İçtim hayatı bardaktan
Lafımı esirgemem, yakarım
Tatlıysa şeker gibi
Ağırsa rakı gibi
Ama içtim dibine kadar
(Torunlarım Demir ve Göktürk'e)
Demir
Adın ağır
Gülüşün hafif
Elini tuttuğumda
İzmir'i anlatmak zor be güzelim
Sen hiç Karşıyaka'da martılara şiir okudun mu
Hadi diyelim okudun
Okurken elin elime değdi mi mesela
O an rüzgarı bile utandıran o an
Senin sadece dostça gülümseyişin
Duygularımın yoldaşı
Söyleyemediklerimi harf harf
Kağıtlara döktüğüm
Hatırlı yalnızlığım
Seninle öğrendim
İçimde bir kasım hüznü
Yapraklar sessiz, yerde serili hikayeler
Eski bir şarkının melodisi esiyor havada
Ve ben yine bir kasım'ın ela gözlerindeyim
Dalında bir sarı yaprağın titreyişi
Yorgun bir alev'in son nefesi gibi...
Hayat bazen
Dağlara salınmaktır
Yılkı'ya bırakılmış atlar gibi
Yapayalnız
İnsanın kendinden kaçmasıdır
Yaşamak dedin mi
İlle de kıyak olacak
Ne küfre doyar
Ne de kahkahayla yetinir
Gömlek ütüsüz, ruh ütüsüz
Ama keyif yerinde
İçimde uykusuz bir gece büyüyor
Gözlerimden bir yıldız süzülüyor yavaşça
Yüreğim devrik umutların lal gecesi
Ağzım konuşmalara ahraz bir mahkum
Dilimde bir küfür gibi büyüyor gerçekler
Sen memleket gibisin kadınım
Bir yanın deniz, bir yanın dağ
Bir yanın kanar, bir yanın bağırır
Ama hepsi de içten, hepsi de çıplak
Tıpkı bu halk gibi, tıpkı ben gibi
Gözlerin hangi mevsimdi hatırlamıyorum
Belki sonbaharın en ince yağmuru
Belki ilk yazın ilk çiğ tanesi
Baktığın her şey değişirdi
Bir çiçeğe dönüşürdü taşlar
Ve kuşlar senin dilinden şarkı söylerdi




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!