Güneş kadar sıcağım
Ay kadar güzelim ol
Dalından ayrılıpta
Düşmeyen gazelim ol
Sar bünyemi bırakma
Öğle bir kale’ki, girmek imkansız
Gönül kapısında, kaldım amansız
Sazım feryad eder, duyup insafsız
Sur dışından, sur içine almıyor
Gök kubbe titriyor, intizarımdan
Komşunun çayırlarına
Girmiş elin inekleri
Taze taze kan emiyor
Yeni dünya sinekleri
Ortadoğu elden gitti
Unut gisin o’nu unutta anma
Divaneler gibi her şeye kanma
Aklını başına topla da yanma
Olmuyor o’nunla olmuyor işte
Budur deseler de sevmenin çağı
Ömrümde bir mevsim var o’da bitmeyen bir kış
Buzul olmuş kalbimde aşktan titreyen yakış
Döktüğüm yaşlardandır sana attığım bakış
Sanma ki seni öyle boşuna kınıyorum
Dağlara, bozkırlara, laleyi, gülü çimi
Eğer medeniyet, görülen ise
Geleceği için, gülmesin kimse
Açlar diyarında, tok sevinirse
Medeniyet onun, cehalet benim olsun
Acımak hissini, unutturduysa
Sende gördün bu bardağı
Taşıran o son damlaydı
Ne gözyaşı ne yağmurdu
Ne güneşti ne de ay dı
Ne ağlarsın deli gönül
Bu sevdanın akamadık suyuna
Hırpalandık acı çektik boyuna
El sözüyle adım adım oyuna
Ne gelirim nede sen gel bir daha
Bilemedik aşkımızın suçu ne
Cihan şümul olmak, ey deli gönül
Taravet çağında, ne güzel bir şey
Artık ondan sonra, bitsede ömür
Her an hatırlanmak, ne güzel bir şey
Kalemin yazmışsa, her gün okunup
Ben senin hasretinle
Mecbur muyum yanmaya
Seni sevdiğsem, beni
Ne hakkın var yormaya
Yoksa senin içinde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!