1847 yıllarında doğan Şair Eşref, çeşitli yerlerde vali yardımcılığı ve kaymakamlık görevlerinde bulunmuştur.
Kaymakamlık görevinde bulunduğu sırada, siyasi suç işlediği gerekçesiyle, görevinden alınıp Istanbul'a getirilmiştir.
Evinde zararlı evrak bulundurmak suçundandan tutuklanıp mahküm edilen Şair Eşref, tahliye edildikten sonra, Mısır'a kaçmış, burada değişik dergiler ve kitaplar yayımlamıştır.
Türk Edebiyatı'nın büyük hiciv şairi olarak bilinen Şair Eşref'in en meşhur kıtaları şunlardır:
Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için
Gelmesin, reddeylerim billahi öz kardeşimi,
Gözlerim ebnâ-yı âdemden o kadar yıldı ki,
Istemem ben fatiha, tek çalmasınlar taşımı...
(gözüm insanlardan o kadar yıldı ki, kabrimi ziyaret etmek için öz kardeşim dahi gelse kovarım. Ben insanlardan fatiha dahi istemem, yeterki mezar taşımı çalmasınlar)
Yazılarından birinde Osmanlı Sadrazamı Ali Paşa'ya ağır bir hakarette bulunan Ziya Paşa, Osmanlı Hükümetinin müracatıyla, Ingiliz Devleti tarafından tutuklanıp, Ingiliz mahkemelerine sevkedilmiştir.
Sadrazam Ali Paşa'nın vefatından sonra, Ziya Paşa, Padişah Sultan Abdülaziz'den affını istemiş, Padişah'ın onu affetmesi üzerine tekrar yurda gelerek memuriyetine devam etmiştir...
Ziya Paşa'nın, toplumdaki aksaklıkları, bozuklukları dile getirdiği uzunca bir şiiri vardır. Şu beyitler, onun bu şiirinden alınmıştır:
Bed asla necâbet mi verir hiç üniforma
Zerduş palan ursan eşek yine eşektir.
(Aslı bozuk olan kişiye, elbisesinin kıymetli olması üstünlük sağlamaz, zira, eşeğe altından palan yaptırsan, o yine eşektir)
Erbab-ı kemâli çekemez nâkıs olanlar, Rencide olur, dîde-i huffaş ziyâdan.
(Yarasanın gözü ışıktan rahatsız oldugu gibi, marifet sahibi olan bir kimseyi, kendisinde eksiklik olan kişi sevmez)
Figani, ozanlık mesleğini icra etmiş, sözünü esirgemeyen, lafını herkese karşı çekinmeden söyleyebilen yaratılışa sahip bir şairimizdir.
Bir gün, Gerede'de Kör Ağa adıyla bilinen hatırısayılır bir kişiye kızmış; çarşıda bulduğu gözleri kör bir köpeğin boynuna ip bağlayarak, Ağanın önünden geçerken, köpeğe, elindeki ekmek parçalarını atmış ve; 'Kör köpek, Gerede' yi yedin doymadın, Bolu' yu yedin doymadın, bu ekmeği de yesen doymazsın, gözünü toprak doyursun' diyerek ona hakaret etmiştir.
Aslında sözlü ve yazılı edebiyatımızda, halk deyişlerimizde ve genel manada günlük konuşmalarımızda çok derin ve zengin bir hiciv kültürümüz vardır..
Ne kadar üzücü bir durum ki bu değerimizi günden güne kaybetmekteyiz...Basit ağız dalaşmaları, ucuz küfürler zeka ve estetik dolu hiciv kültürümüzü öldürmektedir...
Bir kaç örnek vermeye çalışacağım eğer bulduğunuz ya da bildiğiniz örneklerle katkıda bulunıursanız sevinirim...
Şair Eşref
1847 yıllarında doğan Şair Eşref, çeşitli yerlerde vali yardımcılığı ve kaymakamlık görevlerinde bulunmuştur.
Kaymakamlık görevinde bulunduğu sırada, siyasi suç işlediği gerekçesiyle, görevinden alınıp Istanbul'a getirilmiştir.
Evinde zararlı evrak bulundurmak suçundandan tutuklanıp mahküm edilen Şair Eşref, tahliye edildikten sonra, Mısır'a kaçmış, burada değişik dergiler ve kitaplar yayımlamıştır.
Türk Edebiyatı'nın büyük hiciv şairi olarak bilinen Şair Eşref'in en meşhur kıtaları şunlardır:
Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için
Gelmesin, reddeylerim billahi öz kardeşimi,
Gözlerim ebnâ-yı âdemden o kadar yıldı ki,
Istemem ben fatiha, tek çalmasınlar taşımı...
(gözüm insanlardan o kadar yıldı ki, kabrimi ziyaret etmek için öz kardeşim dahi gelse kovarım. Ben insanlardan fatiha dahi istemem, yeterki mezar taşımı çalmasınlar)
Yazılarından birinde Osmanlı Sadrazamı Ali Paşa'ya ağır bir hakarette bulunan Ziya Paşa, Osmanlı Hükümetinin müracatıyla, Ingiliz Devleti tarafından tutuklanıp, Ingiliz mahkemelerine sevkedilmiştir.
Sadrazam Ali Paşa'nın vefatından sonra, Ziya Paşa, Padişah Sultan Abdülaziz'den affını istemiş, Padişah'ın onu affetmesi üzerine tekrar yurda gelerek memuriyetine devam etmiştir...
Ziya Paşa'nın, toplumdaki aksaklıkları, bozuklukları dile getirdiği uzunca bir şiiri vardır. Şu beyitler, onun bu şiirinden alınmıştır:
Bed asla necâbet mi verir hiç üniforma
Zerduş palan ursan eşek yine eşektir.
(Aslı bozuk olan kişiye, elbisesinin kıymetli olması üstünlük sağlamaz, zira, eşeğe altından palan yaptırsan, o yine eşektir)
Erbab-ı kemâli çekemez nâkıs olanlar, Rencide olur, dîde-i huffaş ziyâdan.
(Yarasanın gözü ışıktan rahatsız oldugu gibi, marifet sahibi olan bir kimseyi, kendisinde eksiklik olan kişi sevmez)
Figani, ozanlık mesleğini icra etmiş, sözünü esirgemeyen, lafını herkese karşı çekinmeden söyleyebilen yaratılışa sahip bir şairimizdir.
Bir gün, Gerede'de Kör Ağa adıyla bilinen hatırısayılır bir kişiye kızmış; çarşıda bulduğu gözleri kör bir köpeğin boynuna ip bağlayarak, Ağanın önünden geçerken, köpeğe, elindeki ekmek parçalarını atmış ve; 'Kör köpek, Gerede' yi yedin doymadın, Bolu' yu yedin doymadın, bu ekmeği de yesen doymazsın, gözünü toprak doyursun' diyerek ona hakaret etmiştir.
Aslında sözlü ve yazılı edebiyatımızda, halk deyişlerimizde ve genel manada günlük konuşmalarımızda çok derin ve zengin bir hiciv kültürümüz vardır..
Ne kadar üzücü bir durum ki bu değerimizi günden güne kaybetmekteyiz...Basit ağız dalaşmaları, ucuz küfürler zeka ve estetik dolu hiciv kültürümüzü öldürmektedir...
Bir kaç örnek vermeye çalışacağım eğer bulduğunuz ya da bildiğiniz örneklerle katkıda bulunıursanız sevinirim...