Osman Demircan Şiirleri - Şair Osman Dem ...

Osman Demircan

Korkuyla ördüğün duvarları cesaretinle parlatacaksın.
Dikenle sarılı bedenini kanatmaktan korkmayacaksın!
Her kan damlasından ölüme ve hayata sarılacaksın!
Ölümden sonra yaşamak adına tanıklar arayacaksın.

Koskoca bir otobüsün önüne atlar gibi yaşayacaksın.

Devamını Oku
Osman Demircan

Bir sarhoş otobüste yalnızken yanına oturdum. Dedi yanımda kimse oturmazken sarhoş olduğum için sen nasıl oturdun. Dedim beni döversen birisi kurtarır elbet. Dedi tüm insanlar dörde çeyrek vardır; ben ise üç buçuğum. Dört olan sadece peygamberimizdir. Şaşırdım o an sözleriyle. Dedim kendi kendime bir abdestliden duymadım böyle söz acaba niye? Bir söz vardır eski bir gramofondan çıkar gibi gönlü hoş eder. Sarhoşun sesi ruhumda esrik bir tat bırakırken, tüm otobüstekilerin suskunluğu kulaklarımı tırmaladı. Ruhum bakışlarımdan onun gözlerine aktı. O an düşündüm ince ince. Kimseyi incitmemek üzere. Bize yazar Amerika'dan gelir. Adı Elif Şafak'tır. Aşk diye bir roman yazar. Bize Amerika'dan gelip ilahi aşkı anlatır. Çok şükür o olmasa, bilemeyiz Allah'ı sevmeyi. Zaten Yunus Emre kim, Ahmet Yesevi kim? Bize seni gerek seni ey Elif Şafak. Bize dini kanaat önderi olarak henüz Amerika'dan kimse gelmemekte. Türk milleti olarak şu an İslam'ı nasıl yaşamamız gerektiği konusunda bu nedenle muzdaribiz. Bir sarhoştan dinleyecek değiliz ya Müslümanlığı. Elbet Amerikan yardımımıza koşacak birisi vardır. Ey Amerika sen nelere kadirsin. Hem Amerika'dan sadece füze kalkanı gelecek değil ya. Bakarsın bir de dini kanaat önderi gönderiverirler. O zaman elhamdülillah deriz. Çünkü biz çok nankör bir milletiz. Amerika'dan gelmezse dini kanaat önderimiz, maazallah dinden bile çıkabiliriz. Sanatımız ithal, kurbanımız ithal, sevgilimiz ithal ey Türk mal gibi ortada kal. Sana ne lazım dinini kendi özünden öğrenmek. Aklın kesmez duanın nasıl yapılması gerektiğini. Bekle ey Türk, dua kitabından da Amerika'dan gelir. O kitap gelinceye kadar, bir kitapsız olarak yaşayıp dur. Çünkü senin kutsal kitabın, bir sigortadır evinin duvarında, depreme karşı. Ey Türk, bırak evini şimdi. Yurdun fay hattındadır. Duan esirken Amerika'ya, vatanın deprem riski altındadır. Seccaden Amerika'dan büyük değilse eğer, kıldığın namaz ettiğin dua, Amerika'nın oyuncağıdır.

Devamını Oku
Osman Demircan

Saçlarını salarken gecenin siyah boşluğuna
Teninden boşalır içinde biriktirdiğin acılar
Suların akıp durur uçurumların ince sızısına
Yıldızlar dolar karanlığa düşersin yalnızlığa

İçine hapsolduğun çekirdek asla yeşermez

Devamını Oku
Osman Demircan

Sağanak halindeki yağmurlar gibi bırakmaktasın beni. Kanımı akıtmaktasın sokaklara ve ızgaralara. Silip süpürmektesin sana olan çığlıklarımı. Bağırmaktayım bağırmaktayım ağlamaktayım. Sonra bir şemsiye gibi kenarda bırakılmaktayım. Yapayalnız ve ıpıslak bir köşeye atmaktasın beni. Mahvetmektesin beni. Ey sevgili bir bilsen kadehinde şarap, masanda gül, gecende mum ışığı olurum. Sen aşk şarkıları söylersin muhabbetle şevkle. Ardından eteklerini toplarsın, saçlarını tarayıp gidersin. Beni dağınık bir masa gibi bırakırsın ulu orta yerde. Ey sevgili güllerim sokaklara atılır, kadehlerim kırılır, mumlarım söner; ama sana olan aşkım hiç sönmez. Boş masa ve sandalyeler kadar yalnızım. Gel bu masa cilalansın ve yine yanında dört köşe olsun. Gel sevgili bu masa yanında yine kurulsun ve mutlu olsun. Ey sevgili mutsuzum. Sarmaşıklarla kuşatılmış, her yanı asalak bitkilerle kapatılmış bir ağaç gibiyim. Gövdem yüreğim kadar kayıp. Bilsem ki gövdeme bir yıldırım gibi düşeceksin, tüm bedenimi açarım sana. Ey sevgili yık beni yak beni derim. Yeter ki kaybolmuşluğumdan kurtar beni. Dal budak halinde kendimi yaşat bana. Ondan sonra ne yaparsan yap bana. Bir yıldırım gibi çarp, parçala beni. Ameliyat masasında unutulan ceset gibiyim. Cenazeme makaslar, neşterler sahip çıkarken, bir doktorun eldivenleri gibi ellerin bana sopsoğuktur. Ellerin başkalarına dokunurken, parmakların paraları sayan bir tetikçininkinden farksızdır. Ey sevgili ellerin bir başkasıyla tutuşurken beni öldürür. Ne olur ellerinle gel bu masayı kur donat. Sana ihtiyacım var her zamankinden fazla. İstemem başka eller kadehlerime ve güllerime dokunsun. Ellerindir nar çiçeği parmaklarına vazo olan. Ellerindir beni bir ince kalem şekline sokan. Bırak başka ellerdeki taze gül dallarını. Bir ağacım bak karşında. Bir yıldırım gibi düş gövdeme. Gövdeme kazırken ateşinle ismini, dumanın göklerde güvercin olsun. Haber salsın kurda kuşa. Desin ki aşk ormanında tutuşan bir ağaç var. Meyvesi kordur, tadı kavurucur bunun adı aşktır. Onun tadına varan külden kendini yeniden yaratır. Aşk en güzel yüreği yanana yakışır. Ey sevgili ellerini uzat bana. Eğer dayanabilirsen acıma. Dudaklarında ateş renginde gül açar. Ey sevgili dudaklarına yakışan bir şarkının en vurgulu yerindeyim. Seni öpen dizelerin dizlerinin dibindeyim. Ey sevgili dudaklarına yatır beni. Ey sevgili öpüşlerinle uyut beni. Dudakların sımsıcak yatak gibi beni beklesin. Kardan, kıştan üşüyerek koşayım dudaklarına. Sımsıcak gülüşlerini ört üstüme. Seni seviyorum sonra de bana. Ne olur beni bırakma. Ey sevgili hep şu şiir olsun dudaklarımda:


yıldızlar alabildiğine çoğalır gökyüzünde.
bir yaşama sevinci halinde dolarsın içime.
seni düşünürüm bütün gece neşe içinde

Devamını Oku
Osman Demircan

Biz bir apartmana taşındık. Apartmanımız kaloriferliydi artık. Eskiden bağlarımız bahçelerimiz vardı. Evimizin balkonlarında uyurduk. Gece yıldızlar parlardı. Berrak bir gökyüzü altında uykuya dalardık. Huzur içinde uyurduk. Bedenimiz çok rahattı çünkü rüyalarımız çok yumuşaktı. Bir anne kucağı sıcaklığında gecenin serin havasını emerdik. Biz cırcır böceklerinin sesiyle şarkılar söylerdik. Dünya kulağımıza rüzgarlarla suların ve yağmurların ninnisini fısıldardı. Biz öylece uyurduk. Sabah gülerek güne başlardık. Hemen bahçeye koşup oyun oynardık. Ağaçlara aşık olurduk. Doğa bize enerjisini verirdi. Biz de o enerjisiyle dallara çıkardık. Olgunlaşmış meyveleri yerdik. Mutluluğa doyardık. Hayatın kokusunu alırdık. Biz çimenlerin ıslaklığında ayaklarımızı yıkardık. Her çiy damlasıyla bir ot gibi büyürdük. Çocukluğumuzu sevinçle yaşardık. Arkadaşlığımızı gökyüzüyle, ağaçlarla, kuşlarla, yeşilliklerle yaşardık. Biz duygularımızı, düşüncelerimizi bir buğday tarlası gibi eker biçerdik. Her düşüncemizde alın teri vardı. Biz basit duygular içinde büyümezdik. Hep büyük düşünmeyi öğrenirdik.
Kışları akşama kadar kartopu oynayarak geçirirdik. Sobanın başına toplanır, kestane patlatırdık. Sobanın etrafında sıcak sıcak sohbet ederdik. Bir aile saadeti yaşardık. Herkes payına düşeni yerdi. Kimsenin gözü aç değildi. Kimse kimseden bir şeyler koparmaya çalışmazdı. Saygı ve sevgi içinde kestaneleri yerdi.
Şimdi büyüdük çok büyüdük. Artık oyuncaklarımızı bıraktık. Birbirimizin duygulararıyla oynuyoruz. Kestaneleri kesmek yerine birbirimizi bıçaklıyoruz. Bir ölüm kalım savaşı içinde yaşamaya çalışıyoruz. Biz büyük adam olduk. Artık birbirimizle boğuşuyoruz. Mutsuzluğun girdabında boğuluyoruz. Büyüdük çok büyüdük. Kocaman adamlar olduk.
Şimdi kendimizle ve dünyayla barışmaya çalışıyoruz. Ama artık söz vermekler, arkadaşlıklar, dostluklar geride kaldı. Biz güneşe sırtımızı döndük. Karanlığa bakıyoruz. Şimdi ağlamak boşuna. Çünkü büyük adam olduk.
Kimse kimseyi suçlamasın. Ağaçlara tırmanmayarak, ıslak çimenler üzerinde koşmayarak enerjimizi yitirdik. En büyük kaybımız bu oldu. Büyüdük çok büyüdük.

Devamını Oku
Osman Demircan

Ben her kış ağustos böceği olmak isterim. Ölmek için değil şarkı söylemek için bunu isterim. Hiçbir şarkıyı tamamlayamadım bugüne kadar. Hep yarısında bitti coşkularım. Ve ben dua ederken bile dilime şarkılar takıldı. Tanrı beni affetsin bu yüzden. Çünkü ben şarkılarla Tanrı'ya yalvardım. Ne zaman kar yağsa benim dilimde çam ormanlarından bir cümle oluşur. Buz tutar tüm sözcüklerim. Ama yine de sıcacık bir gülümsemeyi eksik etmem dudaklarımdan. Hemen bir şarkı tuttururum sonra çıra gibi tutuşurum. Tanrı beni affetsin yazları hep kumsal olmak isterim. Denizler beni duygulara boğar ve hep ağlarım. Bu yüzden kumsal olup güneşi içime dökerim. İşte ben hep böyle şarkılar söylerim. Nedendir bilinmez hep şarkılar dudaklarımda titrer. Gören beni üşüyor zanneder. Oysa ben bir uçurum kenarında olurum. Ve ben öylece aşka düşerim. Çam kokulu şarkılar söylerim. Yaşamak isterim ağaçların köküne tutunarak bayırlardan yukarı çıkarak. Çünkü bayırlar sırtıma benzer. Hep acıyı yük edindim bu zamana kadar. Şimdi dağların sırtında mor menekşe olmak isterim. Ormanların koynunda çam kokuları arasında hafiflemek isterim. Ben her kış ağustos böceği olmak isterim. Çünkü ben yazları içimi kime dökeyim. Her yerde kelebekler uçuşur. Benimse kolum kanadım kırılır. Çiçekler benim dünyamın yabancı cennetleridir. Oysa ben o saatlerde ateşler içinde yanarım. Bu yüzden daha çok cehenneme inanırım. Tanrı beni affetsin. Çünkü ben şarkılarla dua ederim. Ve her ne zaman şarkı söylesem arkamda saz ağlar, keman ağlar. Bense dili tutulmuş şarkıcılar gibi hep içime ağlarım. Ben yazları çiçekler içinde sahte cennetler yaşarım. Bu yüzden gerçek cennete inanırım. Ve ben Tanrı'dan gül değil, karanfil değil, ağustos böceklerinin bir orkestra gibi ritim tuttuğu bahçe isterim. Çünkü ben çimenler üstüne yatıp şarkılar söylemek isterim. Şarkılarım hep seni söyler Tanrı'm. Bu yüzden beni affet. Ben bir insana asla şarkı bestelemem. İnsan ki küçük tepeleri yarattım der, küçük bir yel esse altına eder. Hangi sabahı yaratmış ki, gün boyunca bir insana diz çökeyim. Ben sade sana şarkılar söylerim. Kavgamın türküsüsün sen Tanrım. Ben yeryüzünde, kış ortasında, tüm kapılardan kovulurum. Çünkü ben bir sanatçıyım. Şu dünyada estetik duyarlığa sahip olan kaç kişi var. Herkes sevgiden bahsediyor. Öküz de ineği sever. Ama öküz aşk şarkıları bilmez. Tanrım beni affet. Ben sana şarkılarla dua ederim. Şarkılarım bir çam ormanına benzer. Tanrı'm lütfen ormanlarımı ateşe verme. Dünyamı cehenneme çevirme. Ben her kış ağustos böceği olmak isterim. Ölmek için değil şarkı söylemek için bunu isterim. Hiçbir şarkıyı tamamlayamadım bugüne kadar. Beni affet. Tanrı'm lütfen en az bir şarkıyı bana ezberlet. Tanrı'm düştüğüm çukurlardan bir dağ yapıp çıkmamı bana öğret. Çünkü ben senin nazarında alçalmak değil, yükselmek isterim. Sana ağustos böceği gibi şarkılar söylemek isterim. Lütfen beni kapından geri çevirme.

Devamını Oku
Osman Demircan

Kalbim baharı yaşamak isterken tarifsiz
Sen damlarsın buz sarkıtlarından sevgili
Tüm gece buzsun ya da ateşsin bende
Seni anlatabilmek yürek ister ey sevgili


Devamını Oku
Osman Demircan

Bugün gezdim şehrin karanlık caddelerinde.
Düştü kayboldu gölgem kaldırım taşlarından.
Ruhumu en ıslak zemine ezerek vurdum da
Çıkmadı bir tık bir nefes asılı kaldım gecede.

Sokaklarda arabalar ateş böceği yüreğimde.

Devamını Oku
Osman Demircan

Çiçek saksıda mı olur sadece? Neden ben hep aynı yerdeyim? Bunca bahçe kime tarh? Ben niye hep aynı yerdeyim? Gece gündüzlerden ayrılır, su pınarından, yaprak dalından ayrılır. Ben ise ayrılamam durduğum yerden. Böyle yazılmış kaderim ezelden. Ben ne montumu değiştirmek, ne evimi değiştirmek, ne eşyaları değiştirmekten yanayım, ah ah kaderim değişmedikten sonra. Bir ayrılık şarkısı özler dudaklarım. Şöyle bir daha geri dönmemek üzere kuşlar uçurmak ister ellerim; ama hangi balığı salsam denize dört tarafında köpek balıkları olur. Bu yüzden ufka bakmak gözlerimi korkutur ve bir gün ölmek pahasına da olsa ayrılırım bu kıyılardan. Ayrılık: nereye gidersem gideyim-ister mezara, ister başka diyarlara- cennetim olur ve uzaklar ayrılıkları getirsin diye ben ona giderim. Bu gidiş hayata gidişim olur. Aşk, hayatın ta kendisidir. Aşığım sana hayat. Koşmak isterim sana. Çağır beni okulun dışından, evin çıkışından, ufuktan, dağların ötesinden, caminin eşiğinden, sinema girişinden. Tüm randevularımı ve tüm işlerimi bırakıp bir işsiz gibi peşine düşerim. Çağır beni hayat. Kulaklarım sende. Ben anca yorgunluğumu sana koşarsam yenerim.
Saksılarımız değişmekte, toprağımız değişmekte. Aynı balkonda yaşamaya devam. Bulutlara, ağaçlara selam. Bu mudur hayat vesselam.
Bunca ovalar buğdaylar için mi? Benim koşmam gerekmez mi? Bunca platolar atlar için mi? Benim de koşturmam gerekmez mi? Çağır beni hayat; ovalardan, platolardan çağır. Ovalarda sana koşmaktır amacım. Zira sana aşığım.
Adalet peşinde koşmayanların işi, iftiradır, ön yargıdır, hastalıktır, bulaşmaktır. İnsanların bana adaleti sadece kalem yerine kalbimi kırmaktır. Çağır beni hayat. Koşayım adaletine, güzelliğine ve neşene. Sen bana adil davran. Bak nasıl da aynı bahçede ne renkli güzellikler var. Kokunu ver bana, suyunu ver bana, ekmeğini ver bana. Ben de sana yüreğimi vereyim. Ne olur artık seni seveyim ey hayat!

Devamını Oku
Osman Demircan

Bu kadınlar nerede yaşıyor söyleyin nerede
Hep resimlerinde mi göreceğim güzelliklerini
Saçları bir kızıl rüyadır gecelerime dolanan
Bu kadınlar nerede yaşıyor söyleyin nerede

Yaşamak güllerin ağlayışında ıslak kalmaktır

Devamını Oku