yorgun sabahalara uyanan
geceler sonrası
gözlerinde yuvalanan günışığı
kayıp
ufuklarda izdüşümü
Zehirli bir suskunlukla büyüttüler bizi,
her sözümüz, bir kırbaç gibi indi sırtımıza.
Ama artık suskunlukla değil,
sözün ateşiyle yürüyoruz zamana!
Tarihi yazan kalem olmasak da,
Aşk; Olalı beri mülkiyete baş eğmemiş bir eşkıyadır.
Onu ehlileştirmeye çalışma, ondan öğren...
dur be çocuk
küsmekte
o kadar da aceleci olma
bazen isteğin dışında
alır başını gider yaşam
gelirsin gelmezsin
seversin sevmezsin
anlarsın anlamazsın
bu güne kadar ne sunduysam
girişli çıkışlı bu iki kapılı sevgi sunağından
karşılık beklemeden sundum sana.
Tanrım!
Günahkar Havva'nın yanında olmayacaksa yerim.
Minnetini istemem senin olsun o cennetin.
Zayıf anlarım oldu benim incindiğim...
Dövüldüm, sığınacak kimsem yoktu.
Kovuldum, gidecek yerim...
Her caddesinde bir dostumuzu uğurladığımız,
parça parça,
insan insan eksildiğimiz
bu şehirin
tenhalıklarında yitiriyorum benliğimi.
Nar, çiçeklerini döktükten sonra
Güzde, güz de kalmadı.
Göçtü yaban kazları
Ak mukallit, kum kuşu, su çulluğu, küçük çıvgın…
Alıp başını gitti kuyruksallayan.
Güze sarılmış salyangozlar da açılıp saçıldı.
Size sunulan bütün sevgileri güneşe tutun içinde çocukluk yoksa sahtedir!
.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!