Osman Demircan Şiirleri - Şair Osman Dem ...

Osman Demircan

Toplumda görme kusurları çoktur.Örneğin çalış zengin ol derler.Oysa zenginliğin genetik olduğunu herkes bilir.Ya da çalışmayla zengin olunmayacağını sadece beş lira kazınıyorsan onu on liraya çıkarabileceğini herkes bilir.Yok işte beyninde bereketi düşünürsen evren sana karşılık verir ve bolluk ile bereketi kucağına döker gibi formüller sunar bazı kitaplar.Bazı bireysel gelişim kitapları ise acıdan kaçınma yollarını okurlarına göstererek doğru adreslere gitmelerini sağlamaya çalışır.Oysa insanı en doğru adrese götüren acıdır.Acı çekmeyen veya sıkıntıdan kaçan bir insan nereye ulaşabilir ki.Düşünün bir korkudan ve acı çekmekten korkan ve tir tir titreyen bir aydın topluma nasıl yön verebilir ki.Bu yüzden görme kusurlarına sebep olan bireysel gelişim kitaplarını bir kenara bırakıp olumsuz düşüncenin ve acı çekmenin insanın duygularını ne kadar dengede tuttuğunu bilelim. Mutluluk bizim ayaklarımızı yerden kestiği gibi unutmayalım ki acı ve mutsuzluk bizim yere basmamızı sağlar
Örneğin görme kusuruna sebep unsurlardan biri de aşktır.Bu yüzden zirvede başlayan aşklar inişe geçmeye mahkumdur.Basamak basamak yükselen aşklar ve yere sağlam basan aşıklar ise her zaman tırmanışa geçerler.Her basamakta acı çeke çeke doğru adrese ulaşırlar ve zirveye ulaşırlar.Asıl zafer budur işte.Bayrağı doruğa taşımak budur işte.
Toplumda en çok görme kusurları eğitimle insanlara verilmektedir.Örneğin oku derler.Oku ki adam olasın derler.Oysa okul ortamında çocuklara en çok boyun eğmeyi ve normalleşmeyi öğretirler.Korkmayı ve itaat etmeyi öğretirler.Çünkü okullar yetkiyle donatılmış yerlerdir. Okullarda ve asker ocağında en çok yetkiler kullanılır.Bu yüzden ceza kültürü hakimdir.Böyle yerlerde yaşamak için savaşmak gerekir.Askerler ya da öğrenciler hayatla savaşmayı, düşmanla mücadele etmeyi veya derslerle boğuşmayı öğrenirler.Etkilerin kullanıldığı yerler ise sadece sanat ortamlarıdır.Yazılan bir şiirin, okunan bir bestenin, çizilen bir resmin insanları etkilemesi lazımdır.Bu yüzden insanın en iyi eğitim aldığı yer sanattır.Fakat sanatın yetkili ağızlardan verildiği bir yerde öğrenciler bir resim yaptığında ya bulutları mavi yapar ya da beyaz.Bilmez ki bu bir görme kusurudur.Çünkü bulutlar ne beyazdır ne mavi.Gökyüzü içinde asla kendi şekillerini ve renklerini bulutlar bir türlü bulamazlar ve bir kadeh gibi boşaldıklarında en çok insanları sarhoş ederler.Çünkü bulutlar insanların gözlerine perde çekerler. Bu yüzden sanat yetkiden ve oligarşiden korunmalıdır.Özgürlüğün olduğu yerde sanatın ya da sanatın olduğu yerde özgürlüğün olduğu unutulmamalıdır.Sanat her şeyi yaşamak gerektiğini ve en çok özgürleşmeyi öğretir.Korkmamayı,başkaldırmayı, ağaç çizmeyi ve yine aynı ağaçta ölmeyi kısaca savaşmak için yaşamak gerektiğini sadece ve sadece sanat öğretir. Sanat alın teri döktürür.Alın terinin dökülmediği yerde kan dökülür.Önce yaşamak sonra savaşmak gerekir derim.
Alın teri dökmeyen bir millet kan döker.Yaşamasını bilmeyenler ölmeyi öğrenirler. PKK ölmeyi öğrenmiş bir milletin içinde zehir gibi dolaşır. Kan döker kan döker.Doğu yetkili insanların ceza kültürüyle değil sanatçıların etkili çalışmalarıyla kurtulur. Türkiye’nin emek ülkesi olması ve alın teri dökmesi gerek.Bir an önce tüketim çılgınlığından kurtulup üretime geçmesi gerek.

Devamını Oku
Osman Demircan

Yüreğimin, beynimin uyuyamadığı gecelerde, gözlerimi uykuya yumsam ne olacak ki. Başımı raylara koyar gibi koyduğum yastıkta senin tren gibi gelişine razıyken, yokluğun boynumu koparmakta. Canımı yakmaktasın. Gözlerimi yumarken uykuya, sensizliğe uyanmak korkusu bana ölüme gözlerimi kapamaktan daha kötü gelmekte. Sensiz yaşamak ölüme gözlerimi kapamaktan daha ürkütücü. Yüreğimde ve beynimde ahşap bir ev gibisin ve seni düşünmenin kapı gıcırtıları, ayak sesleri uykumu kaçırmakta hatta aklımı kaçırtmakta. Bir teselli veren düşünceyle trabzanlara tutunur gibi sana doğru çıkmaya çalıştıkça, kendimi merdiven boşluğunda bulmaktayım. Ah sevgili yüreğimdeki boşluğun ölüm odası gibi. Sopsoğuk bir duygu yaşatırken bana, saçların tül gibi savrulmakta yokluğunun ölüm odasında. Su dolu vazoda kuruyan güller bile benim kadar cansız değil. Nedir bana uykusuz gecelerde böyle bıraktığın? Sen gün gibi iken ben gece gibiyim ve aramızda her gün doğuşu kan kızılı rengiyle durmakta. Sana olan hasretim sabahın en soğuk saatinde yüreğime bir buz parçası gibi saplanmakta. Uykusuzluğumu yok say. Peki sensiz geçirdiğim gündüzlerimde gözlerimin haline bir bak. Uykusuzluk bile seni görememenin verdiği dehşetin yaptığı izleri yapamaz gözlerime. Öyle bir iz ki gözlerimdeki, sanki bir ölünün mezardaki ilk göz bebeklerinin akmasına benzer. Bana ne yaptın sevgili. Diğer sevgililerin yağtığı gibi bari beni yüreğimden vursan. Sen tüm geceleri kurşun gibi eritip gözlerime akıtmaktasın. Beni aşkın kör zindanlarına atmaktasın. Yokluğun ateşten lav beğenmek gibi. Yokluğun küçük ayak parmağımı dolaba çarpmak gibi. Yanarken de kıvranır ise ayak parmağını incittiğinde de. Sen her şekilde beni kıvrandırmaktasın. Her durumda canımı yakmaktasın.

Devamını Oku
Osman Demircan

Bırak sular seller gibi çağlayayım. Hiç mutlu edemedin beni, bari mutsuzluğu yaşayayım. Seni saçlarınla sevmek isterken, yüzüne gözlerinle tutunmak isterken neden kolsuz kanatsız bıraktın beni. Yoksa öldüremediğin kuşlar adına, yuvasını yıkamadığın kartal adına yüreğimden mi vurmak istedin beni. Gittiğim her yerde yaz mevsimleriyle azarladın beni. Dudaklarımdan söküp attın sevgi sözcüklerini.Yüreğimden bir çiçek gibi sokup attın iyi niyetimi. Sonra izledin ağaçların nasıl kuruduğunu, çiçeklerin nasıl solduğunu ve benim nasıl öldüğümü. Niçin bu kadar yalnız bıraktın beni?
Seninle başlamak isterken yürümeye, her iki adımda bir çiğnettin bana gururumu ve kişiliğimi. Seninle başlamak isterken şarkı söylemeye, vurdun kelepçeleri tüm benliğime.
Oysa hiç şiir okumamıştım ben. Oysa hiçbir şarkı takılmamıştı dilime. Gel ne olur gel diyebilecekken seninle aşka, git diyorum şimdi tüm heyecanlara.
Yüreğimde saklarken ağır ağır sızıları, sana açılmış sarmaşık gülleri gibi gelmek isterken, bir yerlere yıldırım düşürmek isterken şimdi gökyüzüsüz bir kuş gibi mahkum ettin beni mor kıvrımlar içine.
Telaşlı bir deniz içinde tedirgin gülümsemelere boğulurken oysa gözlerim hala masmaviydi. Çünkü seni görüyordum tüm maviliklerde. Çünkü yüreğimde temiz kalan hala bir şeyler vardı. Bunun adı sevdaydı.
Gümüş tozlu, altın varaklı yollardan sana gelmeyi düşlerken, her şey seninle ilgili iken, ayrılmanın vahşi tadını bana ezberlettin. Bütün saksılarıma vahşi orkideleri sen diktirdin.

Devamını Oku
Osman Demircan

Gül kokulu topraklardan, badem ağaçlarından, yamaçlardaki mor renkli menekşelerden, çorak bayırlardan, ve bol yıldızlı gecelerden başka nedir ki hayat.
Bir avuç dolusu suyu bir denizi ele geçiren kumandan edasıyla mutluluk içinde, kana kana içmek değilse nedir ki hayat?
Bir kum fırtınasının ardından her yer silik bir resme dönüşürken, yana yakıla Leyla’yı aramak değil midir aşk?
Bunca felaket altında, tonlarca su dolu bulutların dibinde, ince bir çiçek güzelliğiyle yaşamak ve bir aşk böceği beklemek değil midir tutkuyla yaşamak?
Her yeri sel sularının kapladığı bir coğrafyada, gözyaşlarına boğulmadan, bir gülümsemeyi bin nilüfer çiçeğine dönüştürmek değil midir hayat?
Bunca aptallığın olduğu bir dünyayı, aptallara bırakmak olmalıdır, akıllıca yaşamak.Ve bulutlara dokunmak bir damla yağmur için olmamalıdır.Cennetin içine bir cehennem azabı yalnızlığını taşımak ve cennet ırmakları içinde intiharı yaşamak olmamalıdır var olmak.

Devamını Oku
Osman Demircan

Bu dünyada hem yağmur hem ateş olmak zor.
Zor kendi şelalesinden yüreğine su serpmeler
Ateşten çiçekleri bulutların altında büyütmeler
Zor kutup güneşinin dibinde titreyip üşümeler.

Zor ağlarken gülüşmeler duygusal bölünmeler

Devamını Oku
Osman Demircan

Sevmeyi çiçeklere bakınca öğrendim anne
Karanfiller kabrinde açınca da kan ağlamayı
Ne zaman kalbim bir kelebeğe dönüştüyse
Çekil dediler bana tarumar behçelerden anne
Yaşarken senden üç kuruşlarını saklayanlar
Cömert gözyaşlarıyla sana cenneti mi aldılar

Devamını Oku
Osman Demircan

Beklediğini biliyorum.
Güne vuran güneşle,
Sımsıcak bir gülüşle
Döneceğim sana.
Belki ilk vapurla,
Denizleri yara yara...

Devamını Oku
Osman Demircan

Senden önce ne hayatlar yaşadım ben.
Sen yokken, tanımazken...
Şimdi çıkıp geldin bir peygamber gibi
Vadediyorsun bana cennetini.
Birkaç kez kıyameti yaşadıktan sonra,
Cenneti beklemek kolay mı?

Devamını Oku
Osman Demircan

Kasvetli bir gün görüyor yine gözlerim.
Yetim çocuğun haykırışlarını yaşıyorum.
Aşına aşına beynime ince sular sızıyor.
Çiseli yağmur biriktiriyorum gülüşümde.
Batağa düştüğümü dehşetle görüyorum.
Bir avuç su bulsam ağırlığını taşıyorum.

Devamını Oku
Osman Demircan

Elma ağacının gövdesinde,
Binlerce sürgün,
Binlerce cennet bahçesi yeşerdi.

Elmalar yere düşerken
Gökyüzü,

Devamını Oku