Duyuyorum uzaklardan çarpıntısını kokunun
Sessizliği, sensizlikte eş tutan bir yazgının
Çocuksu tesadüfüne yalnızca şaşıyorum.
Karşılıyorum uykularımla yorgun gözlerimi
Halipürmelalime tercüman olmak için
Önce dudaklarına konmak isterdi dizeler
Bakışlarının denizine şahit tutsam gözlerimi
Geçmez olur benim için günler ve saatler
Döküversem tenimi anbean sana değer
Kaybetsem ne olur varlığında izimi
Şarkıların en içlisi,gecenin derin ezgisi
Kızıl ufuklar gibi uzanır dudakların
Akşamın o temiz ve rüyalı tenine
Bakışlarını gözlerimin ortasına bıraktın
Eritmem için kalbimi ellerine
Deniz meltemi olup dağılırım ruhuna
Gözlerimde inatçı ve kindar bir karabasan
Tenimde ilmik ilmik düğümlü bir çözülmez büyü
Kalbim, ayıramaz artık iyiyi ve kötüyü
Çare olmaz dudaklarını şehvetle tenime dağıtsan
Dağların hıçkırığını sanki kim duyabilir?
Şehirli ve yapay uykuların dibinde
Saf ve çocuksu arzularımız olabilir
Hükmü var mı bilemem bankaların gözünde
Acıyla büyütürdün saçının her telini
Şair Paul Valery’e
Bir çağrı baştan sona kaplayıverdi kalbi
Kentin çocukluğuna hıncahınç bir yürüyüş
Acının kapılarına zorlu bir omuz gerek
Dudaklar dudaklarda öylesine uyumuş
Avutamaz bilirim seni bu hoyrat yürek
Eller ki rüyalarımı sırma sırma dokumuş
Geceyi iplik iplik dokuyan o ince duygu
Güneşi sabaha dağıtan o ses nerede şimdi?
Saçlarını yağmurla yoğuran sonbaharlar
Denizi yaza müjdeleyen yüzün nerede şimdi?
Gül rengi bir hatıra kadar güzel ve sevdalı
Ve batan bir güneş gibi dudakların nerede şimdi?
Ölüm ki yalnızlığın kutlu kelimesidir.
Kahır dolu azap dolu o daracık çukurlar
Mezar boğar yüreği / çürüyüverir vücutlar
Şu kapkara toprağa / evet/ölüm denir.
Dehlizler kalbinin yanında bir güneş gibi kalır
Şeytanlara ceza diye sunulurdu yüzün
Ölüm kuşları, saçlarına bir yuva gibi dağılır
Üzerine doğmaktan mahcup olurdu gün
Rahmet taşıyan o güzel bulutlar bile




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!