Köpek balığı ağzında balık tedirginliği hayatım
Ne vakit mavi hayaller içinde yüzmek istesem
Yutuldum yutulacağım endişesi kaplar dünyamı
Köpek balığı ağzında kanlı sularda doğmuşum.
Dibe en dibe doğru çeken bir aşk denizindeyim
seni yaşamak istemekteyim bu gece.
dağ kadar büyümektesin kalbimde
çığ düşürmektesin duygularıma yine
ey sevgili sensizlikle titremekteyim.
beni yaz bu gece eğer üşüyorsa elin
Yanında gözyaşımı sakladım gülüşümde zambakları soldurdum.
Sana daha şirin görünmek için yağmurlarda yüreğimi ağlattım.
Senin için duvarlarda biten ot gibi ayaklarımı hayattan kopardım.
Bir nefes alamadım seninle her gün başka bir kefenle yaşadım.
Zamanın keskinliğinde zambaklara düştü kanımın her damlası
İyileşmek isteyene toplum iyiliğini göstermez.
Birey bölündükçe, kendini güvende hissetmez.
Toplum bütün çıplaklığıyla kendini gösteremez.
Hiç kimse soykırımla, tecavüzle başa çıkamaz.
Bazen en zor soruları çözersin de, en basit soruda hata yaparsın. İşte o hata hayatta yaptığın en büyük yanlışlık olur. Sen benim en büyük hatamsın, tıpkı en basit sorularda yaptığım gibi. Basit bir hesap hatasısın ey yar. Hayatın tırmandığım dağlarında, ayağımı kaydıran bir taşsın. Manzaramı bozansın, koca güzellikler içinde. Ektiğim tarlada, bir yaban otusun. Tüm emeklerimi boşa çıkaransın. Yüzümdeki ergenlik sivilcesisin. İz bırakmana izin vermediğimsin. Beynimdeki hastalıkları iyileştirmen için, her gece seni düşünürken, kılcal damarlarımda kanamasın artık. Zor problemler içinde, basit matemetiksel bir hatasın. İki kere iki dört eder dediğimsin. Sen, güz olduğumda, yapraklarımı ezensin. Yaz olduğumda, meyvelerimi çalansın. Bahar olduğumda, güllerimi derensin. Kış olduğumda, beyazlığımı kirletensin. Seninle beraber olmak hiç dört dörtlük bir mutluluk yaşatmaz bana ey sevgili. Her vakit, bana büyük bedeller ödeten, basit bir hatasın. Uykunun doruğundan, yatağa yüzüstü düşen kanlı bir kabussun. Gecenin bıçak çeken katilisin, gündüzün serseri bir saatisin. Ne karanlığının içinde bir yıldız olurum, ne aydınlığında bir ışık hüzmesi olurum. Karşında korkak bir gülüşüm. Mutluluğumda, yürek kapılarına saplanan paslı bir bıçaksın. Yollarımın asfaltında kesik çizgilersin. Senin sevgin sollamalara hep açıktır ey yar. Hayatımdaki en büyük hatasın. Kazasız ve belasız atlattığımsın. İnsanlar arkalarına alır da sevdiklerini, sırtları yere gelmez. Sen arkamda değilsin; sırtımdasın hep. Bir yüksün sırtımda. Balkondan başıma düşen camsın, düşüncelerimi darmadağın eden. Alnımdan boşalan kansın, emeğimin sonucunda. Sevgiye, bir örümcek ağı örensin, tüm duygu kelebeklerimi öldürensin. Bir parçalanışın, yürek dağlayan haykırışısın. Sesi kurşun vızıldamasıyla katledensin. Tüm aydınlıkları emen arsız bir çocuksun. Bir türlü doymak bilmeyen yüreği canavar olansın. Sen küçük fırtınalar eşliğinde gelen, kasırgasın. Artçı sarsıntılardan sonra, bütün dünyamı alt üst eden bir depremsin. Sen hayatımın en büyük hatasısın. Küçük bir bakkalda, bana market faturası çıkaran hesapsız, kitapsız birisin. Sen bana büyük bedeller ödeten bir aşk pazarlamacısısın. Sen önce yüreğimi kaşıklayansın, hiçbir duygu bırakmak istemezcesine. Ardından yüreğimin en hassas noktalarına çatalını batıransın, duygularımı incitensin. Sonra kalbimi bıçak darbeleriyle parçalayansın. Bütün bunlara rağmen kibar görünecek kadar sahtekarsın. Kanım dudaklarına rengini katarken, başkalarına gülümseyensin. İşte asıl beni bu davranışınla öldürensin. Sen açgözlü ve doyumsuz gönüllü birisin. Senin aşkın, masa örtülerinden damlayan kandır. Ben ise senin sofranda tükenmiş bir bedenim.
Aşk binbir renkle, yüzle çıkar karşına
Belki bir yenge belki teyze belki hala
Islanan bir gül kızıllığında gözyaşlarıyla
Bir akşamüstü kök salar topraklarına
Aşk bazen kılık değişir saklar kendini
Bir nehrim ben için için kaynayan ve içinde intiharları saklayan
Tam ortasında zalim ve soğuk bir dünyanın tam ortasındayım
Bir yol bulup denize ulaşamam yok olur sesim çırpınıp dururum
Boğulurum kendi dünyamda sense yüzersin masmavi sularda
Bir kurtla bir kuzunun hikayesine benzer aşkımız yaşayamayız
Bazen hayat önüne bir yol çıkarır. O yoldan gitmek zorunda kalırsın. Ne bir çaren vardır ne de bir başka yol. Önündeki yol ise hem kırık camlarla hem de raptiyelerle doludur. Her adımda iki nedenden dolayı ağlarsın. Birincisi bir başka yol bulmadığın için ikincisi ise canın yandığı için. Hem kanın akar hem de gözyaşın. Üçüncü bir seçenek yoktur. Böyle yaşamak aslında çok zordur. Gittiğin yol da yol değildir. Böyle bir yola girmek de aslında tercihin değildir. Başın bir saksıya dönüşür de içindeki çiçekleri düşünecek gücün yoktur. Takadinin sonuna kadar yol kenarındaki duvarları tırmalarsın. Parmak uçlarından kan boşalır kaldırımlara. Yine de kurtulamazsın çaresizliğinden. Zavallılık bile fazla gelir durumuna. Yol boyu canın yanar, ayak tabanların kanar. İçinde birikir, acılar, sıkıntılar, yaptığın salaklıklar... Taşıyamaz olur seni ayakların. Tanrıya ellerini uzatarak değil de, ayaklarını göstererek dua edersin. Ayaklarındır senin günahını çeken. Onları temize çıkarmaya çalışırsın. Bir yol var mı dersin Tanrıya. Ses yoktur. Zaten canının yanmasından anlarsın cehenneme doğru yol aldığını. Bu aslında senin tercihin değildir. Tüm yolların kızgın taşlarla döşenmiştir. Gözyaşlarınla oluşturduğun girdapta dönüp durursun. Karanlıktan kurtulmak için elini meşale yapman ve girdaptan dışarı çıkarman hiçbir şeyi değiştirmez. Ellerin çaresizdir, ayakların bitaptır. Yaşamak sana bir yol ayrımı sunmaz. Kör doğarsın kör olursun, topal doğarsın topal ölürsün. Değişmek yoktur hayatında. Bir kelebeğe dönüşmek yoktur, saklandığın kozalağının içinde. Bir kolu olmayan engelli gibi, hayata iki kolla sarılmak yoktur. Tüm gözyaşların gördüklerinden korkup kaçarcasına gözlerini terk eder. Korkuların karanlık sular gibi içine dolar. Ruhun bir türlü berraklık bulamaz. Aydınlık ayrılıklarının sokak lambalarıdır. Her aydınlıktan sonra yol alırsın karanlıklara. Kör karanlıklar içinde yalnızlığın yüreğine saplanan kara saplı bir bıçaktır. Acılar ve çırpınmalar içinde yolun sonu yine karanlıktır. Bazen hayat önüne bir yol çıkarır. O yoldan gitmek zorunda kalırsın. Ne bir çaren vardır ne de bir başka yol. Önündeki yol ise hem kırık camlarla hem de raptiyelerle doludur. Her adımda iki nedenden dolayı ağlarsın. Birincisi bir başka yol bulmadığın için ikincisi ise canın yandığı için. Hem kanın akar hem de gözyaşın. Üçüncü bir seçenek yoktur. Böyle yaşamak aslında tercihin değildir. Yapacak bir şey de yoktur.
Ey kuş engin bir mavilikte Tanrı’ya yakın kuş
Kara bulutlar ardında fırtınalara katlanmalısın
Özgürlük yükselmektir yücel bembeyaz düşe
Ey allı kuş gök gürültüsünden korkmamalısın
Yağmurun altında bir güvercin tedirginliğinde
Teselli edemez beni ne gül yüzün ne de kokun.Ben artık bir yağmurun altında sırılsıklam oldum.Her şey gri ve donuk.Gözlerinin rengini hatırlayamıyorum artık.Seninle kaç kez göz göze geldiğimi unuttum.
Yollarıma döksen de binlerce çiçek, ben artık sana gelmekten yoruldum.Alın yazım üzerine kurduğum masallara inanmaktan usandım.Bu yüzden gözyaşlarınla beni kandıramazsın. Beni bana ait olmayan bir dünyayla avutamazsın.Git artık yolun açık olsun.Sevgilim dediklerin seni karşılasın.
Hatırlar mısın ellerinin resmini yapmıştım ve o resmi odamın en güzel köşesine asmıştım? Şimdi bütün duvarlarda kahır seslerin ile kapıyı üzerine çarpıp gidişinin gürültüsü yankılanır. O ellerin yüzüme ayrılığın acısını bir tokat gibi vururken, artık hiçbir parmak izin kalmayacaktı geride, beni ölüme mahkum eden bırakıp gidişinde. Hiçbir merdivende kalmayacaktı senden sonra bir katilin aşk adına bırakıp giderken ki yüzüne taktığı maske.
Teselli edemez beni ne yüzün ne gülüşün.Bilirim yanaklarında açan gülleri ve o güllerle beni kaç kez kandırdığını.Ben artık bir yağmurun altında sırılsıklam oldum.Seninle kaç kez göz göze geldiğimi unuttum.
Hatırlar mısın bir antikacıda toz içinde bırakılmış bir tablo bulmuştuk? Çerçevesi kırık bir tabloydu ve içi sarı çiçeklerle doluydu.Onu almıştık, evin en kasvetli yerine onu koymuştuk.
Sonra bana kızıp onu almıştın, pencereden dışarı fırlatmıştın.Geride cam kırıkları kalmıştı.Bir de dünyamı karanlığa çeviren hatıran kalmıştı.
Osman DEMİRCAN Henüz tanışalı iki ay oluyor.Son derece mütevazi,alçak gönüllü,yüreğinizi onun ellerine emanet edebilirsiniz.Sizi üzmeyecektir emin olun....