Sensiz gecelerde hasretin uykumu bölüyor yar
Çırılçıplak bir yalnızlığı yaşıyorum karanlığında
Ne yapayım yıldızları koynuma mı alayım söyle
Sana dokunmak isterken çırılçıplak yalnızım yar
Öpüşün dudaklarımdan dökülen billur bir ırmak
Dal olmak zor ilkbaharda yaprak açmalısın
Ya da bir ağaca bağlı yıllarca yaşamalısın
Dağ başında sadece gölgenle konuşarak
Her sabah güneş çıksın diye yalvarmalısın
Çiçek olmak zor her ilkbaharda açacaksın
Serpilmeye başladı yine yağmur ince ince iyice
Kimseler yağmaz ve kimseler ağlamaz ki halime
Susarım öylece sensizliğin gülleri kurur içimde
Yanarım çok ıslaklığını yanımda hissetmeyince
Yağmur yağar iri durmadan iri damlalar halinde
Gün boyu beden beden dolaştım bilmediğim adreslerde
Sorumluluktan yapılan bağcıklı ayakkabım dönemeçlerde.
Satın alınmış yitik adımlarım yürümektedir caddelerinde
Benim hayatım yalnızca aşağılarda yürüyüp gezmelerde.
Balkonlardan üzerime sarkıtılan halılar yolumu kesmede.
Ölürsem gözyaşın dökülür mü saçlarıma
Dokunur mu elin elime bu son yolculukta
İlk buluşmamız gibi yüksek akım olur mu
Heyecandan bayılır mısın son yolculukta
Küçücük bir tarihti bizim hayat hikayemiz
Hangi yıldızın ışığısın bu gece.
Serinliğime dolan göl suları gibi
Yüzün yansır duygularıma hep
Sensizlik akşam hayatıma sızar.
Suların içinden bana bakıp gör
Su zamana dönüştü saat çöl çiçeğinin susuzluğuydu.
Gül kurusu arzu dakikalarca kızgın kumlarla boğuştu.
Vakit kızıl bir akşamdı yeri göğü sevda rengi sarmıştı.
Aşk kül rengi bulutlardan sağanak sağanak yağmıştı.
Sudaki renk pas tutmuştu ay ışığını hançer kesmişti.
Hapishane avlusunda hürriyete dair bir çiçek biter. Ayak seslerini dinler çiçek. İnletir başları ezilmiş taşları, elleri kelepçeyle küçülmüş mahkumlarının büyümüş ayakları. Hapishane çeşmesiyle nemlenir yaprakları. Dinler mahkumların birbirlerine yazdığı bahar şarkılarını. Bu yüzden yaprakları solmaz hapishane çiçeklerinin. Yıldızlar rüzgar ve su yetmez hapishane çiçeklerine. Yalnızlığa kök salar uçsuz bucaksız yıldızlar altında. Korkmaz karanlıktan gökyüzünde bir yıldızı olmayanlar. Ne göğün kararması ne de yıldızların sönmesi hapishane çiçeklerine dokunmaz. Gözlerde kök salar yıldız çiçekleri. Herkes birbirine yıldız yıldız bakar da gökyüzünü göremediği için kimse kimseye ağlamaz. Bir şiir söyler mahkumlar geceleri başka olanların rüyaları da başka olur misali:
Hapishane Bahçesi
Bu şehir daim yüzüme tükürüyor sevgili
Bir gece sokaklarımın kesileceği belliydi
Bak şimdi yağmur yağar yer gök ıpıslak olur
Bense her damlanın içinde bir seni büyütürüm.
Su düşer kuraklığa çatlayan dudaklarının içine.
Kurumaya yüz tutmuş çiçekler gülümser bana.
Toprak sen kokar gül kokusu yeri göğü kaplar.
Türkiye'yi yayığa benzetirim. Çalkaladıkça, sarstıkça yağı ortaya çıkar. Türkiye'yi yemek isteyenler de önce onu yayık gibi sallarlar; ardından yağını alıp ekmeklerine sürerler. Bu yüzden Türkiye'nin sarsıntıları hiç bitmez. Ya türban meselesi ya Kürt meselesi ya sağ sol meselesi Türkiye'yi sarsar. Sonra bardak bardak ayran içen avam yağlan bal yiyen hası ağzı açık izler. Bilmez ki bu yayığın suyu nerden gelir? Düşünmez ki kendisi ayran içerken bazıları yağdan nasıl kıl çeker.
Bazı saf insanlar memleket bir tavadır; biz de o tavanın balıklarıyız der de bir türlü tavayı yağlayanları görmez. O kadar zekidirler ki balıklar gibi hep aynı tuzağa düşerler. Sazan gibi yakalanırlar. Bildik bilmedik her konuya balıklama atlayıp bir anda kendilerini tezgahta bulurlar. Buna rağmen kendilerini kahraman sanırlar ve ne kadar ucuza gittiklerini görmezler. Düşünmezler ki yayık her zaman çalkalanacaktır ve elde edilen yağdan nice sazanlar pişmeye devam edecektir.
Türkiye'deki sorunlar bitmez. Çalkala yavrum çalkala misali bu memleket daha çok çalkanacaktır. Birileri de bu memleketin yağını yemeye devam edecektir.
Türkiye'de bir anda 35 milyar dolar nereye gitti sizce? Cevabını vereyim mi size? Çalkala babam çalkala. 'Silifke'nin yoğurdu kız seni kimler doğurdu. Seni doğuran ana bal ile mi yoğurdu.' deyip o yoğurttan yağ ve kaymak elde edenlere gitti. Yani bu memleketin kaymağını yiyenlere gitti.
Siz de ne yapın: Önce elinizi bir güzel yıkayın. Sonra avucunuzu yalayın. Olsun bu yine kul hakkı yemekten iyidir. Kimsenin ekmeğine de yağ SÜRMEYİN.
Osman DEMİRCAN Henüz tanışalı iki ay oluyor.Son derece mütevazi,alçak gönüllü,yüreğinizi onun ellerine emanet edebilirsiniz.Sizi üzmeyecektir emin olun....