Ellerin uzun bir geceydi
Ezik ve karanlıktı yalnızlık
Konuşsak dağılacaktı belki
Bir çöküntüydü sis ve ayrılık.
İçimizdeki sıcacık odalarda mutluluğu paylaşmak uğruna gözyaşlarımıza acılarımızı sarıp sarmaladık yıllarca. Bulutların altında durmaksızın giden bir trenin aynı yolcularıydık. Uzak o istasyonun çivileri sökülmüştü raylarından. Ve o trenin arkasından durmaksızın koşan çocuklar gibi geçirdik hayatımızı.
Bir masal devinden masum bir dilektir seni sevmek,
Seni sevdikçe, seni yazdıkça kalemim sonsuzdur hep.
Görkemli bir bahçe, uzak bir ülkedir belki de yüreğin,
Gözlerin, saçların, ellerin, dudakların ve Eylül’dür sözlerin…
Ne zaman bulutları okşasam, avucuma tutunur saçların
Yağmurun oluşturduğu minicik göletlere şiirler atarım umarsız
Ve göçmen kuşların ardından umutsuzca öylesine el sallarım
Hangi kapıyı açsam, hangi kapıyı çalsam umarsız bir hikâye hayat
Devrilmiş medeniyetler erdemin kabuğuna saklanmış asırlardır
Bezgin hafızamızda kaybedilmiş ve hiç kazanılmamış savaşlar
Sevinin uzak dağlarına serptim şiirlerimi
Yağmalanmış kentlerce viran ah yüreğim
Masallar gizledim üşümüş avuçlarıma yar
Kanaması geçmeyen bir bedende sensizim
Yörüngesi hesaplanmamış ayrılık masalarında
Gecenin en ağır makamındayım
Paslı bir hançer sokuluyor gövdeme
Yaşanmamış yalnızlıklar hücremde
Aşkın ağır cezaları kesiliyor adıma.
Kahırlı bir azap bakışlarındaki soru
Gölgenin çekirdeğinde soyunuyor tırtıl
Yaşamın yaprağında kılcal şehirler uyuyor
Kendi dam/arını arıyor üşümüş bir adam
Bir kadın geceyi saklamış göğüslerine
Zehir zemberek bir acının ölüsü dudakta
Zoraki devinimler var yaşam çemberinde
Akşamın grileşen sesine kapılıp
Sesine yürümek vardı şimdi
Sevginin pervazlarına tutunarak
Adını sarı denizlere serpmek vardı
Sellerin getirdiği yorgun millerle
Dalgaların sürüklediği köpüklerle
İki yakası bir araya gelmeyen denizler gibiyim
Kavuşmaya kurulu saatler çarpınır ya hani içimizde
Bir yakamoz ışıltısı yansıyor sulardan yüzümüze
Biz gecenin öte yakasını ilikler iken öpüşlerimizle
Yücelir aşka yol vermez dağlar karanlığın içerisinde
Türküler derledim sana, ağlamaklı
Dinledikçe tükenecek, ağlayacaksın
Bir yankı yaptım, gönderdim sana,
Duyunca yıkılacak, kahrolacaksın...
Buralardan esip gidişinin matemindeyim şimdi. Kokunu bıraktığın her yere içli bakışlar atıyor, ismini söylediğin odalarda anılarla başbaşa kalıyorum. Sigara küllerinden yaptığın falları parmaklarımla dağıtıp, binip geldiğin hayal atınla, uzaklara gidişini izliyorum. Baharım viran, çiçeklerim bitkin, soluk resmine içli bakışlar atıyorum.
Çalkantılı ve karanlık bir denizde mavi gülüşlerle birbirimizi bulduk biz
Geçtiğimiz tüm asma köprülerde aşk ayinlerine katıldık, büyüdü sevgimiz
Kapsül yalnızlığımızın duraklarında zirvelerde otak kurdu sevişmelerimiz
Korsan gülüşlü aşklarla büyüdük, masalsız uykuların ülkesinde serpildik.




-
Ufkun Yaren
-
Ahmet Durgut
Tüm YorumlarBütün sorguların enleminden koparmıştım seni
İçimizdeki hoyrat sevilerin çarşafına tutunarak
Dudaklarımdaki istem ötesi hareket olmuştun
Ellerinin hoyrat kelepçelerinden sıyrılamadan
Duvardaki saatlerin zembereğine dolanmıştın
Tebriklerimle..10 ve listem..Ufkun YAREN
TEBRİKLER... sn Selahattin Yetgin... başarılar diler, saygılar sunarım. Esen kalınız.