Yanacaksa bu ateş, önce rüyalarını anlatacaksın bana
Gönlünün uzanacağı en kolay yer sevdadır, uzansana
Yüreğin iyi bildiğim bir cennet, diğerini sakın anlatma
Bu acılar ırmağında yağmurlu bir orman var atlasımda.
Düşlerini ve arzularını üzerine örttüğün bembeyaz bir yorgan altındaydım seninle dün gece. Karanlığıma çivilenen bakışlarınla beni seyrettin sessizce. Dudakların titrek, ellerin korkak, bedenin hoyrattı. Dereler seni taşıdı sonra sabırsız inleyişlerle. Saatlerce sevişmiş, günlerce yılların hüznünü çıkarmıştık birbirimizden. Şafak kaç kez sökmüştü, saatler kaç kez dönmüştü bakmadık. Biz, birbirimizi okşarken, hiç ama, hiç ağlamadık.
Gönlümüzün eşkâllerine yağmurlar düşüyor, bulut kendini özlerken aynada
Bir sancı çörekleniyor göğsümüze, sevdanın dağlarına kış iniyor ayrılıklarla
Sevenler kuma aşkı yazıyor, yüreklerindeki ışıltıları serperek kekremsi sulara
Karanfil diktim ovalara yar, mevsimler tükenmeden geliver mutluluğun çadırına
Fısıltılarla esen ve yolunu buldukça hiddetlenen bir rüzgârın kanamalı sözleriyle büyür dudaklarımızdaki topraklar. İçimiz acırken, göğsümüz sancırken başımızda toplanır hüzün denen bulutlar. Cam kulelerden kumdan kalelere bakmak ve ömrümüzün kapılarına sevdanın boncuklarını asmak gibidir bazen hayat, tarumar esintilerle kum gibi yayılmak, sürüklenmek isteriz biz hızla akan bir yaşamın suyunda.
Endamının ırmak boylarında hangi çiçeğe baksam, sensin şimdi
Ormanları içime seren göğsündeki vefayla erken açtı çiğdemlerim
Yüreğindeki mutlu çocuklarla parklarında gülücüklerine boğuldum
Göğsündeki emsalsiz bahçelerde ben, kaybolmaktan korkmuyorum
Hem kendini, hem gölgesini düşüren bir güneşin döngüsünde içten yanışlı bir sevdadır tutulduğum. Albümlerin yağmurda çocuklara sevinç sunduğu bahar dönencelerinde yeryüzü yeniden uyanıyor yüreğimde. Menekşe gözlerindeki bekleyişle bir sevda bildirisi dökülüyor sana dizelerimden. Kırmızının tüm tonlarını kelebek kanatlarına yükleyip, badem sevinçleriyle koşup gelmek istiyorum yüreğindeki gelincik tarlalarına.
Sızılı çiçekler yetiştirdim uğruna, alışkanlığım oldun yokluk gibi avucumda
Erteli günlere koştum gönül atlarımı, binlerce nal birikti ah aşkın ovalarında
Acılarla sildim aynadaki yüzümü, bir yara gibi kaynadım umudun toprağına
Bir tek bakışına can verdim ben, çaresiz kaldım yüce sevginin kutsallığında.
Sökülse de yerinden aşkın bahçeleri, açılan her kapıdan sen gireceksin içeri
Sancıların ıslak yanaklarıyla yıkama yüreğinin titreşimlerini
Sevdalı yüreğindeki kımıltılı düşlerle büyüt seven yüreğimi
Aşkın saçaklarından meneviş bir mevsim sancıyor
Yalnızlığın dudağında, lirik türküler
Hadi! Sevda bakışlım
Takip et beni ölüme kadar
Çeyrek asırlık hüzünlerin penceresindeyim
Ruhumun asi sarhoşluğu geçmeden,
‘ŞİİR, ‘Irmak olup tersine akmaktır, bir yolunu bulamadığı anlarda yaşama. Ezgiyle tatlanan, ağıtla harmanlanan, düş ile mayalanan ve aşk ile destanlaşan o söz yağmurunda kimi ılık zerrecikler gibi, kimi de dilimizdeki en ağdalı sözler gibi hedefine koşan bir mermi, muhatabını arayan bir şarapnel parçası gibi süzülür anlamlı bir boşlukta’…
ŞAİR; ‘Düşle evreni birleştiren, bütün boşlukları sözcüklerle donatabilen ve yüreğindeki coşkuyu aya, güneşe, havaya, suya ve tüm kâinata dökebilen elçidir. Şair Yunus’un yolunda, Mevlana’nın otağında ve Karacaoğlan’ın aşk ile çağlayan sazındadır, sözündedir ve özündedir. Şair yaşamla ölümü birleştiren, aşk ile hüznü seviştiren ölümsüz bir serüvencidir’
(Selahattin Yetgin)
O zengin motifli şiir tonlarına vurgu, kurgu ve anlam yüklemek için onu kaleme alan yüreğin de duyguyla yoğrulmuş olması önceliklidir. Dehalık bir anlamda onun yörüngesinde yürümekle olgunlaşır, mevsimlerle birlikte ruh kazanır, sonunda da rengârenk sözcüklerin egemenliğiyle hem dilimizin, hem rengimizin konuşma ve anlatı sanatı olur.
kaygısız bir yara gibisin yüreğimde
çatlak gözbebeklerimde suskunluk
üşümüş parmaklarımda nankörlük
kirli bir düş artığı gibisin içimde
umarsızlığımsın, dokunma tenime
Bakir düşlerin kasıklarından aşk damlar, biz şaşkın baharları yaşarken
Kanar usumuzun yorgun kıraçları, gönül yaralarımızı sevdalar sararken
Dargın sevişmelerle dağılır yataklar, dilimizin terleri tenlerden sızarken
Bir yudum mutluluktur yaşamak, gövdemizi serin bir rüzgârca okşarken
Yangın duvarlarına sıçradıkça hüzün, kırık bir desenin yansımalarına renkler biçeriz ıslak ve kaygan gecelerde. Unutulmuş sevinçlerin ve özlemli coşkuların güvertesinden ayı izlerken yüreğimize bir serinlik yanaşır, yoksul düşünüşlerimizin ılıman parmaklarını usulca sıkar ayrılık ve umarsız bir şarkıyla gözyaşlarımızı denizlere yollarız. İçimizdeki hüzzam sevdalarla savrularak, koynumuza aldığımız ve ellerimizle sevişmeleri besleyen mevsimlerimize koşuyoruz düşlerde, ağlıyoruz yangın hasadı aşklarla. Sonrası koyu bir karanlık, dahası üç beş satırlık elveda ve kapımızı zorlayan hicaz bir ayrılıktır nasılsa.
Öksüz bir düşünüş yansıması gövdende
Avuçlarının izinin kaldığı anlar pencerede
Mırıltılı bir söz kasırgası çoğalıyor dilinde
Vedalar konuşurken en çok gözlerinde.
Işıkların çözüldüğü çok uzak iklimlerde
Bütün sorguların enleminden koparmıştım seni
İçimizdeki hoyrat sevilerin çarşafına tutunarak
Dudaklarımdaki istem ötesi hareket olmuştun
Ellerinin hoyrat kelepçelerinden sıyrılamadan
Duvardaki saatlerin zembereğine dolanmıştın
Tebriklerimle..10 ve listem..Ufkun YAREN
TEBRİKLER... sn Selahattin Yetgin... başarılar diler, saygılar sunarım. Esen kalınız.