Recep Yazıcıoğlu, Erzincan valiliği de yaptı, başarılıydı, çalışkandı, dürüsttü, proje adamıydı. Ama doğruları konuştuğu için birileri merkeze çekti, susturdu, sonrada cinayet gibi bir kaza sonucunda öldürüldü. Bu memlekete böyle insanlar bir kaç numara fazla geliyor. Allah rahmet etsin.
Tövbe; yapılış gayesine göre üç çeşittir. Birincisi, herkesin bildiği tövbedir, günahların bağışlanması af dileme niteliğinde ki için yapılan tövbedir., İkincisi, Hata ve günah dışında daha fazla sevap ve daha fazla derece kazanmak arzusu ile yapılan tövbedir. Ücüncüsü ise, bunların dışında, sadece Allah'ın rızasını kazanmak için yapılan tövbedir. Allah tüm tövbeleri kabul etsin.
Hallac-ı Mansur'a, Enel Hak sözünden dönmesi için,100 kırbaç vurdular, en ufak ses çıkmadı, ölmediğini görünce ellerini ve ayaklarını kestiler. Dedi ki 'Sakın korkudan sarardığımı zannetmeyin. Kan kaybetmekten sararıyorum.'
Sonra o halde Daraağacına çıkardılar. O'na dediler ki: ' Tasavvuf nedir? ' Dedi ki: 'Tasavvufun en aşağı derecesi işte bende gördüğünüz bu haldir.' Dediler ki: 'Ya ileri derecesi? ' Dedi ki: 'Onu görmeye tahammülünüz olamaz.'
Hallac-ı Mansur'a, Enel Hak sözünden dönmesi için,100 kırbaç vurdular, en ufak ses çıkmadı, ölmediğini görünce ellerini ve ayaklarını kestiler. Dedi ki 'Sakın korkudan sarardığımı zannetmeyin. Kan kaybetmekten sararıyorum.'
Sonra o halde Daraağacına çıkardılar. O'na dediler ki: ' Tasavvuf nedir? ' Dedi ki: 'Tasavvufun en aşağı derecesi işte bende gördüğünüz bu haldir.' Dediler ki: 'Ya ileri derecesi? ' Dedi ki: 'Onu görmeye tahammülünüz olamaz.'
Hallac-ı Mansur, ilahi aşkın doruğunda iken, kendinden geçti ve o meşhur 'Enel Hak' sözünü söyledi.
Her devirde insanları anlamayan, zahire yani dışa göre değerlendiren dar görüşlü alimler olduğu gibi onun dönemindede böyl alimcikler vardı. Onun bu sözünü, ialhlık iddia etmek olarak yorumladılar, katline fetva verdiler.
Ne yazsam boş. Her şehit cenazesinde, aynı 'Kanı yerde kalmayacak' nutukları atılır, her şehit aliesi 'Bizim canımız yandı, bari başkalarının ki yanması' der, çok bilen büyüklerimiz açılım peşinde koşarlarken, şehitliklerde yeni yeni mezarlar kazılmaya devam eder. Mevlana'nın, Yunus'un yetiştiği bu topraklarda, yakın geçmişe kadar hüküm süren güzellikti, hoşgörü. Ne oldu bize? Neden böyle olduk? Nereye gidiyoruz? Kardeşlik duyguları, akıl ve ruh sağlığı bozulmuş toplumlar için mevlana tam bir panzehirdir, bu penzehiri kullanmayı bilmekte yatıyor. Vitrindeki kavanozda saklı duran panzehirin kiimseye faydası olmaz. (Nusret ORHAN)
Recep Yazıcıoğlu,
Erzincan valiliği de yaptı, başarılıydı, çalışkandı, dürüsttü, proje adamıydı.
Ama doğruları konuştuğu için birileri merkeze çekti, susturdu,
sonrada cinayet gibi bir kaza sonucunda öldürüldü.
Bu memlekete böyle insanlar bir kaç numara fazla geliyor.
Allah rahmet etsin.
AliSamiyen'i özledim
Terketmedi sevdan beni şanlı GALATASARAY'ım..
Tövbe; yapılış gayesine göre üç çeşittir.
Birincisi, herkesin bildiği tövbedir, günahların bağışlanması af dileme niteliğinde ki için yapılan tövbedir.,
İkincisi, Hata ve günah dışında daha fazla sevap ve daha fazla derece kazanmak arzusu ile yapılan tövbedir.
Ücüncüsü ise, bunların dışında, sadece Allah'ın rızasını kazanmak için yapılan tövbedir.
Allah tüm tövbeleri kabul etsin.
Hallac-ı Mansur'a, Enel Hak sözünden dönmesi için,100 kırbaç vurdular, en ufak ses çıkmadı, ölmediğini görünce ellerini ve ayaklarını kestiler.
Dedi ki 'Sakın korkudan sarardığımı zannetmeyin. Kan kaybetmekten sararıyorum.'
Sonra o halde Daraağacına çıkardılar.
O'na dediler ki: ' Tasavvuf nedir? '
Dedi ki: 'Tasavvufun en aşağı derecesi işte bende gördüğünüz bu haldir.'
Dediler ki: 'Ya ileri derecesi? '
Dedi ki: 'Onu görmeye tahammülünüz olamaz.'
Hallac-ı Mansur'a, Enel Hak sözünden dönmesi için,100 kırbaç vurdular, en ufak ses çıkmadı, ölmediğini görünce ellerini ve ayaklarını kestiler.
Dedi ki 'Sakın korkudan sarardığımı zannetmeyin. Kan kaybetmekten sararıyorum.'
Sonra o halde Daraağacına çıkardılar.
O'na dediler ki: ' Tasavvuf nedir? '
Dedi ki: 'Tasavvufun en aşağı derecesi işte bende gördüğünüz bu haldir.'
Dediler ki: 'Ya ileri derecesi? '
Dedi ki: 'Onu görmeye tahammülünüz olamaz.'
Hallac-ı Mansur, ilahi aşkın doruğunda iken,
kendinden geçti ve o meşhur 'Enel Hak' sözünü söyledi.
Her devirde insanları anlamayan, zahire yani dışa göre değerlendiren dar görüşlü alimler olduğu gibi onun dönemindede böyl alimcikler vardı.
Onun bu sözünü, ialhlık iddia etmek olarak yorumladılar, katline fetva verdiler.
Aynı zamanda Zerrin ÖZER'in ablasıdır.
1970 li yılların başında 'İKİMİZ BİR FİDANIN GÜLLER AÇAN DALIYIZ' şarksıyla gündemde uzun süre kalan ama devamını pek getiremeyen şarkıcımız.
Ne yazsam boş. Her şehit cenazesinde, aynı 'Kanı yerde kalmayacak' nutukları atılır, her şehit aliesi 'Bizim canımız yandı, bari başkalarının ki yanması' der, çok bilen büyüklerimiz açılım peşinde koşarlarken, şehitliklerde yeni yeni mezarlar kazılmaya devam eder.
Mevlana'nın, Yunus'un yetiştiği bu topraklarda, yakın geçmişe kadar
hüküm süren güzellikti, hoşgörü. Ne oldu bize? Neden böyle olduk? Nereye gidiyoruz?
Kardeşlik duyguları, akıl ve ruh sağlığı bozulmuş toplumlar için mevlana tam bir panzehirdir, bu penzehiri kullanmayı bilmekte yatıyor.
Vitrindeki kavanozda saklı duran panzehirin kiimseye faydası olmaz. (Nusret ORHAN)