SENİ SEVİYORUM! Sadece kim olduğun değil, sen olduğun için ve seninle beraberken kim olduğumu, benliğimi anladığım için.
SENİ SEVİYORUM! Sadece kendine yaptıkların için değil, bana kattığın güzellikler için.
SENİ SEVİYORUM! İçimdeki çocuğu, saklı kalmış ben'i yeryüzüne çıkardığın ve sana ihtiyacım olduğu her an tüm duyarlılığınla yanı başımda olduğun için.
SENİ SEVİYORUM! Elini kalbimin üzerinde hissettiğim zaman, üzüntülerimi alıp, onların yerine şimdiye kadar hiç kimsenin başaramadığı o sıcaklığı, o içtenlik ışığını bana duyurmayı başardığın için.
SENİ SEVİYORUM! Hayatımı kutsal bir sevgi tapınağına çevirdiğin ve her günümü yaşam şenliğine, unutulmayan şiirlere dönüştürdüğün için.
SENİ SEVİYORUM! Çünkü, sen, şimdiye kadar hiç başaramadığım şeyleri, kendimle dost ve barışık olmayı ve hiç bir zaman tadamadığım kadar mutlu olmamı sağlıyorsun. ve bütün bunları yalnızca sözlerinle, dokunuşunla yada işaretle değil, kendin olmakla yapıyorsun.
Papatya tarlası... Bir papatya tarlası düşün.. İlkbahar ayı.. Ve sen, onun yanından geçen yolda yürüyorsun... Ve o papatya tarlasında bir papatya dikkatini çeker.. Binlercesinden birisidir ama sen, onun yanına gidersin.. Onda seni çeken bir seyler vardır.. O papatyayı olduğu yerden koparırsın.. Sadece senin olsun istersin, sadece senin.. Öleceğini düşünmeden. Ve gidersin o tarladan... İçindeki şiddetin durduramadığı bir bencillik ama bir o kadar güzel ve hapsedici. İşte bu TUTKU...
Yine o tarlanın kenarındaki yolda yürüyorsundur.. Yine milyonlarcası arasında bir tanesi seni çeker.. Yaklaşırsın, yanına gidersin o papatyanın.. Gözlerin başkasını görmez olur o an. Onun için herşeyi yapmak istersin... Dokunmak istersin.. Dokunamazsın, orda, onunla ölmek istersin. Ama birden hafif bir rüzgar eser ve bir başka güzel çiçek kokusu gelir burnuna.. Dayanamazsın onun kokusuna.. Unutturur herşeyi bir anda ve o kokunun geldiği yöne gidersin.. O papatya orda kalmıştır, yüreğinin bir kenarında.. Paylaşılmamıştır bi çok şey.. Unutulmaz belki ama geri de dönülmez ona.. İşte bu AŞK...
Yine o yoldasın.. Papatya tarlasının yanından geçen.. Ve yine bir papatya... Milyonlarcasının içinde seni çeker.. Gidersin yanına.. Orda kalakalırsın.. O hiç ölmesin diye her şeyi yaparsın.. Tüm gücünle onunla olmak istersin.. Oradan seni koparacak hiç bir güç olmadığına inanırsın.. Ve orda onunla ölene kadar birlikte kalırsın... İşte bu da SEVGİ...
aşk; ulaşıldıkça kaybolan bi duygu ben hep inanmışımdırki leyla-mecnun, kerem-aslı, tahir-zühre kavuşamadıkça daha da çok aşıktılar, belkide kavuşsalardı öyle büyük bir aşk yaşayamayacaklardı... tıpkı evlenince aşkın yokolması gibi!
Çoğumuzun korkuları vardır ve onların konuşulması gerekir. Mesela benim deprem korkum var, bir başkasının karanlık korkusu, aldatılma korkusu, yükseklik korkusu... Onlarla yaşamak zor, en azından benim için zor.
SENİ SEVİYORUM!
Sadece kim olduğun değil, sen olduğun için ve seninle
beraberken kim olduğumu, benliğimi anladığım için.
SENİ SEVİYORUM!
Sadece kendine yaptıkların için değil,
bana kattığın güzellikler için.
SENİ SEVİYORUM!
İçimdeki çocuğu, saklı kalmış ben'i yeryüzüne
çıkardığın ve sana ihtiyacım olduğu her an tüm
duyarlılığınla yanı başımda olduğun için.
SENİ SEVİYORUM!
Elini kalbimin üzerinde hissettiğim zaman,
üzüntülerimi alıp, onların yerine şimdiye kadar
hiç kimsenin başaramadığı o sıcaklığı, o içtenlik
ışığını bana duyurmayı başardığın için.
SENİ SEVİYORUM!
Hayatımı kutsal bir sevgi tapınağına çevirdiğin
ve her günümü yaşam şenliğine, unutulmayan
şiirlere dönüştürdüğün için.
SENİ SEVİYORUM!
Çünkü, sen, şimdiye kadar hiç başaramadığım şeyleri,
kendimle dost ve barışık olmayı ve hiç bir zaman
tadamadığım kadar mutlu olmamı sağlıyorsun.
ve bütün bunları yalnızca sözlerinle, dokunuşunla
yada işaretle değil, kendin olmakla yapıyorsun.
TUTKU-AŞK-SEVGİ
Papatya tarlası...
Bir papatya tarlası düşün..
İlkbahar ayı..
Ve sen, onun yanından geçen yolda
yürüyorsun... Ve o papatya tarlasında
bir papatya dikkatini çeker..
Binlercesinden birisidir ama sen,
onun yanına gidersin..
Onda seni çeken bir seyler vardır..
O papatyayı olduğu yerden koparırsın..
Sadece senin olsun istersin, sadece senin..
Öleceğini düşünmeden. Ve gidersin o tarladan...
İçindeki şiddetin durduramadığı bir bencillik
ama bir o kadar güzel ve hapsedici.
İşte bu TUTKU...
Yine o tarlanın
kenarındaki yolda yürüyorsundur..
Yine milyonlarcası arasında
bir tanesi seni çeker..
Yaklaşırsın, yanına gidersin o papatyanın..
Gözlerin başkasını görmez olur o an.
Onun için herşeyi yapmak istersin...
Dokunmak istersin.. Dokunamazsın,
orda, onunla ölmek istersin.
Ama birden hafif bir rüzgar eser ve
bir başka güzel çiçek kokusu gelir burnuna..
Dayanamazsın onun kokusuna..
Unutturur herşeyi bir anda
ve o kokunun geldiği yöne gidersin..
O papatya orda kalmıştır,
yüreğinin bir kenarında..
Paylaşılmamıştır bi çok şey..
Unutulmaz belki
ama geri de dönülmez ona..
İşte bu AŞK...
Yine o yoldasın..
Papatya tarlasının yanından geçen..
Ve yine bir papatya...
Milyonlarcasının içinde seni çeker..
Gidersin yanına..
Orda kalakalırsın..
O hiç ölmesin diye her şeyi yaparsın..
Tüm gücünle onunla olmak istersin..
Oradan seni koparacak hiç
bir güç olmadığına inanırsın..
Ve orda onunla ölene kadar birlikte kalırsın...
İşte bu da SEVGİ...
Ne olurdu?
Bir Yaprağın daha olsa
Bak!
Sevmiyor çıktı
Yine Falımda...
aşk; ulaşıldıkça kaybolan bi duygu
ben hep inanmışımdırki leyla-mecnun, kerem-aslı, tahir-zühre kavuşamadıkça daha da çok aşıktılar, belkide kavuşsalardı öyle büyük bir aşk yaşayamayacaklardı... tıpkı evlenince aşkın yokolması gibi!
korkarımki herkez bişeylerden korkuyor; buraya yazmak bile zor yani yüzleşmek korkuyla birazda :)
Çoğumuzun korkuları vardır ve onların konuşulması gerekir.
Mesela benim deprem korkum var, bir başkasının karanlık korkusu, aldatılma korkusu, yükseklik korkusu...
Onlarla yaşamak zor, en azından benim için zor.