Dedik, cok boyutlu ve cok cesitli turleri olan bir kavramdir bu siddet denilen sey ama, yorum yapan arkadaslarimiz olayin hep kotu yanini almis. Siddetin iyi yanlari da vardiri atlamislar.
Bakin efendim, egitici bir yani vardir bir kere siddetin. Bir insan dusunelim, kendisine yapilan yanlisligi ya da haksizligi goren, yapana bir ceza ya da ders vermek isteyen. Burada akla gelen cozum onerilerinden biri olarak pekala siddet de cikabilir karsimiza. Yani bir nevi Ziya Pasalik yapilabilir. Hatirlayalim ne demisti bu buyuk ozan:
'Nush ile uslanmayani etmeli tekdir Tekdir ile uslanmayanin hakki kotektir.'
Burda kotek, ille de falakaya yatirip Allah ne verdiyse vermek degildir o haksizligi yapana. Bazen bir kucuk bakis, bir ince gulumseme, bir geri donus ya da kopus (haksizligin derecesi de onemli tabi) gereken dersi verebilir. Dikkatli olunmali, ele - bele - dile siki sikiya sahip cikilmalidir. Ben yaptim oldu denilmemeli, denildiginde ise bana neden vuruyorsun tepkisi verilmemelidir. Nigde, Bor'a 14 kilometre uzakliktadir... Yakin gibi gorunse de, eseginiz yorulabilir...
22 yillik devlet memurlugundan sonra emekli olmus, bir bucuk universite mezunu bir kadindir kendileri. 2 cocuk annesidir. Laf cocuktan acilmisken, hanimefendinin cocuk ruhlu oldugu soylenmeden gecilemez. Oyle ki tum mahalle yaka silkmis ancak cok da sevmistir kendisini... Bir de efendim cok inatci bir kisiliktir bu Nurhayat hanim. Maliyeci oldugunu bildigimiz bu biraz melankolik, biraz dunyadan uzak ve ruhsal gezintileri seven hanimin, bir maliyeci olarak sayilarla dost oldugunu da ogreniyoruz...
Hata kabul etmeyen, uzuntulerini, huzunlerini kimselere gostermeyen bu dik basli hanimefendiye Dunya Kadinlar Gunu dolayisi ile sevgi ve saygilarimizi yolluyor, huzurlu oldugunu bildigimiz ailesine cok uzun saglikli yillar diliyoruz efendim...
Her ne kadar reel - sanal tanimiyorsak da, iyi ki varsiniz Nurhayat hanim...
Sayin antolojidasimiz the scope'un hosgorusune siginarak, paraya kiyip Nurhayat hanim icin bol bol tukenmez kalem ve sık sık arızalanmayan bir bilgisayar almasini diliyoruz :)
Burcak uretiminin (Ekilmesi, bakilmasi, yolunmasi, toplanmasi vs.. vs..) yapildigi tarla olsa gerek.
Bir de bir turku hatirliyorum icinde burcak tarlasi gecen. Sabahtan kalktim da ezan sesi var, ezan da sesi degil yar yar, burcak yasi var diye baslayan bir turkuydu... Pek tam olarak hatirlamiyorum ama, Nezahat Bayram, Necla Erol ya da Muezzez Turing soylerdi gibi geliyor.
Onlar icin gecitler, kaldirimlar yapilmis olmasina ragmen, onlar, israrla arabalarin vizir vizir gidip geldigi cadde ve sokaklarda yurumeye devam etmislerdir... Ve bir buyugumuz 'Yurumekle yollar asinmaz' demistir...
Efendim, cok boyutlu ve cok cesitli turleri olan bir kavramdir bu siddet denilen sey. Boyle olunca da tanimlamasi epey guctur tabii. Ayrica zaman ve topluma gore degistigi de gorulmustur.
Ancak, ana ozellikleri her ne olursa olsun, genel olarak nefret, kizginlik, ofke, kin, dusmanlik ve cok ender de olsa asiri sevgi gibi duygularla kisinin karsisindaki kisiye ya da kendine karsi uyguladigi eylemler butunu diye tanimlamak mumkundur tabii...
Gecmiste yasanilan bir kotu tecrube sonucu bunyeye yuklenilen suphecilik nedeniyle, karsindaki her insana -hele de o insan az bir zaman tanimana ragmen pek cok seyini paylastigin biriyse- kuskuyla bakmak da siddetin bir cesididir.
Hicbiri tasvip edilmez siddetin, ama ozellikle de cocuklara, kadinlara ve hayvanlara karsi uygulanani asla kabul edilemez diyor, siddetsiz gunler temenni ediyorum efendim...
Caresizlik, yoksulluk ya da yoksunluk gibi anlamlar iceren bir sozcuktur. Mustafa Kemal Ataturk'un Genclige Hitabe'sinde de gecer bir cumle icinde... Soyle der Atamiz:
'Millet, fakr-u zaruret icinde harap ve bitap dusmus olabilir.'
Bir isin karisik oldugunu, altindan ne cikacaginin bilinmeyecegini, her turlu aci tatli surprize acik olabilecegini belirtmekte kullanilan bir terimdir. Bu iste bir bit yenigi var demenin bir baska yolu, bu iste bir capanoglu var demektir...
Bir de Capanogullari vardir ki, ayri bir baslik altinda didiklenmesi gerekir...
Simdi efendim, bu terimin ilk bolumunde bulunan 'Fi', eskiden kullandigimiz dilde bilinmeyen bir tarihi anlatmak icin kullanilan bir sozcuktu. Arapca'da da ismin -de, -da halini veren onek olarak hala kullanilmaktadir.
Yakali ise bir sifattir bildigim kadarla. Seylerin herhangi bir sekilde yakasi oldugunu belirlemekte kullanilir.
Ama ikisi yanyana geldiginde, eger bitisikse, yani fiyakali diye geciyorsa, gosterisli, yakisikli gibi anlamlar icerir. Yok eger baslikta yazildigi gibi ayri ayri yazilmissa iki sozcuk, dayisi olmayan oglan cocuklar gibi (Bkz. kiz halaya, oglan dayiya ceker) neye benzeyecigini sasirir, ucube bir sey olur...
Dedik, cok boyutlu ve cok cesitli turleri olan bir kavramdir bu siddet denilen sey ama, yorum yapan arkadaslarimiz olayin hep kotu yanini almis. Siddetin iyi yanlari da vardiri atlamislar.
Bakin efendim, egitici bir yani vardir bir kere siddetin. Bir insan dusunelim, kendisine yapilan yanlisligi ya da haksizligi goren, yapana bir ceza ya da ders vermek isteyen. Burada akla gelen cozum onerilerinden biri olarak pekala siddet de cikabilir karsimiza. Yani bir nevi Ziya Pasalik yapilabilir. Hatirlayalim ne demisti bu buyuk ozan:
'Nush ile uslanmayani etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmayanin hakki kotektir.'
Burda kotek, ille de falakaya yatirip Allah ne verdiyse vermek degildir o haksizligi yapana. Bazen bir kucuk bakis, bir ince gulumseme, bir geri donus ya da kopus (haksizligin derecesi de onemli tabi) gereken dersi verebilir. Dikkatli olunmali, ele - bele - dile siki sikiya sahip cikilmalidir. Ben yaptim oldu denilmemeli, denildiginde ise bana neden vuruyorsun tepkisi verilmemelidir. Nigde, Bor'a 14 kilometre uzakliktadir... Yakin gibi gorunse de, eseginiz yorulabilir...
22 yillik devlet memurlugundan sonra emekli olmus, bir bucuk universite mezunu bir kadindir kendileri. 2 cocuk annesidir. Laf cocuktan acilmisken, hanimefendinin cocuk ruhlu oldugu soylenmeden gecilemez. Oyle ki tum mahalle yaka silkmis ancak cok da sevmistir kendisini... Bir de efendim cok inatci bir kisiliktir bu Nurhayat hanim. Maliyeci oldugunu bildigimiz bu biraz melankolik, biraz dunyadan uzak ve ruhsal gezintileri seven hanimin, bir maliyeci olarak sayilarla dost oldugunu da ogreniyoruz...
Hata kabul etmeyen, uzuntulerini, huzunlerini kimselere gostermeyen bu dik basli hanimefendiye Dunya Kadinlar Gunu dolayisi ile sevgi ve saygilarimizi yolluyor, huzurlu oldugunu bildigimiz ailesine cok uzun saglikli yillar diliyoruz efendim...
Her ne kadar reel - sanal tanimiyorsak da, iyi ki varsiniz Nurhayat hanim...
Sayin antolojidasimiz the scope'un hosgorusune siginarak, paraya kiyip Nurhayat hanim icin bol bol tukenmez kalem ve sık sık arızalanmayan bir bilgisayar almasini diliyoruz :)
Sana gonul borcum var, odemek kolay degil.
Omur gelip geciyor, dur demek kolay degil...
Baskalari da soyler elbette, ama ben en cok rahmetli Zeki Muren'in soylemesini severim.
Burcak uretiminin (Ekilmesi, bakilmasi, yolunmasi, toplanmasi vs.. vs..) yapildigi tarla olsa gerek.
Bir de bir turku hatirliyorum icinde burcak tarlasi gecen. Sabahtan kalktim da ezan sesi var, ezan da sesi degil yar yar, burcak yasi var diye baslayan bir turkuydu... Pek tam olarak hatirlamiyorum ama, Nezahat Bayram, Necla Erol ya da Muezzez Turing soylerdi gibi geliyor.
Motorize olmayan kisilerin genel adidir yaya...
Onlar icin gecitler, kaldirimlar yapilmis olmasina ragmen, onlar, israrla arabalarin vizir vizir gidip geldigi cadde ve sokaklarda yurumeye devam etmislerdir... Ve bir buyugumuz 'Yurumekle yollar asinmaz' demistir...
12 Eylul doneminin Hava Kuvvetleri Komutani...
Efendim, cok boyutlu ve cok cesitli turleri olan bir kavramdir bu siddet denilen sey. Boyle olunca da tanimlamasi epey guctur tabii. Ayrica zaman ve topluma gore degistigi de gorulmustur.
Ancak, ana ozellikleri her ne olursa olsun, genel olarak nefret, kizginlik, ofke, kin, dusmanlik ve cok ender de olsa asiri sevgi gibi duygularla kisinin karsisindaki kisiye ya da kendine karsi uyguladigi eylemler butunu diye tanimlamak mumkundur tabii...
Gecmiste yasanilan bir kotu tecrube sonucu bunyeye yuklenilen suphecilik nedeniyle, karsindaki her insana -hele de o insan az bir zaman tanimana ragmen pek cok seyini paylastigin biriyse- kuskuyla bakmak da siddetin bir cesididir.
Hicbiri tasvip edilmez siddetin, ama ozellikle de cocuklara, kadinlara ve hayvanlara karsi uygulanani asla kabul edilemez diyor, siddetsiz gunler temenni ediyorum efendim...
Caresizlik, yoksulluk ya da yoksunluk gibi anlamlar iceren bir sozcuktur. Mustafa Kemal Ataturk'un Genclige Hitabe'sinde de gecer bir cumle icinde... Soyle der Atamiz:
'Millet, fakr-u zaruret icinde harap ve bitap dusmus olabilir.'
Bir isin karisik oldugunu, altindan ne cikacaginin bilinmeyecegini, her turlu aci tatli surprize acik olabilecegini belirtmekte kullanilan bir terimdir. Bu iste bir bit yenigi var demenin bir baska yolu, bu iste bir capanoglu var demektir...
Bir de Capanogullari vardir ki, ayri bir baslik altinda didiklenmesi gerekir...
Simdi efendim, bu terimin ilk bolumunde bulunan 'Fi', eskiden kullandigimiz dilde bilinmeyen bir tarihi anlatmak icin kullanilan bir sozcuktu. Arapca'da da ismin -de, -da halini veren onek olarak hala kullanilmaktadir.
Yakali ise bir sifattir bildigim kadarla. Seylerin herhangi bir sekilde yakasi oldugunu belirlemekte kullanilir.
Ama ikisi yanyana geldiginde, eger bitisikse, yani fiyakali diye geciyorsa, gosterisli, yakisikli gibi anlamlar icerir. Yok eger baslikta yazildigi gibi ayri ayri yazilmissa iki sozcuk, dayisi olmayan oglan cocuklar gibi (Bkz. kiz halaya, oglan dayiya ceker) neye benzeyecigini sasirir, ucube bir sey olur...