Selahattin Yetgin Şiirleri - Şair Selaha ...

Selahattin Yetgin

Bir kadının gölgesine yaslanıp yeşil bir dünya düşlemek gözlerinin iç sesinde
Varsıllığına inanıp, aşk dilenmek gibidir bir kadını sevmek, belki bir resimde
Esrik bir duygudur aşka dokunamamak, tersine akar nehirler, biz bilmesek de
Avuçlayarak anı nakaratlarını aşikâr gövdesinde, sokulmak bir şarkının yelesine
Tutkulu bir sevişmedir yaşama soyunmak, kendi repliğimizin hazin sahnesinde

Devamını Oku
Selahattin Yetgin

Yoksun şimdi yanımda
Yoksun artık rüyalarda
Bir fenerim de yok aydınlığa
Yürüyorum aşkın hatıralarına

Yoksun yüreğimin haritasında

Devamını Oku
Selahattin Yetgin

Mavi öpüşlerimizin, tutkulu sarılışlarımızın yoksul olmazlarında
Rezil ve umarsız tutsaklıklar yaşayarak, çevirdik mevsim çemberini
Çocuklardan öğrendiğimiz sevdayla körebe oynadık yeşil baharlarda
Çalındı oyuncaklarımız sakladığımız yerden, öksüz kaldık sokaklarda…

Bölünmüş ırmaklar gönlüne mayıs gülleri taşır uzak ülkelerden. Mutluluğu yok sayarak içimi aldatıyorum öfkelerimiz kapılarımızı çalınca. Seninle ben, tam da yaşamı ve sonrasını kutlarken, belirsiz kederlere bölünüyoruz. Belki de hüzne batırılmış bir sevinç, rüzgara tutulmuş bir huzur düşlediğimiz. Camla kurulmuş bu sevgi sarayında sevmek farkındalıksa eğer, yüreğimizdeki ay tutulmalarını içimizin güneşlerine sermeliyiz.

Devamını Oku
Selahattin Yetgin

İnanç soytarı krallığında kayıp
Utanç kendi mezarını aramakta
Mağaralarda kadınlar aşkı doğuruyor
Ayrılık düşüncesiz bir yenilgi sofrada
Kanlı mamalar yiyor çocuklar tabaktan
Solgun bir yüzü rüzgâr okşuyor

Devamını Oku
Selahattin Yetgin

Seni üşüten o büyük titremenin sığınaklarında,
Yarınlarını yok eden depremleri ben de yaşadım.
Sanki içimde asırlardır seni bekleyen bir yelkenli duruyordu
Ve seni uzaklara, çok uzaklara götürmeyi işte o an istedim.

Gecelerin suskun kelimeleri vardır, konuşmayı sevmeyen. Bir akrep kıskacında kıvranır dakikalar. Sönmüş yıldızlar son bir gayretle ışımak ister gökyüzüne sevdasını. Ay kıskanır, güneş saklandığı yerden ayrılır ve bu garip devrana yağmur bulutlarıyla gözyaşı gönderir.

Devamını Oku
Selahattin Yetgin

Seni beklerken, bir yıldız yağmuruna tutulmuştum ben
Sevdanın mayınlarında parçalanırken de, seni bekledim
Şimdi, kurşunlara yürek, sevgilere çiçek olmayı öğrendim
Attım yüreğimi yılanların sevişmelere durduğu gecelere…

Sevdalara küskünlüğüm başladığında buldun beni çocuk parklarında. Görmediğim şehirlere götürdün beni. Ayakkabım lastikten, mintanım yamalıktan örülüydü. Kış aylarında limon çalardım bahçelerden. Grip olmazdım, ama hapşırırdım yalnızlıktan, ara ara sevdalar, 'çok yaşa' derdi arkamdan. Çoraplarım delik, yüreğim tamdı inadına. Yazın yılan kovalardım komşumuzun bahçesinde. Çöpçüler karton toplarken çöplüklerde, kafam karışırdı benim de. Çok şey öğrendim senden, kavga etmeden. Beraber tutuşturup yakardık yürek sobamızı. Doğuda çocuklar üşürdü, biz söndürürdük ateşi, onlardan öğrendik karda kızak kaymayı. Varoşlar kazılırken, biz delikanlı yürürdük kaldırımlarda.

Devamını Oku
Selahattin Yetgin

Dize saçlarının kıpırtılı gülüşlerinde
Yüreğin imgelerime kanlı bir düştür
Eylül nakaratlarımda patlar sözlerin
Sende kalacak kanayan tüm güllerim

Gözlerinin deM/inde saydam bulutlar

Devamını Oku
Selahattin Yetgin

Bir parça dün kopararak ilişiver yârim yalnızlığıma
Tutun saymayı unuttuğumuz günlerin iğreti terkisine
İliştir sararmış hüzünlerini solgun düşlerin yakasına
Bir gülün sahrasına gömülerek sana aşkı anlatayım
En mutlu rüyalar kendi vedasını unutandır aslında

Devamını Oku
Selahattin Yetgin

Çöl kaktüslerinin yalnızlığını duyarken yüreğinde, sen de benim sensiz ölüşlerimi bilmiyeceksin asla. Güller ekip vahalarına, bu şehrin sokaklarında salkımsöğütler gibi acılara tutunduğumu, seni her düşündüğümde, her özlediğimde hece hece aşkını dokuyup dizelerde yüreğimin suları ile ülkene yol aldığımı bilmiyeceksin. En dayanılmaz acıları senin için çektiğimi, senin için gizli sevdalara düştüğümü asla anlayamayacaksın.
Ekmek pişiren kadınları görürdüm ellerine bakınca. Mis gibi bir yufka ekmeği dolardı sen gelince odama. Gözlerine bir bakışta, arzuların en mükemmelini yaşar, yağmurlar yağardı yüreğime, dertlerini önüme dökünce. Seni dinledikçe kova kova sular dökülürdü gönül bahçeme, seni seyrettikçe ölümler bir hiçe dönüşürdü.
Kendimden her kaçtığımda, yalnızlığın tutkulu kanatlarının altına her girdiğimde, uzaklarda bir köye duyduğum özlemle senin hasretini duyumsadım günlerce. Bileklerindeki mavi nazarlık halkalarını ve gülümsemelerinin ardındaki düş rüzgârlarını asla yüreğimden uzak tutmadım. Dünya alabildiğine küçük, aşkım yücelerden yüceydi. Pişmanlıklarının parmak boğumlarında içindeki fırtınalara hep göğsümü siper ettim.
Oysa, zehirli bir sarmaşık'mışsın sen. Gündüzler topaç gibi çevrildi gözlerimizin önünde. Gecelerde Ay'dan halkalar geçirdim boynuna. Sevmek, her gün yeniden inanmakmış aşka. Sevmek, her gece kor alevlerde yanmakmış. Günlük sorunlarla boğduk bu kutsal sevdayı. Hiçbir emel fayda etmedi pişmanlıklarımıza. 'Yarın, yarın' diye geçirdik koca bir ömrü.
Nice nice sevdalar tanıdım, sana benzeyen. Huysuz bir sevdanın dadısı olduk birbirimize. Kendi kabuğumuzda balyozlu devlerle savaştık ve bu sevdanın ininde hep cüce kaldık. Ebedi bir uyku aramışım ben aşk'ta. Tutup saçlarından çılgın bir zamanın, bir bir kapılarını açtım aşkın. Göğsümün saydam çizgisinde solurken, sevgisiz bir dünyanın kapılarını çekerdik üstümüze.
Yaşam bir satırbaşı gibi durur oysa. Avuç içi kadar yüreğinde bu aşkı barındıramadın. Düşüncemin kutsallığında kayboldun, yittin ve bu sevdanın fidanını sevgisizliğinle kuruttun. Yaşam ile ölüm arasındaki eflatun çizgide uzak denizleri düşleyebilirsen anlarsın bu yaşamı. Seyrettiğin yaşam pencerelerinden gözlerime bakma bir daha. Bu sana son şiirim, son sözlerim belki de. Geçmiş, geleceğine karanlık çizgiler çekmeden, sen de, sende bitir bu sevdayı. Aşk'ın suskun ilâhilerini ruhunda taşıyamayan, bu sevdanın ağırlığı altında ezilen, günlük mutluluklarla ömrünü harcayan anlaşılmaz bir sevda yolcususun sen.

Devamını Oku