Çocuklar…
Olmadık anda çıkar karşına,
Bir sokak aralığında,
Bir bozkırın kimsesiz sessizliğinde,
Toprağa diz çökerler,
Dizlerine konan yaradan
Zaman geçiyor —
bir bir aşılmaya başladı duvarlarım.
Kendim için attığım adımlar çoğalıyor;
içimden geldiği gibi yaşıyorum artık,
her mutlu insanın yaptığı gibi.
Adını Koyamadığım Sevdamsın
Dedim ya,
adını koyamadığım sevdamsın sen…
Belki de bir rüzgârın tenime değip kaybolduğu anda
içime işleyen o bilinmezliktin.
Dinle sevdiğim;
Usulca kapat gözlerini,
dinle kalbimin sessiz çığlıklarını,
dinle…
Denizler en mavi,
ormanlar en yeşil olsun gözlerinde,
Dostluk ellbisemiz nede güzel dokunmuş yüreklerimize
Canla,
Sevgiyle,
Samimiyetle,
Cana can ile
Can dostum...
Düşle Beni Kadınım
Düşle beni kadınım,
Bir akşamüstü,
Gelincik tarlasına bürünmüşken gökyüzü,
Öylesine kızılca,
Elvis Çiçeği
Saçların dört mevsim ayrı ayrı bir sevda,
gizli bir sır gibi savrulur rüzgârlarda.
Yeni doğmuş bir bebeğin kokusunda
sol yanım huzurla dolar,
Yaprakları dökerken Eylül,
Vurulur düşlerimde
Yaz kanatlı güvercinler
Aylar yıllar tükendi
Yine geldi
seni benden bir daha aldı Eylül ayı
Bir Eylül ortası,
Zaman gece yarısı,
Dışarda deli bir rüzgar
Yaprakları koparıyor dallarından...
Oysa ay daha parlak,
Işığı daha soğuk
Sevişmek — Ruhun En Eski Dili
Bir geceydi, gökyüzü çıplak,
Ay, tenimize düşen bir dua gibiydi.
Rüzgâr, saçlarında gezinen bir tanrının nefesi,
Ve biz, iki yarım gezegen, birbirine kavuşmayı bekliyorduk.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!