı yücelerde bağdaş kurup oturacağım. Sevginin hikayesini anlatacağım yıldızlara. Şu kısacık ömrü yalınayak yürümüşüm, farkında olmadığım güzellikleri elimin tersiyle itmiş, yaldızlı güzelliklere kanmışım. Sevmenin kolay olmadığı bu yerkürede kırılgan şarkılarla dost, vefasız insanlarla sırdaş olmuşum.
Yağmurlar yağmış mevsimlerce üstüme. Öfkelerimi toprağa tohum gibi ekmiş, her baharda açan öfke çiçeklerinden buket buket derlemişim onlara. Sahte gülücüklere kanmış, canımı verdiklerime kendimi hırpalatmışım. Yılmamışım, her fırtınada çadırımı toplamış yeniden çıkmışım dağlara. Rüyalarda gerçeği, günlük yaşamda sahtelikleri yaşamışım her an. Umutlarımı vermişim çocuklara. Onlara söğütten düdükler yapıp çığlıklarında mutlanmış, deli ırmak kenarlarında huzurla uyumuşum.
Mevsimler dönmüş durmadan. O mevsimlerin hızıyla öğünmüşüm un gibi. Çilelerimi yumaklara sarmış, yüreğimin katran nasırına göz yaşımı belemişim. Kaypak sevgileri gönlüme merhem niyetine sürüp acıların zehrini içmişim kana kana. Gözlerimdeki yaşı anılarla silip, sahte sevgilere ağıtlar yakmışım yıllar yılı. Yaşamın isimsiz tortularını biriktirmişim seni seven deniz yüreğimde.
Bu yıllarca ovalarına akan boz bulanık çaylarım da durulacak elbet. Aka aka ülkenin ovalarını yerle bir edecek, millerin seni bana getirecek. Denizlere ulaşacağım, mavi umutlarım olacak benim de. Yıkılan, sular altında kalan kentlerim görecekler gök yüzünü. Göz yaşlarım boşuna akmayacak bir daha. Bunca sevmişliğim, sana yanıp yakılmışlığım da bitecek gülüm. Sonbaharda yaprağını döken her ağaç beni anlatmayacak bir daha.
Bir it gibi yaralarımı yalaya yalaya döneceğim hayata. Kanatlarımın üstünde evreni taşıyacak kadar güçlü olacağım. Tüm denizlere olta atıp melez zevklerimi tatmin edeceğim. Kokunu da atacağım içimden ve aşkın gibi sensizliğe de alışacağım. Yüreğindeki kirli döşeklerden bir şafak vakti kalkıp hiç bilmediğin, beni asla bulamayacağın uzak yüzyıllara yürüyeceğim.
Her gün yeniden okudum bana yazdığın son oyunu. Kimseyi karıştırmadım aktörlüğüme. Papatya falları açtım sevginin yapraklarını yolarak. Nereden başladıysam hep sen çıktın karşıma. Kendime alkışlar sundum beni izleyenlere inat. Sevgilermiş düşünceleri harmanlayan, yalnızlık daha sana doymadan kalkmış soframdan. Ellerimin yara bereleri sana isyanımdan, gönlümün, sana vurulmuşluğumun dışa yansıması anlayacağın.
Adını aydınlık koydum karanlıkların,
Yıldızların tümüne gözlerini serdim
Senin için deldim sıra sıra dağları
Her kurşunun peşine yüreğimi saldım.
Kırık mısralarda besledim bu aşkı
sevdalı bir fotoğraf gözlerimde
bıkkın tohumlar zemherisi avuçlarım
tanımları aşka çıkıyor yeni sevgilerin
eski yanlışlar yal/an/larla sevişiyor
umarsızlık kendi yatağını arıyor
minarelerde avaz hıçkırıkta sala
Gizli sevdalar büyür yaşamın burçlarında,
Hayat, pembe gülüşlü bir bebektir gülüm.
Sana dizilen şiirlerden bir sevda yarat,
Göğsündeki ateşle fırtınalara meydan oku..
Türküler derleyip yaşama dair, gövdeme ağan son yaz ışıklarında çiçek ürpertilerini duyumsarım gözlerine dalınca. Bu kadar kalabalığa karşın, bu kadar aymazlığa rağmen tas tas sular dökersin gözlerinin pınarlarından yüreğime. Ceylanlar gibi sekerek yürürsün asla sevemediğim kaldırımlarda.
Eksik sarılmış bir düş paketi gövdem
Ben kıyım pişmanlıklar içiyorum
Unutuluşlar dökülüyor dallardan
Canımın küpeştesinde rüzgâr ıslığı
Cama yaslanmış mor sevgiler
İçimde bir hazan artığı titriyorum
Avucumda gülüşünü tutuyorum, ağladığında vermek için
Serseri bir sevdanın öpüşünden kıskanıyorum seni.
Bir sevda karanfili kopardım yüreğimden, gizemine
Kutsal bir saray yaptım sana, yüreğimde otur diye.
Hiç söylenmemiş kelimeler biriktirdik içimizde bir Çigan müziğince. Çingene çalgıcılara anlattık durduk asil sevdamızı. Birbirimize yüreğimizi damıtıp hasretlere sarıldığımızda, bildik bir giz sarardı ikimizi. Bir rakkase gözlerini dikerdi gözlerimize ve unuttuğumuz danslara çağırırdı bedenlerimizi.
Hayali bekleyişlerin uçurumlarına vurdu aklım,
Dudağımda gizemli ismin, yüreğimde sızımsın
Hercai buluşmaların çukurlarına düştü şavkın
Sen zamansızlığıma çıkıp gelen son yazgımsın.
Gelgitli bir ruhtur taşıdığım, bedenimde kirli urba
Ölümsüzlük iksirleri biriktirmişsin bana, gövdemde sevda dövmesi
Coşkular sürdüm bedenime yar, mutluluğa götürür seni her zerresi
Yıllar geçirdim ben yokluğunla ah, her karesi cennetin bir köşesi
Hayat sana olan ibadetimin asası, yokluğun yaşamın hazin sahnesi
Karanlığın yankısına düşünce gölgenin dokusu, dolardı odaya teninin kokusu. Tüketilmiş saatlerin gerilimi yürürdü yatağa, sözlerinin kapılarından bir alev gibi süzülürdün. Damarlarındaki tüm birikintilerin kıpırtısıyla kapanırdın gövdenle pembe düşlere. Dünleri savar, yeni bir güne çizik atardın, yaşanmamış anların hatırına. Takvim yaprakları birikirdi oysa benim odamda, kırık bir sarılışla kendi bağımın eskimiş korukları gibi toprağa düşerdim.




-
Ufkun Yaren
-
Ahmet Durgut
Tüm YorumlarBütün sorguların enleminden koparmıştım seni
İçimizdeki hoyrat sevilerin çarşafına tutunarak
Dudaklarımdaki istem ötesi hareket olmuştun
Ellerinin hoyrat kelepçelerinden sıyrılamadan
Duvardaki saatlerin zembereğine dolanmıştın
Tebriklerimle..10 ve listem..Ufkun YAREN
TEBRİKLER... sn Selahattin Yetgin... başarılar diler, saygılar sunarım. Esen kalınız.