Gogol'un öldüğü yaşı da geçtin
Ne kadar daha yaşarsın
Yaşatmak için ugraşmazken
Kitabının 11.basımıyım
Tekrarlar, yorgunluklar,anlasılmazliklar
Yalnızlık ve yanlışlıklar
Vardırdın bugün meyanın en derindeki köküne
Sen de Dicle'de yıkanmış Dicle'ye konuşmuştun onun misali
Bir sabah kavurucu sıcak çökmeden düştüler yola
Yenilgimin ardından bakakaldim.
Yüzümü, yüreğimi döndüm.
Uzun zamanın ardından bir kapı aralandi.
Giremedim...
Etrafimca cesur addedilen ben o kapıdan girmeye korktum.
Sonra itildim içeri.
Başladı.
Elinde ne kalem ne de kağıt varken başladı.
İsa nın Meryem den olduğuna inanmayanlarla başladı.
Şemsin Mevlana'yı kandırdığını söyleyenlerle başladı.
Çocukların çiçek ekili yağ tenekelrininn altından top böcekleri bulma oyunuyla başladı.
Ne zaman çocuklar bunu yapmayı bıraktı kadında vazgeçti adamdan.Yandikca yandilar.
Ayak bileklerinden yakaladım isminin bas harfini
Kacıncı tren yolculuğundan sonra varabildin yüreğimin istasyonuna
Üzerinden gwctiğin nehir kenarındaki söğütler
Çocuklar gibi küs birbirine
Ne selam verir gelip gecene ne hal hatır sorar
Oysa benimle teheccüde bile kalkarlardı
Bugün sevdim İstanbul'u
Dilimde Karlı Kayın Ormanı.
Şarkın topraklarında mutluydum ben
Çıplak ayaklı çocukların kardaki ayak izleri,
Bir ablanın yalandan kardeşini yakalama çabası,
Yaralarımın çabucak kabuk bağlaması
Patlıcan yokuşunun başından Agora'ya koşarak indim.Altı yaşımdaydım artık.Babamın iş yerine ilk gidişimdi.Sefer tasıyla yemek götürmeye başlamıştım babama.Nasıl hızlı girdim dükkana.Sefer tasını masanın üzerine bıraktım heyecanla ve babamla göz göze geldik.Aslında beyaz ama sigara dumanından griye döndüğü belli olan bir diafon vardı masanın duvarına iliştirilmiş.Babam kırmızı düğmesine basıp bir çay bir gazoz dedi.Anladı eve dönmek istemediğimi.Babamın çaprazına doğru oturdum.Hiç sesimi çıkarmadım babamı izlemeye başladım.Diğer masalara hiç bakmıyordum gözüm babamdaydı.Benim gazozum babamın çayı gelmişti.Hiç konuşmadık.Ben babamı izledim babam ayakkabı yapmaya devam etti.Otuzundaydı babam.Çalışmayı çok severdi.Ben de onu çalışırken seyretmeyi.Arada kafasını kaldırıp bana baktı.Yavaş.içiyordum yanında daha uzun kalmak için.Ama sadece erkeklerin çalıştığı bir yer olduğu için izin vermezdi orda kalmama.Bakışı sertleşince anladım gitmem gerektiğini ve diktim gazozu.Başka masaya çay getirince Hüseyin abi babamın masasındaki boş bardağı ve benim gazoz şişemide aldı.Babam çay tabağına sarı birşey bıraktı.Yuvarkaktı.Ama para değildi.İlk defa orda gördüm markayı.Ve seneler sonra bugün bir çay bahçesinde.Uzun süreceğini düşündüğüm bir yolculuğa çıkmıştım.Yolum Silvan'a düştü.Babamın iş yerindeki gibi küçük tahta masalar , üzeri hasır iskemleler..Artık Otuz yedi değil altı yaşımdaydım.Bir de aynı gazozu bulursam daha büyümezdim sanırım.İskemleyi yavaşça çekip oturdum.Çantamdan sigaramı çıkardım..Altı yaşında çocuk sigara içer mi diye gülümsedim ama kimse görmedi.Sadece arkamdaki masa doluydu zaten başka da kimse yoktu.Sabahın erken saatleriydi.Masadaki gazeteye göz gezdirirken yanımda biri belirdi.Çay dedi .Gazoz var mı diye sordum.Önce bir çay vereyim dedi.Yüzüne bakmamıştım.Az sonra elinde çayla geldiğini gördüm.Omzuna atılmış bir havlu ve elinde iki çay.Önce benim çayımı bıraktı sonra diğer masaya yürüdü.Afiyet olsun dediğinde görmüştüm olsa olsa Çarşambadan Cumaya kadar uzatılmış olabilecek sakalını ve yüzünü.
Sevdiğim;
Yarım bırakılmış yazıları okudum biraz önce.Hiçbirini mutlu sona bağlayamadım.Uykusuzum.Baş ağrılarım sıklaştı.En az iki ağrı kesici günümü kurtarıyor.Yemek yiyemiyorum.Çay ve tütün öğünlerim.Dünümü hastanede geçirdim.Bugün anneannem gibi poşet dolusu ilacım var. Ama geçecek,iyileşeceğim.Senden sonra bu dördüncü atak.Sen nasılsın? Çok uzak değil mi olduğun yer? Hastalıkta sağlıkta söz vermedik diye mi burda olmayısın.Senden kalan uykusuzluk yanıma kâr.Işime yarıyor seni anlatabileceğim uzun gecelerim oluyor.Nasıl direnirdin uykuya.Gözlerime kibrit çöpü dayıyorum demiştin.Bir yanda Metin Kemal bir yanda ne olduğunu bilmediğim bir uyuşturucu.Bugün fotoğraflarımıza baktım.Bir elin parmaklarını geçmeyecek fotoğraflarımıza.Sonra defterleri karıştırdım.Birbirimize yazdığımız mektuplar.Geçen hafta aklıma gelmişti mektuplar Eminönü nde pullara bakarken.Nasıl gözü karaymışsın diye düşündüm.Ben inceliğinin bittiği noktada virgül olma telâşaymışım.Ah işte ah.Faik Bulut"un imza günüydü i Azize le karşılaşmamız.Elinde Özgür Gündem gazetesiyle siyasi kimlik arayışındayken ben boynunda sarı ipli bir yaka kartıyla standta o. O da herkes gibi bir Kürt kızı sanmıştı beni.Sen hatırlamazsın uzun zaman oldu.İzmir o zamanlar daha güzeldi.Eskileri okuyunca aklıma geldi anılar.Sen de hatırla istedim.İlaçlarımı almam gerek sanırım.Ense kökümden yakalıyor ağrı ve dayanamıyorum.Azize yi o yüzden anlattım.Sanırım onun rotasından sürüklüyor beni bu hastalık.Korkuyorum biliyor musun?Hem de hiç korkmadığım kadar..Sana yazmaya devam edeceğim ve geçecek biliyorum.Ve sevdiğim iyiki artık ilâçlarım var.Seni anlatmadığım gecenin kalan kısmında uyuyabiliyorum artık.Sana da iyi geceler sevdiğim sana da iyi geceler...
Zeus ve Semelenin oğulları gibi doğdu aşk
Semelenin onu doğurduğu gibi sancılı Zeusun baldırı nda sakladığı gibi gizli.
Kısa zamanların esriyen sevgilileriydiler.Bakkhalar gibi kaçmak isterken Tanrisindan mitolojiye yenik düştü.
Erkek kendini ölümsüz ilan etmişti.
Kalypso gibi kollarına sarardi kadın,İthakaya donmesin diye.
Yazık insanlar herşeyi Tanrıdan biliyorlar,kader deyip pusuyorlardı.
Ne Diyarbakır dı ne İstanbul
Ne buraya sigardi ne de diğer tarafa
İstanbul gibi fetih
İzmir gibi işgal görmemişti.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!