Düşlerin ertesinde aşk
Günaha sarılarak yatar yoksulsu umuda
Yankılarla tükenince uçurum çiçekleri
Gülümseriz yaşamdan çalınmış birkaç karede
Sevdanın gerdeğinde sönüktür mavi
Endamına söverken hüzün karaya çalar yüzün
Korkunun sağanağında ıslandıkça
Bedeli ödenmiş muştulara koşarım
Senli vakitlerde halaylara katılır
Gözlerinin uç iklimlerinde kaybolur
Senli suretlerden varlığını tamamlarım.
Yitirilen günlerin mağrur alyansında yüreğin, sevda olup içime akar gözlerin
Kuşlar her sabah su içer avucumdan, sokulur ömrümün raylarına derin derin
Aşk derim adına, varlığının ırmaklarından akar gelir ülkeme efsunlu şiirlerin
Ruhumun umut panayırlarında bayramlar, hüznümü denizlere attıkça sevilerin
Yaşamla mayalanan bedenlerimizin hassas ökçesine uzak mutlulukların pulunu yapıştırırız her bayram sevincimizde biz. İnsan düşlerimizin yakasındaki o asil kir gibi nazlı yüreklerimizi coşkulara uğurlar, gönlümüzün çocuksu mutluluklarını üç beş güne sığdırarak o çetin yaşamak ağacına bir çırpıda çıkarak avazımız çıktığı kadar bağırır, masmavi bulutlara el sallarız.
Oysa hızla tükenen mevsimler gibidir hayat. Kendi kabımızın o saydam tabakasında şarkılar söyleriz sessiz, umutlar süreriz yüreğimize kimliksiz, kimsesiz. Bir avuç gözyaşıdır kimi sermayemiz, belki de mutluluk diyerek sevilerimize katık ettiğimiz.
Gönlümüzdeki o bayram sevinçlerine hazırlanıyoruz yine. Mevsimler Ekim’i terk etmeye hazırlanırken biz çetin bir kış öncesinde sevdiklerimizle, eş, dost ve akrabalarımızla bir arada olmanın o anlatılamaz mutluluğuna hazırlıyoruz kendimizi. Evimizdeki eksikler, çocuklarımıza beğendiğimiz bayramlıklar, konuklarımıza ikram edeceğimiz tatlı, çikolata, şeker vb. derken o tatlı koşuşturma ile yuvarlanıp gidiyoruz böyle.
Yorulmuş bir iç sızısı bendeki
Derin bir incinmişlik ufkumda
Kavrulmuş bir ten bedenimdeki
Unutulmaya yüz tutan bir raks
Çizilmiş bir aynanın yangın çığlığı
Sorgulu bir devrin kırık anatomisi
Ansız sonbaharların sönük, solgun yüzüyüz
En fukara ressamlarıyız hayatın
Kırık utkularla ölgün geçer biten gün
Fısıltıyı andırırken dün, üşürüz
Milyonların içinde bir bakla gibi doyumsuzuz
Parmaklarımızın birbirini süzdüğü dokunuşlarla
Özlemin saklılarına eğilerek bıraktık nefeslerimizi
Bir yaşamak andının sararmış perdelerini kapattık
Şafağa teslim ettik sorgusuz ayinlerimizin rengini.
Söz iliştirdim aşkın rengine
Avuçlarımda kar eridi
Şiir ördüm heceyle
Dimağımdan öz serpildi
Şarap kokuyordu dillerin
Islanmış saçlarında şakayıklar
Vakitsiz bir düşünüş yansıması bedenimde
Sensizliğe açılan kapıların ardındayım
Yüreğimdeki karanlık odalara geliyorsun
İçimde bir ateş yanıyor, ısınıyor odam
Çok sesli bir müzik seçiyorum arşivden.
Dilindeki türkülerin burçlarında fallar açıp yalnızlığına.
Gözlerin, buğday çiğiti sürmeler çekiyor bak yüreğime.
Sevdanın tahta köprülerinden geçişini tamamladığında
Konuşsun yüreğin, sevişsin bedenin artık yıldızlarla.
Yaşanan tüm güzelliklerin anısına, gökteki yıldızları yeniden çağırdım gönül soframa. Gözlerinin ütopyasını yeniden keşfedip, yeniden girdim gizemli ülkenin koyaklarına. Sana sunduğum, seninle paylaştığım ne varsa, kutsal bir kadehe doldurup yeniden içtim.




-
Ufkun Yaren
-
Ahmet Durgut
Tüm YorumlarBütün sorguların enleminden koparmıştım seni
İçimizdeki hoyrat sevilerin çarşafına tutunarak
Dudaklarımdaki istem ötesi hareket olmuştun
Ellerinin hoyrat kelepçelerinden sıyrılamadan
Duvardaki saatlerin zembereğine dolanmıştın
Tebriklerimle..10 ve listem..Ufkun YAREN
TEBRİKLER... sn Selahattin Yetgin... başarılar diler, saygılar sunarım. Esen kalınız.