Geçmiş, eski bir çağ gibi kapansa da içimde
Açılır ansızın yine bir çağ gibi kalplerde
Aşkımız,tasamız artık başka biçimde
Bir hatıra sarhoşluğu çökünce serde
Bir gedik açabilmen ümidiyle sabah akşam
Mancınıklarla saldırırdın kalbimin surlarına
Kulak asmam sevinçlerin o başıboş sırlarına
Ah yokluğun kucağına kendimi bıraksam
Donuk bir sözle karşılardı beni dünya
Allah'ın vaat ettiği o güzel cennet
Ay misali parlayan yüzün mü yoksa
Ufuklarda yükselen şu nurlu güneş
Bakışlarından yayılan bir ışık mı yoksa
Gözlerime dökülen eşsiz gözler
Kalbimi büyüleyen bir efsun mu yoksa
Sesi şehrin yıkıntılarına adanmış cümleler
Tenden ve ruhtan bihaber kalmış beden
Sonsuz bir ümit beklemeyin sakın benden
Umacağınız yalnız hummalı bir keder
Yolları arşınlayıp çıktığım çıkmaz sokak
Kızıl ve siyah; yani şehvet ve isyan
Gri;boğuk ve sisli bir muammayla dolu
Kılavuzlar gösteremez kaybettiğin yolu
Vehimlerinle baş edemez güvendiğin eczan
Tenini bir tünel gibi kuşatan şu kumar
Saatlerin sabrıyla geliverdim kapına
Mısraları, denizleri ve İstanbul’u getirdim
Güllerin kızıllığını döktüm dudaklarına
Seni görmek için bak yağmurkuşları
Bulutları alıp ellerine konuvermiş
Ağır ağır, yavaş yavaş, saf bir rahmet
Dökülüyor şehrin o ipeksi tenine
Ruhumuz bu güzellikten nasiplenir elbet
Beyaz bir nur gibi yayılır ellerine
Bir alev gibi harla yanan kalbimin yanıbaşına
Değerli kardeşim Ali Şenses'e...
Yürek bir inzivaya çekilir dağların ruhunda
Ne aşk ne şehvetten bir haz kandırır teni
Kızıl ve siyah; yani şehvet ve isyan
Gri;boğuk ve sisli bir muammayla dolu
Kılavuzlar gösteremez kaybettiğin yolu
Vehimlerinle baş edemez güvendiğin eczan
Tenini bir tünel gibi kuşatan şu kumar
Uzaklardan bir ses ve yakın bir çarpıntı
Bakışlarının imbiğinden geçiverir ansızın
Hatıranla anlam kazanırken dün ve yarın
Dudaklarında tuzlu bir akıntı...
Gece iner gözlerinin revnaklı dalgasına
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!