Osman Demircan Şiirleri - Şair Osman Dem ...

Osman Demircan

Sensiz gecelerde hasretin uykumu bölüyor yar
Çırılçıplak bir yalnızlığı yaşıyorum karanlığında
Ne yapayım yıldızları koynuma mı alayım söyle
Sana dokunmak isterken çırılçıplak yalnızım yar

Öpüşün dudaklarımdan dökülen billur bir ırmak

Devamını Oku
Osman Demircan

Dal olmak zor ilkbaharda yaprak açmalısın
Ya da bir ağaca bağlı yıllarca yaşamalısın
Dağ başında sadece gölgenle konuşarak
Her sabah güneş çıksın diye yalvarmalısın

Çiçek olmak zor her ilkbaharda açacaksın

Devamını Oku
Osman Demircan

Serpilmeye başladı yine yağmur ince ince iyice
Kimseler yağmaz ve kimseler ağlamaz ki halime
Susarım öylece sensizliğin gülleri kurur içimde
Yanarım çok ıslaklığını yanımda hissetmeyince

Yağmur yağar iri durmadan iri damlalar halinde

Devamını Oku
Osman Demircan

Gün boyu beden beden dolaştım bilmediğim adreslerde
Sorumluluktan yapılan bağcıklı ayakkabım dönemeçlerde.
Satın alınmış yitik adımlarım yürümektedir caddelerinde

Benim hayatım yalnızca aşağılarda yürüyüp gezmelerde.
Balkonlardan üzerime sarkıtılan halılar yolumu kesmede.

Devamını Oku
Osman Demircan

Ölürsem gözyaşın dökülür mü saçlarıma
Dokunur mu elin elime bu son yolculukta
İlk buluşmamız gibi yüksek akım olur mu
Heyecandan bayılır mısın son yolculukta

Küçücük bir tarihti bizim hayat hikayemiz

Devamını Oku
Osman Demircan

Hangi yıldızın ışığısın bu gece.
Serinliğime dolan göl suları gibi
Yüzün yansır duygularıma hep
Sensizlik akşam hayatıma sızar.

Suların içinden bana bakıp gör

Devamını Oku
Osman Demircan

Su zamana dönüştü saat çöl çiçeğinin susuzluğuydu.
Gül kurusu arzu dakikalarca kızgın kumlarla boğuştu.
Vakit kızıl bir akşamdı yeri göğü sevda rengi sarmıştı.
Aşk kül rengi bulutlardan sağanak sağanak yağmıştı.

Sudaki renk pas tutmuştu ay ışığını hançer kesmişti.

Devamını Oku
Osman Demircan

Hapishane avlusunda hürriyete dair bir çiçek biter. Ayak seslerini dinler çiçek. İnletir başları ezilmiş taşları, elleri kelepçeyle küçülmüş mahkumlarının büyümüş ayakları. Hapishane çeşmesiyle nemlenir yaprakları. Dinler mahkumların birbirlerine yazdığı bahar şarkılarını. Bu yüzden yaprakları solmaz hapishane çiçeklerinin. Yıldızlar rüzgar ve su yetmez hapishane çiçeklerine. Yalnızlığa kök salar uçsuz bucaksız yıldızlar altında. Korkmaz karanlıktan gökyüzünde bir yıldızı olmayanlar. Ne göğün kararması ne de yıldızların sönmesi hapishane çiçeklerine dokunmaz. Gözlerde kök salar yıldız çiçekleri. Herkes birbirine yıldız yıldız bakar da gökyüzünü göremediği için kimse kimseye ağlamaz. Bir şiir söyler mahkumlar geceleri başka olanların rüyaları da başka olur misali:

Hapishane Bahçesi

Bu şehir daim yüzüme tükürüyor sevgili
Bir gece sokaklarımın kesileceği belliydi

Devamını Oku
Osman Demircan

Bak şimdi yağmur yağar yer gök ıpıslak olur
Bense her damlanın içinde bir seni büyütürüm.
Su düşer kuraklığa çatlayan dudaklarının içine.
Kurumaya yüz tutmuş çiçekler gülümser bana.

Toprak sen kokar gül kokusu yeri göğü kaplar.

Devamını Oku
Osman Demircan

Türkiye'yi yayığa benzetirim. Çalkaladıkça, sarstıkça yağı ortaya çıkar. Türkiye'yi yemek isteyenler de önce onu yayık gibi sallarlar; ardından yağını alıp ekmeklerine sürerler. Bu yüzden Türkiye'nin sarsıntıları hiç bitmez. Ya türban meselesi ya Kürt meselesi ya sağ sol meselesi Türkiye'yi sarsar. Sonra bardak bardak ayran içen avam yağlan bal yiyen hası ağzı açık izler. Bilmez ki bu yayığın suyu nerden gelir? Düşünmez ki kendisi ayran içerken bazıları yağdan nasıl kıl çeker.
Bazı saf insanlar memleket bir tavadır; biz de o tavanın balıklarıyız der de bir türlü tavayı yağlayanları görmez. O kadar zekidirler ki balıklar gibi hep aynı tuzağa düşerler. Sazan gibi yakalanırlar. Bildik bilmedik her konuya balıklama atlayıp bir anda kendilerini tezgahta bulurlar. Buna rağmen kendilerini kahraman sanırlar ve ne kadar ucuza gittiklerini görmezler. Düşünmezler ki yayık her zaman çalkalanacaktır ve elde edilen yağdan nice sazanlar pişmeye devam edecektir.
Türkiye'deki sorunlar bitmez. Çalkala yavrum çalkala misali bu memleket daha çok çalkanacaktır. Birileri de bu memleketin yağını yemeye devam edecektir.
Türkiye'de bir anda 35 milyar dolar nereye gitti sizce? Cevabını vereyim mi size? Çalkala babam çalkala. 'Silifke'nin yoğurdu kız seni kimler doğurdu. Seni doğuran ana bal ile mi yoğurdu.' deyip o yoğurttan yağ ve kaymak elde edenlere gitti. Yani bu memleketin kaymağını yiyenlere gitti.
Siz de ne yapın: Önce elinizi bir güzel yıkayın. Sonra avucunuzu yalayın. Olsun bu yine kul hakkı yemekten iyidir. Kimsenin ekmeğine de yağ SÜRMEYİN.

Devamını Oku