Osman Demircan Şiirleri - Şair Osman Dem ...

Osman Demircan

Ey uzak iklimlerde yaşayan sevgili, kayalara da mı bakmazsın, denizi de mi görmezsin, hiçbir kapkara bulut da mı hatırlatmaz beni sana? Bu dünyada hiçbir yerim mi olmamış sana.
Hiçbir mısra hatırlatmaz mı beni sana, ben adını sabahlara kadar uzunca bir şiir gibi tekrarlarken. Hiç mi görmezsin ağlayan bir çocuğu, dallara takılmış bir uçurtmayı, acıyla bağıran bir yaralıyı? Hiç mi görmezsin beni hatırlatan bir çiçeği? Beni dünyandan bu kadar mı söküp atmışsın? Benim için hiç mi ağlamamışsın?
İki elin yan yana durması gibi iki gözüm. Gel bari görün bana. Bakışlarımla kucaklayayım seni.
Tıpkı kara kıyafetli insanlar gibi geçip gitti dünyamdan o kara gözlerin. Ben şimdi bakışlarımla kime sarılayım?
Ben de giderim ey sevgili. Tüm valizlerimde sen varsın. Giydiğim elbisenin içinde bile sen varsın. Nasıl gideyim söyler misin? Benim senin kalbinden başka gidecek yerim yok. Kalbim kalbindir. Kalbim olmadan yaşamamın imkanı yok.
Çamaşır makinesi gibi tüm kirlerini temizlemek isterdim. Sen sonra tertemiz kime gidersen git. Gen izlerin, gen haritan bende kaldığı sürece, hangi coğrafyaya gidersen git. Gen haritan, kokun, tozun pasın bende kaldığı sürece aşk bahçende gülleri kime koklatırsan koklat. Terin bende olduğu sürece tenin kimin yanında olursa olsun, kim kokunu benden alabilir ki.

Devamını Oku
Osman Demircan

Bir ağacı budamak onu kökünden etkiler mi? Bir derenin önüne taş koymak suyu engeller mi?
Hayatımızda birçok sorun yaşamaktayız. Bu sorunları geçici çözümlerle önleyebiliriz belki ama bir gün o sorunların yeniden yeşerdiğini ya da yeni bir kaynaktan önümüze çıktığını görürüz. Öyleyse yapılması gerek şey sorunun köküne inmektir.
Sorunun kaynağı düşüncelerimiz mi, duygularımız mı, davranışlarımız veya tavırlarımız mıdır? Kaynağı ne ise oraya inmeli ve o sorunu kökünden halletmeliyiz.
Korkularımızla yüzleşmesini öğrenmeli ve gerekirse yüzümüzdeki sivilceleri deşmeliyiz. Evet, evet sorunun ne ise onu iyice hissetmeliyiz. Onun ortaya çıkmasına izin vermeliyiz ve onu ele geçirmeliyiz o bizi ele geçirmeden.
Hayata olumlu yönden bakmalıyız. Zıra beyin, olumsuzluk eklerini reddetmekte mutlu düşünmeye dair cümleler kurmamızı istemektedir. Ben bu hastalıktan kurtulamayacağım dediğimiz anda o düşünce bir kanser gibi her yerimizi sarmakta ve dalımızı budağımızı kırmaktadır.
Hayatı bir zorunluluk gibi görmemeliyiz. Yaşadığımız için yaşamalıyız. Dallarımızı kıran rüzgar nereden eserse essin toprağa kök salmalıyız. Mutlu olmalıyız. Bütün sorunları var olduğumuz için yaşadığımızı unutmamalıyız.

Devamını Oku
Osman Demircan

Atılmış bir mektup, silinmiş bir yazısın artık. Nerede kiminle yaşadığın ne de ne yaptığın umurumda değil. İçimde yakıyorum sana ait mektupları, yazıları. İçimde soğuyan bir mavi alevsin artık. Alev renginde kızıl güller yüreğimde bitmeye başlıyor. Bitmeye başlıyor sana olan sevgim. Gün doğuşundaki kızıl renkler günümü renklendirmeye başlıyor. Sönüyorsun içimde. Soğuk bir mavi ışığa dönüyorsun. Ardından güneş ışıklarının sarı rengi kaplıyor her yanımı. Kibarca gidiyorsun. Şiiri tükenmiş bir şair gibi, yeteneği bitmiş bir ressam gibi kaybolup olup gidiyorsun. Ölüm döşeğindeki hastanın son nefesleri gibi gidiyorsun. Ben de gidiyorum, yaşamaya. nefes almaya, resim yapmaya, şiir yazmaya. Senin odunun bol olsun sen öyle yan. Ben gidiyorum aşkla yanmaya. Fakirliğin bitip tükenmeyen acıları gibi seni benim yokluğuma bırakıyorum. Bekle bir piyango belki vurur sana. Ben yüreğimin aşkla vuruşuna gidiyorum. Sen gittin belki; ama ben seni terk ediyorum.
Senin hep hayallerin büyüktü. Seni ayılara, fillere, su aygırlarına, balinalara bırakıyorum. Ben kelebeklere, çiçeklere, su damlalarına, kıldan ince duygulara dokunmaya gidiyorum.
Ben soğudukça sen yanıyorsun içimde. Belki şu an eriyorum. Şunu bilmeni istiyorum. Eriyip eriyip kızıl gülleri suluyorum. Sen soğuk bir mavi ışığa dönüşüyorun. Kaybolup gidiyorsun maviliklerde. Ben de yelken açıyorum yeni ufuklara.

Devamını Oku
Osman Demircan

Beni bir fırtınayla baş başa bırakırken
Kollarım bacaklarım ardı ardına kırılırken
Gidişin bulutların parçalanışıyla birken
Şimdi gül bahçesi olup gelsen de yanıma
Yağmur sonrası toprak değilim ki sana

Devamını Oku
Osman Demircan

Bir delinin rüyası gibi çatlak şarkılar var bende. Marazi bir su boşalır testilerimden. Yürürüm yürürüm susarım. Ellerimde bir damla su, ayaklarımda derman kalmaz. Bütün çabalarımın sonucunda, ellerimdeki testiler gibi kırılırım. Sokağa dökülürüm. yine de bir damla su çıkmaz bedenimden. Çünkü kurutulmuş bir gül gibiyim hayat kitabının içinde. mutluluğun güneşi her sabah doğarken penceremde, bir baktım sen kızıl bir renk olmuşsun perdelerimde. Ne kadar güzelsin derken, bir deniz dalgası, bir martı sesi oluverdin beynimde. Seni düşünmek denizler kadar engin, mavilikler kadar serin, güneşin doğması kadar kızıl bir düşünce olur bende. Ne olur beni hiç terk etme. Çünkü o vakit med cezir olur hayatım.

Sen çekilip giderken, sahilimde ne ayak izin ne de endamından bir iz kalır. Tüm kumsal dolar ciğerlerime. boğulurum sensizlikte. Kalbim yuvasından yere düşmüş bir kuş yavrusu. Gözlerim yuvalarından fırlayacak gibi. Gözlerim uçamamakta. Bakışlarım ağacın altında, soğuktan nemlenmekte. Ağladığımı sanmayın sakın, gözyaşları beni hiç ilgilendirmemekte. Bir ağaç, duygusal bağ kurmadığı meyvelerini kuşlara kaptırmakta. Ne nefret ne sevgi var içinde. Ben ağaç altında çırpınmaktayım. Ağaçta bir kıpırtı yok. Gölgesi karanlığı resmetmekte. Çiçeklerinde beyaz kelebekler gezmekte. Bugün ne kulağım ne gözüm. Yüzsüzlük böyle bir şey herhalde. Yüzümde bir gram ifade yok. Tartılsam, hafif gelir bana acılar: Acılar kefelerimde ölçüsüz. Bırakın beni ne olur. Sanmayın acılar beni borçlu bırakır. Öderim her kuruşuna kadar acıların bedelini.

Bana terazinin aklından söz etmeyin. Terazi duygularımın ve düşüncelerimin ağırlığını ölçemez. Bütün adalet sistemi nesnel olarak hep yanlış işler. Vardır bir kusur, matematikte. Matematik beni hep bir alt sayıya ve üst sayıya yuvarlar. Matematik bu yüzden küsüratlarımı görmek istemez. Bütün bilim dallarında çiçek açmak isterken, laboratuvarlarda hep kuru bir dal olurum. Kuru bir dal diye küçük görür beni insanlar oysa: Dalın hiç aklı yoktur; ama bir dahi ressamdan daha güzel çiçekler çıkartır ortaya. Bu sebepten ne dahilerle işim olur ne de bilim insanlarıyla. Kendi aptallıklarım yeter bana. Onlarla el ele verip halay mı çekeyim? Düğün dernek kurup, bütün dutları önüne dökmesine rağmen, bir bülbüle sevdiğini kaçıran damat gibi yeteneksizliğimle yatıp yeteneksizliğimle mi kalkayım? Öyle olmaktansa, bir kütük olurum. Kütükten yontarım kendimi. Bir kalem olurum. Yazarım, boşluğa kendimi. Yüreği boş olanlar o zaman anlarlar beni. Bir çift oluruz, bir çift söz oluruz seni seviyorum gibi beni anlayanla. Açarız beraber kiraz çiçekleri gibi ağaçlarda. Kuş yuvası olur evimiz. Yavrularımıza ve birbirimize duygusal bağlarla bağlanırız. Düşmeyiz bir daha yerlere. Bizi görenler dut yemiş bülbül gibi olur. Eski aşklar, altımızda dut çürükleri olur. Bizim değil başkalarının ayakları altında ezilir. Biz de kuş bakışıyla bakarız olanlara. Hakkında konuşmayız kimselerin. Çünkü dut ağacından iyi keman çıkar. Yontarım yine kendimi. Bir keman olurum. Özgür atların kuyruklarından yay için kıl alırız. Sonra ben çalarım, sen söylersin. Bir senfonik mutluluk yaşarız. Şarkılarda koşar, şarkılarda coşarız. Ey sevgili kibrit kutusuyla toprağa gömülen kelebek gibiyim. Öyle çaresizim ki ne bir ateş yakabilmekteyim karanlıktan kurtulmak için ne de bu cehennemden kurtulabilmekteyim. Kibrit kutusuyla toprağa gömülen kelebek gibiyim. Ne ateş gülleri çıkmakta benden ne de pervane gibi ateşler içinde yanmaktayım. Ah bakışları cehennem gülüşleri cennet olanım. Sakın gülüşlerime aldanma. Ey sevgili eğer ateşimde yanmak istersen beni öperken gözlerime bak ve sakın korkma.

Devamını Oku
Osman Demircan

Şarap mahzenlerinde sakladım duygularımı
Gül kırmızısı renginde akıttım gözyaşlarımı
Sırf senin dudaklarına dokunmak için sevgili
Yıllarca şarap küpüne bandırdım yarınlarımı

Tüm üzümler esrik bir duyguya dönüşürken

Devamını Oku
Osman Demircan

İnsanların ne olduğu ne olmadığı
Paslı kulaklarımda bir çınlıyor ki
Neler söylediklerini işitemiyorum.
Bir yalnızlık senfonisidir yaşadığım.
Her ağızdan bir çığlık yükseliyor.
Allah'ım çıldırıyor muyum bilmem.

Devamını Oku
Osman Demircan

Benzetirdim karanlıkta o bakışlarını yıldızlı gecelere
Düşlerdim kumruların gökyüzüne karanfil ekeceğini
Kuşların yangında ormana kanat germesini isterdim
Ağladığım saatte kuşların kirpikleri niçin yok derdim

Çam ağaçları çıra gibi tutuşsa da karanlık gecelerde

Devamını Oku
Osman Demircan

Kuşların salıncaklara ihtiyacı yoktur.Çünkü salıncaklar sadece çocukları aldatır.Ve kuşlar kanatlarıyla gökyüzünü kucaklarken, çocuklar yetim kalır.
Kuşların ağaçlara ihtiyaçları çoktur; çünkü ince dallarında yuva yaparlar.Yapraklarının arasında, gün ışıklarıyla beraber hem mutluluğa hem yeme doyarlar.Ayrıca daldan dala atlayarak oyun oynarlar.Oysa çocukların uçurtmaları ağaçlara takılır ve birçoğu ne yapacağını şaşırır.
Çocukların salıncaklarda kolları, ayakları, bacakları kalır.Özgür olma düşüncesiyle çocuklar, idam mahkumlarına dönüşür.Salıncaklarda sallanırken çocuklar, iple ve ağaçla hemhal olur.
Çocuklar hayatı, uçurtmalarını dallara feda edince tanır.Her gökyüzüne baktıklarında mavilikle, bulutla, uçurtmayla ve Tanrı ile tanışır.
Kuşların salıncaklara ihtiyacı yoktur.Çünkü onlar gerçek manada özgürdür.Kimseye de ihtiyaçları yoktur.Kanatları onların en büyük dostudur.
Bazen çocuklar annelerini unutur.Sonra ormanda kendine bir yol bulur. Yürüyüp giderken patikalardan, yanı başındaki salıncaklarda bebekler uyur. Bebekler uyanınca, her ağacın dalında kendi ölüsünü görür.

Devamını Oku
Osman Demircan

Kuşlarım kuşlarım uçun uçun
Yuvanıza gidin anneniz bekler
Babanız kanatlarınızdan öper
Kuşlarım kuşlarım uçun uçun
Yuvanızda yemleriniz sizi bekler
Yiyin yiyin büyüyün gök kadar

Devamını Oku