Nehirler basınca gönlünün tapınağını
Mimoza bakışlarının güneşine yol ver
Aşkın küllerini sarp yamaçlardan serp
Avuçlarında gizle delik deşik göğsümü.
Bir yelin öfkesi yapışmış yüreğimin sandalına, girdapta dönerken hüzün
Kıyam/et bildirileri besteliyor insanlar barakalarda, yüreklerinde nasır
Gök incinmiş bir atlas, kaderin ve kederin sahipsiz tabuları tende hasır
Hangi tencerede kaynar cenderemiz, hırsın palavraları yaman münhasır
Hoyrat bir düş slâydıymış yaşamak, mutluluğumuz ekrana er geç yansır
Kayıp zemherisinde gidişlerin, sessiz bir eylemdir avuç içimizdeki çizgilerin serenadı. Yokluk içlenişleriyle sıfırlanan, tokluk sızılarıyla hatırlanan kaygılı ağularıyla yıkadığımız ellerimiz. Ne çok istediğimiz, istedikçe ulaşamadığımız asil değerler gibidir onsuzluk.
Gölgeli bir mevsim var ufukta, yüreğimin dalgalarında hüzünlü bir köpük
Yorgun zamanlar birikti avuçlarımda, soylu bir düşünüş olunca yolculuk
Dudağımda hüzzam tınılar, kırgın nidalar ülkesinde çalıyor unutulmuşluk
Şiirlerimi yüzyıl öteye taşıyor mor kanatlı kuşlar, gagalarında sonsuzluk
Usumuzun karanlık yollarından umutlara topuk vuran kervanların aydınlığa çıkan yolculuklarından alaz bir hüzün yayılır ve çığlıklar ekerek ilerlerler yaşam çöllerinde. Köklü bekleyişlerin çarpılarla demlenmiş molalarında bir sevda hesaplaşması vardır, araya acılar su serpmeden ayrılık ırmaklarına türküler ekeriz. Bu yüzden hicranın nar gözelerinden coşku damlar ve her gidilen adresin kapısında bu yüzden devrilmiş bir ömrün ismi aşkı sayıklar.
Hep yoksul bir düşünüşün retinasından baktım uzaklara, tükendi gözümün feri
Zamansız merhabaların kuru ağaçlarına astım gövdemi, yıkıldı yüreğimin rahlesi
Yalnızlığın ağlarını attım hep hüzünlü denizlere, kurudu okyanusların derinlikleri
Katran ağdalı bir mutlulukmuş aşk, savurdum yalan kâinatın her karesine şiirlerimi
Şaşkın bir melodinin iyotlu travmasına tutunarak iç sesimin kramplarına yaşam sürmek vaktidir şimdi, sen unutulmazlıklar penceresinden el sallarken mavi gagalı kırlangıçlara. Mevsim kanat çırpma mevsimiymiş yar, gökyüzünün penceresini açarak el sallamak vaktidir aşka.
Bir giysi biçtim sana, yıldızları toplarsın diye eteklerine
Yaşamla mayalanan bedenlerimizin hassas ökçesine uzak mutlulukların pulunu yapıştırırız her bayram sevincimizde biz. İnsan düşlerimizin yakasındaki o asil kir gibi nazlı yüreklerimizi coşkulara uğurlar, gönlümüzün çocuksu mutluluklarını üç beş güne sığdırarak o çetin yaşamak ağacına bir çırpıda çıkarak avazımız çıktığı kadar bağırır, masmavi bulutlara el sallarız.
Oysa hızla tükenen mevsimler gibidir hayat. Kendi kabımızın o saydam tabakasında şarkılar söyleriz sessiz, umutlar süreriz yüreğimize kimliksiz, kimsesiz. Bir avuç gözyaşıdır kimi sermayemiz, belki de mutluluk diyerek sevilerimize katık ettiğimiz.
Gönlümüzdeki o bayram sevinçlerine hazırlanıyoruz yine. Mevsimler Ekim’i terk etmeye hazırlanırken biz çetin bir kış öncesinde sevdiklerimizle, eş, dost ve akrabalarımızla bir arada olmanın o anlatılamaz mutluluğuna hazırlıyoruz kendimizi. Evimizdeki eksikler, çocuklarımıza beğendiğimiz bayramlıklar, konuklarımıza ikram edeceğimiz tatlı, çikolata, şeker vb. derken o tatlı koşuşturma ile yuvarlanıp gidiyoruz böyle.
Düşlerin ertesinde aşk
Günaha sarılarak yatar yoksulsu umuda
Yankılarla tükenince uçurum çiçekleri
Gülümseriz yaşamdan çalınmış birkaç karede
Sevdanın gerdeğinde sönüktür mavi
Endamına söverken hüzün karaya çalar yüzün
Korkunun sağanağında ıslandıkça
Bedeli ödenmiş muştulara koşarım
Senli vakitlerde halaylara katılır
Gözlerinin uç iklimlerinde kaybolur
Senli suretlerden varlığını tamamlarım.
Sevdanın denizlerinde rotasız bir gemiydim. Sana yolculuğa çıkmadan önce bütün aşklarımı, acılarımı, sevinçlerimi bir kenara koyup, azıksız, bir tek yüreğimle baş koymuştum bu yola. Bir tek aşkıma güvenip, onunla başadebileceğimi sanmıştım bu uzun yolculukta.
Gözlerinin pusulasıyla topladım yelkenleri. Yolum uzundu, karmaşıktı ve tehlikeliydi. Tüm bunları biliyor, bile bile lades dercesine istiyordum bu sefere çıkmayı. Günlerce bir o yana, bir bu yana dolaştım durdum enginlerinde. Kimselerden medet ummadan, nerelere kadar gideceğimi bilemeden, seninle olmak pahasına, sana ulaşmak için aştım dalgaları, katetdim okyanusları.
Ancak, ben sana ulaşmaya çalıştıkça sen kaçıyordun. Çevremdeki köpek balıklarına bile aldırmadan, uykusuzluğumu yenerek geceli gündüzlü sana koştum. Senin yanında olmak, senin sesini ve nefesini duymak için sarfettiğim bu çaba öylesine güzeldi ki.
Birgün, ışığın göründü uzaklardan. İşte oradaydın. Arkamda bıraktıklarım bir nokta olarak kalmış, sen önümde büyüyordun, gülen gözlerinle beni çağırıyordun. Önce ellerini tuttum, sonra gözlerine daldım. Nefesinin ruhumu darmadağın eden büyüsüyle sana diz çöktüm, ayine durdum.
Senden aşk dilerken, sen gerçekleri sundun önüme. Sevdalarımı sorguladın, rüyalarımı benden geri aldın. Bu fırtınalı denizlerde sana duyduğum ihtiyaç, senin yüreğimi tokatlayan sevdan beni de isyankar etti. Ellerine uzanamadıkça, gözlerinde kalmadıkça isyanım büyüyor, özlemlerim hiddete dönüşüyordu. Kendimi kaybederek öfkeler kustum sana. Şaşkınlığı görürken gözlerinde, zafer kazanma yanılgısıyla kararan gözlerim, yüreğimide satın alıyor, beynim yüreğime yenik düşüyordu.
Düşünemiyordum artık. Geri dönülmez bir yola girdiğimi biliyor, ancak bu yolda her pahasına yürümeye karar vermiştim. Kırıyor, döküyor, kaderime sövgüler yağdırıyordum. Kırgınlıklarımızla, hasretimizin koynundaki acıyla geceler boyu başbaşa kaldık, sorular sorduk kendimize. Nereden başlarsak orada bitirdik, bir çıkış yolu bulamadık.
Bütün sorguların enleminden koparmıştım seni
İçimizdeki hoyrat sevilerin çarşafına tutunarak
Dudaklarımdaki istem ötesi hareket olmuştun
Ellerinin hoyrat kelepçelerinden sıyrılamadan
Duvardaki saatlerin zembereğine dolanmıştın
Tebriklerimle..10 ve listem..Ufkun YAREN
TEBRİKLER... sn Selahattin Yetgin... başarılar diler, saygılar sunarım. Esen kalınız.